Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Türbülans

Türbülans

2014 yı­lı­nın son gü­nü be­nim için ge­li­şi­gü­zel bir gün ol­mak­tan çık­tı.  Ana­do­lu Genç­lik Der­ne­ği­nin Ay­dın-Ku­şa­da­sı ko­lu­nun da­vet­li­si ola­rak İz­mi­r’­e gi­di­yor­dum.  Yol­cu­luk ga­yet ra­hat baş­la­dı ama bir ka­bu­sa dön­dü.  Da­ha baş­lan­gıç­ta bir ters­lik­le kar­şı­laş­tım. Ha­va­ala­nın­da bi­niş kar­tı iş­le­mi yap­tım ve son kon­trol nok­ta­sın­dan ge­çi­yor­dum ki, ba­yan bir po­li­sin uya­rı­sıy­la ir­kil­dim. Elim­de­ki bi­niş kar­tı­na bak­tık­tan son­ra gi­diş kar­tı­mın ne­re­de ol­du­ğu­nu sor­du. Ben de ‘iş­te elim­de­’ de­dim.  ‘Ha­yı­r’ de­di ‘bu İz­mi­r’­den İs­tan­bu­l’­a dö­nüş kar­tı­nı­z’. Afal­la­dım ve he­men ge­ri­ye dön­düm, bi­niş kart­la­rı­nın tan­zim edil­di­ği ka­bi­ne ge­ri dön­düm ve gi­diş kar­tı­mı is­te­dim.  Bu se­fer afal­la­ma sı­ra­sı il­gi­li gö­rev­li­de idi.  Ney­se ha­ta­yı dü­zelt­tik ve tek­rar kon­trol nok­ta­sın­dan ge­çe­rek bek­le­me sa­lo­nu­na va­sıl ol­duk.  Hiç­bir şey­den ha­ber­siz uça­ğa bin­dik ve İz­mir se­ya­ha­ti­miz böy­le­ce baş­la­mış ol­du. Her şey nor­mal gö­rü­nü­yor­du. Bu­nun­la bir­lik­te yıl­ba­şı­na doğ­ru son iki gün­de İs­tan­bu­l’­da kar­la ka­rı­şık yağ­mur ya­ğı­yor­du. Ha­va­ya so­ğuk ve fır­tı­na ha­kim­di.  Ha­va mu­ha­le­fe­ti ne­de­niy­le ba­zı uçuş­lar ip­tal edil­se de bi­zim uçu­şu­muz­da bir ak­si­lik gö­rün­mü­yor­du.   Ha­ya­tım bo­yun­ca bir iki de­fa ha­va mu­ha­le­fe­ti ne­de­niy­le se­fe­re çı­ka­ma­mış­tım. Bu de­fa böy­le ol­ma­dı.  Sık uça­ğa bin­di­ği­miz­den kal­kış sı­ra­sın­da­ki nor­mal­lik ve­ya anor­mal­li­ğin pek far­kı­na va­ra­ma­dık. Uça­ğı­mız,  Türk Ha­va Yol­la­rı fi­lo­su­nun  Boe­ing 737-800 ti­pin­de­ki uçak­la­rın­dan­dı.

Bel­ki de kal­kış ya­pa­lı 15-20 da­ki­ka ol­muş­tu ik­ram bek­ler­ken bir anons­la ir­kil­dik. Tek­nik bir arı­za yü­zün­den ge­ri­ye dö­nü­yor­duk.   Bu kış vak­ti bi­ze so­ğuk duş gi­bi gel­di.  Tek­nik arı­za ile il­gi­li de­tay ve­ril­mi­yor­du.  AA’­nın son­ra­ki bir ya­yı­nın­da bu tek­nik arı­za kuy­ruk bö­lü­mü­nün pis­te sür­tün­me­si ola­rak ve­ril­mek­tey­di.  Tek­nik arı­za yol­cu­lu­ğu­mu­zu ta­mam­la­ma­ya en­gel miy­di? Yol­cu­la­rı ha­fa­kan­lar bas­tı. İkin­ci bir anons­ta pi­lo­tun se­si nor­mal de­ğil, tit­rek ge­li­yor­du, 10 da­ki­ka için­de İs­tan­bul Ha­va Li­ma­nın­da ola­ca­ğı­mız du­yu­ru­lu­yor­du. La­kin asıl ka­bul bun­dan son­ra baş­la­dı. Ha­va boş­luk­la­rın­da sav­rul­ma­ya baş­la­dık.  Tür­bü­lans­tan tür­ba­lan­sa gi­ri­yor­duk.  Kü­çük uça­ğı­mız de­niz­de fır­tı­na­da dal­ga­lar ara­sın­da fın­dık­ka­bu­ğu gi­bi sav­ru­lan ka­yık­la­ra ben­ze­miş­ti.  Uçak yer yer ha­va mu­ha­le­fe­ti ne­de­niy­le kon­trol­den çı­kı­yor­du.  Uça­ğın den­ge­si bo­zul­muş­tu.  Bir öne sav­ru­lu­yor bir ir­ti­fa kay­be­di­yor­du.  ‘Bin­dik bir ala­me­te gi­di­yo­ruz kı­ya­me­te­’ te­ker­le­me­sin­de­ki gi­bi bir ha­li­miz var­dı.   Du­ru­mu­muz film sah­ne­le­ri­ni an­dı­rı­yor­du. Ya­nım­da he­nüz gen­ce­cik yaş­la­rın­da iki kız ço­cu­ğu otu­ru­yor­du. Bi­ri me­ta­net­li gö­rün­se de di­ğe­ri son anı­mı­zın ge­lip çat­tı­ğı­nı dü­şü­nü­yor­du. Tes­kin et­me­ye ça­lış­tım.  He­ye­can­lı ve en­di­şe­li ola­nı bir da­ha uça­ğa bin­mem di­ye söy­le­nip du­ru­yor­du. Hak­sız da sa­yıl­maz­dı. Özel­lik­le son gün­ler­de uçak ka­za­la­rı gün­de­me dam­ga­sı­nı vur­muş­tu.  Ger­çek­ten de yı­lın son gü­nün­de so­nu­cu bel­li oy­ma­yan bir ha­va yol­cu­lu­ğun­day­dık.

Bi­ze 10 da­ki­ka de­se­ler de hem va­kit uzu­yor hem de geç­mek bil­mi­yor­du. Za­ten ya­rım sa­at ge­cik­me­li kalk­mış­tık. 13: 00 olan ha­va­lan­ma ya­rım sa­at sar­ka­rak 13: 30’te baş­la­ya­bil­miş­ti.   Ha­va­ala­nı tra­fi­ğin­den do­la­yı ge­cik­me­le­ri ka­nık­sa­mış­tık.  Dö­nüş­te bu­lut­lar­dan gök­yü­zü gö­rün­mü­yor­du. Ba­zı yol­cu­lar sı­kıl­ma­ya baş­la­dı.  Biz de pa­nik yap­ma­ma­la­rı ko­nu­sun­da uya­rı­yo­ruz.  Bu hal üze­ri­ne pist­ten kal­kış ve ge­ri dö­nü­şü­müz ne­re­dey­se bir sa­ati­mi­zi al­mış­tı.  Ge­ri dön­dü­ğü­müz­de sa­at­le­rin ib­re­si 14.30’u gös­te­ri­yor­du. Bel­ki de de­vam et­sey­dik İz­mi­r’­e in­miş­tik. Ar­tık bu­ra­sı pi­lo­tun tak­di­ri.  İçim­den na­sip kıs­met di­ye­rek­ten şu duy­gu­lar ge­çi­yor :” De­mek ki yıl­ba­şı­nı ço­cuk­lar­la bir­lik­te ge­çi­re­ce­ği­z…­”  Bu yüz­den bi­raz da se­vinç­li­yim ve uça­ğın er­te­len­me­si ha­lin­de Ay­dı­n’­da ya­pa­ca­ğı­mız ko­nuş­ma­nın ye­tiş­me­ye­ce­ği­ni dü­şü­nü­yor­dum. Bu du­rum­da İs­tan­bu­l’­da kal­ma­lıy­dım.  Bi­zi 406 no’­lu sa­lo­na al­dı­lar. Ya­pı­lan anons­lar­da sa­at 16 00 su­la­rın­da ye­ni­den İz­mi­r’­e uça­ca­ğı­mız du­yu­rul­mak­ta idi. Bir ara bu sa­at 18 00’e alın­mış­tı. Bu du­rum­da eve dön­mek­ten baş­ka ça­re yok­tu.  Ney­se ki faz­la ge­cik­me­den sa­at 16 00 su­la­rın­da ay­nı uça­ğa bi­ne­rek İz­mi­r’­e ha­va­lan­dık. Bu de­fa kor­ku­lan ol­ma­dı. 
 

Bu be­nim ha­ya­tım­da ha­va­da ya­şa­dı­ğım ikin­ci va­ka,  arı­za. Bi­rin­ci­si tam 40/41 yıl ev­vel (1973) Al­man­ya­’nın Ham­burg ken­ti­ne yö­ne­lik ilk se­ya­ha­tim­di.  Ba­bam Ki­el’­de ça­lı­şı­yor ve ika­met edi­yor­du. En ya­kın ha­va­ala­nı Ham­burg idi ve ba­bam ba­na bir de re­fa­kat­çi ve­ya kı­la­vuz ayar­la­mış­tı. Ada­pa­zar­lı ar­ka­daş­la­rın­dan Meh­met Ça­lık. Bir­lik­te yi­ne ay­nı yer­den İs­tan­bul Ye­şil­köy Ha­va Li­ma­nın­dan Ham­bur­g’­a doğ­ru ha­va­lan­mış­tık.  Bul­ga­ris­tan üze­rin­de ol­du­ğu­muz bir sı­ra­da tek­nik bir arı­za ne­de­niy­le tek­rar Ye­şil­köy Ha­va Li­ma­nı­na ge­ri dön­dü­ğü­müz anons edil­di.    Yol­cu­lar pa­nik­le­di. Bir kıs­mı ni­ye Bul­ga­ris­ta­n’­a in­mi­yo­ruz di­ye so­ru­yor.  Bir kıs­mı ayak­la­rı­mın al­tın­dan ateş çı­kı­yor di­ye ya­kı­nı­yor. Bes­bel­li ki uçak­ta kur­şun­dan ağır bir ha­va var. Sağ sa­lim Ye­şil­kö­y’­e dön­dük. Böy­le­ce ha­ya­tı­mı­zın kıy­me­ti­ni bir kez da­ha an­la­mış ol­duk. Be­nim için kor­ku­lu bir anı ol­muş­tu. 

Ay­dı­n’­da Mek­ke fet­hi­ni an­ma mü­na­se­be­tiy­le si­ya­si tür­bü­lans­tan da bah­set­tik. 2015 yı­lı Tür­ki­ye ve böl­ge için ol­duk­ça kri­tik ve ka­der yı­lı.  Ça­nak­ka­le des­ta­nı­nın yü­zün­cü yıl­dö­nü­mü. 24 Ni­san Er­me­ni tez­le­ri­nin  yi­ne yü­zün­cü yıl­dö­nü­mü. PKK için ise fi­nal yı­lı.  Al­lah ül­ke­mi­zi fi­zi­ki ve in­sa­ni tür­bü­lans­lar­dan ve ka­za­lar­dan ko­ru­sun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi