Talihsiz Asker!..
Şöyle bir geçmişine baktım da…
Genelkurmay’ın “Ergenekon terör örgütü” sanığı emekli paşaları ziyarete gönderdiği Kocaeli Garnizon Komutanı Galip Mendi’nin, “talihsiz” bir Asker olduğuna hükmettim.
“Terör örgütü sanıklarını ziyaret” görevinin, kendisi gibi “eski tartışmalarla” gündeme gelmesi kaçınılmaz bir Asker’e verilmesi de…
Bugüne kadarki “talihsizliklerinin” üzerine eklenmiş oldu.
Sayın Korgeneral’in, Kıbrıs’ta görev yaptığı dönemde (boş yere) “tartışmaların odağında yer aldığı” biliniyor…
Kıbrıs’ta meşhur bir “gazeteci cinayeti” var… Bu cinayetle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 31 Mart 2005 tarih ve 38187 nolu kararını inceledim.
“İlkay Adalı” başlığının altında şöyle bir bölüm takıldı dikkatime:
“17 Mart 1996 tarihinde eşinin (öldürülen gazeteci Kutlu Adalı’dan bahsediyor) Aziz Barnabas Manastırı hakkındaki yazısının yayınlanmasının sonrasına kadar başka bir olay meydana gelmemiştir. Yazının yayınlandığı gün, Sivil Savunma Örgütü başkanı Galip Mendi, gazeteyi aramış ve makalenin yazarı olması nedeniyle doğrudan başvuranın eşine yönelik tehditlerde bulunmuştur. Aziz Barnabas olayını müteakiben Mendi görevinden alınmıştır. Başvuranın eşinin ölümünden iki gün önce Kıbrıs’ı terk etmiş ve iki yıl sonra dönmüştür.”
Evet; öldürülen gazetecinin hanımı iddialı... AİHM Karar metninde, bu iddia şu cümleyle de ortaya konulmakta: “Başvuran, cinayetin Sivil Savunma Örgütü yönetimince düzenlendiğini ve örgüt başkanının sorumlu olduğunu ileri sürmektedir.”
¥
Kıbrıs’taki “Kutlu Adalı cinayeti”ne ve bu işe Galip Mendi isminin bulaştırılmasına giden yolu şöyle özetlemek mümkün:
1- Yazar Kutlu Adalı, 23 Mart 1996 tarihli yazısında St. Barnabas adlı manastıra yapılan baskını ele alıyor.
2- Yazarın iddiasına göre olay şöyle: Kıbrıs’a çıkarma yaptığımız 1974’te, Rumların ev, kilise, banka ve kuyumcularından “ganimet” olarak alınan mücevherler bir binbaşının emriyle bu Manastır’a gömülüyor. Binbaşının niyeti savaş sonrasında gelip bu “ganimeti” almak.
3- Lakin nasip olmuyor!.. Emekliye ayrılan bu zat, 21 yıl sonra durumu Kıbrıs’ta “güvendiği” kişilere anlatıyor. Ve, bu sayede öğrenilen “gömü” meselesiyle ilgili olarak Manastır’a bir silahlı baskın gerçekleştiriliyor.
4- O baskın için Manastıra giden araçların marka ve renklerini belirten Kıbrıs’lı gazeteci, bunların “Sivil Savunma”ya ait olduğunu yazıp, “Sivil Savunma’nın görevi ne?” diye soruyor.
5- Galip Mendi’nin ismi bu olaya, Sivil Savunma’nın başında oluşundan ve katledilen gazetecinin karısının “Kocamı tehdit etti!” beyanından dolayı karıştırılıyor.
6- AİHM yetkilileri, olayla ilgili olarak Galip Mendi’nin bilgisine başvuruyor.
7- Ve Türkiye, bu cinayetin üzerine yeterince gitmediği için AİHM tarafından mahkum ediliyor!..
¥
Evet, meselenin özü böyle.
Şüphesiz; Galip Mendi “suçlu” ilan edilemez.
Lâkin; ortada birtakım iddialar ve AİHM’in, (cinayet faillerini ortaya çıkartmak için yeterli çabayı göstermemesinden dolayı) Türkiye hakkındaki mahkûmiyet kararı var.
Kıbrıs’ta uzun süre ve de boş yere tartışmaların odağında yer almış “talihsiz” bir Komutan’dan bahsediyoruz.
Ve ilginç bir nokta: Bu komutan, cinayetten dört yıl kadar sonra, 2000’de, Kıbrıs’a bu kez Kıbrıs Güvenlik Kuvvetleri Komutanı olarak dönüyor…
Bu dönüş sırasında protestolar meydana geliyor…
Parti liderleri kendisini karşılamaya gitmiyor…
Sayın Mendi, o dönemde Denktaş’la “yakın diyalogu” ve “sıcak ilişkileri” ile dikkat çekerken… Kıbrıs medyasının büyük bölümünden tepki alıyor.
Bir komutan için “talihsizlik” değil mi; göreve başladığı gün tepkilere hedef olmak?
¥
Dün konuştuğum Kıbrıs’taki Afrika gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent anlattı:
Avrupa gazetesi, Rauf Denktaş’tan hazzetmiyor…
Sürekli olarak O’nun Kıbrıs’a verdiği zararlardan bahsediyor….
Denktaş da gazeteye 120 milyarlık dava açıyor ve ‘haliyle’ kazanıyor.
Ve sonrasında, icracıları devreye sokuyor. Avrupa’nın malına mülküne el koyduruyor.
Gazete bu icra meseleleriyle uğraşırken, iki kez de bombalanıyor.
Biri 2000’in Kasım’ında, diğeri 2001’in Mayıs’ında gerçekleşen bu bombalamalardan sonra… Levent, Avrupa gazetesini kapatıp, Afrika gazetesini medya dünyasına sunma kararını alıyor.
Bütün bunların, Sayın Galip Mendi’nin oraya atanmasından sonra meydana gelmesi bir yandan tesadüfle, diğer yandan da Sayın Mendi’nin “talihsizliğiyle” izah edilebilir. Evet, talihsizlik…
Hiçbir Komutan, görev bölgesinde bu türden olayların meydana gelmesini istemez haliyle.
Hele onun gibi mazisi eşsiz başarılarla dolu olan bir komutan hiç istemez.
İsmi “talihsizlikler ve tesadüfler eseri” de olsa, tartışmalara karıştırılmış bir Komutanın, tarihin en tartışmalı “terör örgütü davası”nın “sanıkları” olarak cezaevinde yatmakta olan “eski paşaları” ziyaretle görevlendirilmesi de… Sıkıntılı bir durum değil mi?..
Bakın gazetelere, sitelere…
Galip Mendi’nin “geçmişine” dair “haberlere”, “makalelere” takılacak gözünüz…
Kendisinin yaptığı sadece “emri” yerine getirmek.
Başına gelense, yeniden “tartışmaların odağına” yerleştirilmek.
Hiç suçu yok oysa;
Dedik ya; “talihsiz” bir asker.
Kıbrıs’ta 1996 yılında meydana gelen müessif bir olaydan dolayı yok yere “tartışmaların odağına yerleştirilen” bir isim olarak, 2000 yılında tekrar oraya atanıp yeniden “tartışmaların merkezinde” yer almak istemezdi de.. “Görev kutsal” işte…
Ne yazık ki;
Bu sefer de,
Bir başka “zor iş” kaldı üstüne…
“TSK adına yapıldığı” Genelkurmay’ın internet sitesinde açıklanan bir ziyarete “Ergenekon terör örgütü sanıklarını ziyaret etmem ismimin karıştırıldığı eski, çirkin ve asılsız iddiaları da yeniden gündeme getirir” diyerek karşı çıkacak hali yoktu herhalde.
Ne talihsizlik.