Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Yarışırken değerler eğitimi mümkün mü?

Yarışırken değerler eğitimi mümkün mü?

Gündemimizde TEOG var. Çocuklarımızı ve bizi esir alan sınavlar yüzünden, netimiz kadar öğrenci; netimiz kadar veliyiz. Tıpkı, harcadığımız kadar adam olduğumuz misâli. Net sayımız, sosyal ilişkilerimize tesir ediyor artık.

Son yıllarda üzerinde çok durulan bir kavramdan bahsetmek istiyorum bugün. Değerler Eğitimi. İflâh olmaz bir yarışa mahkûm olan çocuklarımızın üniversite sıralarında ne hâle geldiği canımızı yakmaya başlayınca, değerlerin değerini anladık. Bir yarışma programında, hercâînin menekşe türü olduğunu bilemeyen dereceli üniversiteliyi ne kadar ayıplamıştık. Test çözmekten başını kaldıramayan gençlerin bir takım değerleri umursamaması veya üzerinde düşünmeye değer bulmaması çok normal değil mi?

Vaktiyle Türkiye’ye gelen bir eğitimci, önce sokaklarda oynayan çocukları, sonra Milli Eğitim’in eline düşen çocukları inceleyip “Ne yapıyorsunuz da bu çocukları bu hâle getiriyorsunuz?” diye sormuş.

Çünkü, sokaktakilerin bakışları pırıl pırıl; diğerlerinin bakışları tam tersiymiş.

Oldum olası, veli toplantılarını kaçırmam. Benim için tam bir hayat dersidir. Geçenlerde, bir veli toplantısında, şöyle bir hâdiseye şâhit oldum: 

Sınıfın düzenini bozan(!) birkaç yaramaz çocuktan bahsedilince, TEOG ile kafayı bozmuş bir veli, bu çocukların sınıftan gönderilmesi (daha doğrusu atılması) için bir teklifde bulundu. Öğretmen ve birkaç veli, böyle insafsız bir teklife itirâz ettik elbette. O velinin tek derdi, çocuğunun bu yaramazlar yüzünden(!) soru kaçırmasıydı. Oysa, çocuğu dersaneye gidiyor ve zâten, yarışı orada götürüyordu. 

Başka bir veli ise bu konuda, çocuğundan aldığı dersi anlattı. Sınıf öğretmeni, yaramazlardan birini, uslu dursun diye çocuğunun yanına oturtmuş. Evde, laf arasında bahsi geçince, bunun haksızlık olduğunu, öğretmeni arayıp itirâz edeceğini söylemiş. Çocuğu karşısına dikilerek “Eğer bu bir haksızlıksa benim yerime oturacak arkadaş için de öyle değil mi?” diye engel olmuş. Bir de o yaramaz çocuğun bâzı âilevî sorunlar yaşadığını; aslında ne kadar iyi bir çocuk olduğunu anlatmış. “Çok utandım” dedi veli. “Bu hikâye, diğer veliye tesir etti mi?” diye merâk ediyorsanız söyleyeyim, dinlemedi bile.

Buna benzer bir hâdiseye, bir lisenin veli toplantısında da rastladım. Bir öğrenciyle bir öğretmen arasında, disiplin cezâsı verilebilecek bir tartışma yaşanmış. Toplantıda gündeme gelince, öğrencinin haklı olduğunu bilen veliler olarak, meselenin öğrencinin lehine çözülmesi için gayret ettik.

Hattâ bir veli, ucu okuldan uzaklaştırılmak olsa bile oğlunun arkadaşından yana olacağını ifâde etti.

Bunlar konuşulurken, oğlu çok ama çok net çıkaran bir veli, ne oğlunun ne kendisinin bu meseleye karışacağını; o öğrenciye cezâ verilmesi gerektiğini söyleyerek sınıftan ayrıldı. Böyle bir mesele için kaybedecek vakitleri yoktu. Bu velinin çocuğu, okul birincisi oldu. ÖSS’de ilk beşyüze girdi. 

Milli Eğitim sâyesinde, millî bir panik yaşıyoruz. Değerimiz netlerle ölçüldükçe de devâm edecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi