Cesur yürekler: Gül ve Terim

Cesur yürekler: Gül ve Terim

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü kutlamak gerek. Muhalefet çevrelerinin baskılarına ve psikolojik yıpratma girişimlerine teslim olmadı; yarın oynanacak Ermenistan-Türkiye maçı için Erivan'a gitmeye karar verdi.

Türkiye'nin son yıllarda sergilediği dış politika vizyonuyla bağdaşmayan tek cephe Ermenistan'dı. Bir yandan 'komşularla sıfır problem' politikası izlediğini söylemek, öte yandan da komşunuz Ermenistan'la diplomatik ilişki bile kurmamış olmak ve sınır kapısını kapalı tutmak hiçbir zaman bağdaşmadı. Her ne kadar mevcut inisiyatif cumhurbaşkanından da gelse bu, son yıllarda ısrarla sürdürülen yanlış bir politikadan dönüş anlamına gelir.

Ayrıca Türkiye'nin bir yandan Suriye ve İsrail arasında, öte yandan İran ve ABD arasında 'arabuluculuk' rolü üstlenirken, hatta Irak'ta çatışan kesimler arasında barış yapmaya katkıda bulunurken, Lübnan'da barış gücü bulundururken Ermenistan'la diplomatik bir temasının bile olmaması anlaşılabilir değil. Cumhurbaşkanı'nın başlattığı temas, Türkiye'nin son yıllarda bölgede inşa ettiği dış politika etkinliğini pekiştiren bir sonuç yaratmakla kalmayacak, Gürcistan krizi sonrası Kafkasya'da Türkiye'nin teklif ve girişimlerinin olabilirliğini artıracaktır.

Cumhurbaşkanı Gül'le beraber Türkiye'nin 'yumuşak gücü' Erivan'a da ulaşacaktır. Bunu daha da güçlendirmenin yolu; tedricen diplomatik temsili tesis etmek ve Ermenistan sınır kapısını açmaktır. İnisiyatif alan ülke olmak başka ülkeler arasında arabuluculuk yapmak demek değildir sadece; bizatihi kendi sorunlarını da yapıcı ve yaratıcı perspektifle yeniden ele almayı bilmek demektir. Geleneksel, tepkisel diplomasi anlayışından sorun çözücü 'ofensive' bir tarza geçmek şart. 2002 sonrası Kıbrıs'ta aldığı inisiyatiften ne kaybetti Türkiye? Kıbrıs'ta değişim dinamiklerini hareketlendirdi, Güney Kıbrıs'ın çözümsüzlük yanlısı politikasını dünyaya ifşa etti, iyi niyetini tescil ettirdi. Benzer bir inisiyatif Ermenistan'la ilişkilerde de alınmalı.

Şovenizmin yönettiği, denetlediği ve sınırlarını çizdiği bir dış politika ülkeyi sorunlarla çevrelemekten, Türkiye'yi dünyada yalnızlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Girişim Cumhurbaşkanı'nın ziyareti ile sınırlı kalmamalı, hükümet de benzer inisiyatifler alabilmelidir. Dış politikada 'şoven hissiyat'a teslim olan bir hükümetin iç politikada da hareket alanı daralır, iktidar ve inisiyatifini kaybeder. Her iki tarafın şovenleri, hem de aynı gerekçelerle Sarkisyan'ın davetine ve Gül'ün davete katılma kararına karşı çıkıyorlar. Eleştiriler tarihsel düşmanlık imgesine dayanıyor. Bu ülkelerin, bu toplumların gelecekte nasıl yaşayacaklarına ilişkin bir perspektifleri yok. Şovenizmin cenderesinden çıkamayanlar, toplumu da bu cendereye hapsetmek istiyorlar.

Evet, futbol asla sadece futbol değildir; bir iletişim aracıdır da. Futbolun sunduğu bu eşsiz fırsatı iyi kullanmak gerek. Ermenistan ve Türkiye futbol üzerinden yeni köprüler kurabilirler toplumları arasında. Türk Milli Takımı bu yaz Avrupa Şampiyonası'nda unutulmaz maçlarıyla tüm dünyanın futbolseverlerine büyük heyecanlar yaşatmıştı. Gönülleri fethetmekle kalmadılar, Türkiye'nin 'yumuşak gücü' de oldular.

Maçın siyasal ve tarihsel tartışmalara yol açması üzerine Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim haklı olarak 'Tarihin yükünü taşıyamayız.' dedi. Ama inanın tarihin yükünü sırtımızdan atmak için bir 'altın vuruş' imkânı buldu Milli Takım. Sahada iyi oyunları, centilmence mücadeleleri ve tahriklere kapalı anlayışlarıyla yükün ucundan tutacak Fatih'in öğrencileri. İstanbul'daki olaylı maçın ardından Avrupa Şampiyonası'nda da gruptan eledikleri İsviçrelilerin bile sevgisini kazanan Fatih Terim, Ermenistan'da da gönülleri çalacak. Futbolun imparatoru, modern diplomasinin beşiği Floransa'da (Fiorentina) geçirdiği bir yılda 'diplomasi'den de nasibini almıştır eminim. Yarın Türkiye'nin imajı ona emanet. Maçın sonucu ne olursa olsun, cesur yürekler başaracak

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi