Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Hatıralarımızda Kaldı

Hatıralarımızda Kaldı

Yaşlanan anne babanın bakımı toplumsal bir sorun haline geldi. Çocuklar elden ayaktan düşen anne babayı yanlarında istemiyor, huzurevine bırakarak sorumluluktan kurtulmaya çalışıyorlar. İlginçtir, araştırmalar ebeveynini huzurevine bırakan kişilerin ekserisinin yüksek tahsil yapmış ve statüsü yüksek kişiler olduğunu gösteriyor. Bu sorun bizden önceki nesillerin kaygılandıkları bir mesele değildi. Çocuklar, yaşlılık hastalık ve güçsüzlük durumunda anne babaya bakmanın bir sorumluluk olduğunu bilir ve bunu kendileri için bir yük olarak görmezlerdi. Fakat hatıralarımız arasında önemli bir yere sahip olan o fotoğraflar artık tarih oldu. Yaşlı ebeveynler sürekli şikayet ediyor; “ne yaptık da bu çocuklar bizi terk ettiler, ziyaretimize dahi gelmiyorlar, saçımızı süpürge yaptığımız evlatlarımıza ne oldu” diye soruyor ve bu sorunun sadece çocuklardan kaynaklandığını düşünüyorlar. Oysa her çocuk bir ailede ve bir anne babanın elinde şekilleniyor. Dolayısıyla anne babalar makul sorularına biz nerede hata yaptık sorusunu da eklemek zorundadırlar. Büyüklerimiz çocuklarını yetiştirirken, sadece onların mesleki alanda neler yapabileceklerine odaklanmaz, hayatı bir bütün olarak görüp, erdem ve iyiliklerin de tedrisatını yaparlardı. Çocuklar erken yaşlarda sevgi saygı, şefkat merhamet ve adalet gibi kavramlarla tanışır ve anne babanın şefkatinden fazlasıyla beslenirlerdi. Anneler çocukların bakımını her şeyin önünde tutar ve onları kreşlere ya da bakıcılara terk etmezlerdi. Onlar için çocuğun eğitimi her şeyin önünde gelirdi.  Yapılan araştırmalar, ailede sevgi ve şefkatle desteklenen çocukların, yaşlandıklarında ebeveynlerinin bakımını kendilerinin üstlendiklerini gösteriyor. Fakat günümüz anneleri, gençliğimi, vaktimi evimde geçiremem deyip çocuklarını hayatlarının en kritik döneminde kreşe ya da bakıcıya bırakıyor ve iş yaşamını her şeyin önünde tutuyorlar. Çocuklar, maddi olarak birçok şeye sahip oluyorlar fakat annenin şefkat ve sevgisinden mahrum kalıyor ve anneye içten içe öfke besliyorlar. Varlıklı bir ailede büyüyen bir yakınım, “annem ona en fazla ihtiyaç duyduğum bir vakitte beni bırakıp gitti, o yüzden kendimi bakıcıma daha yakın hissediyorum” dediğinde şaşırmıştım. Oysa onun zihnindeki anne tıpkı tarif ettiği gibi sadece çalışan ve para kazanan bir anneydi. 

Kreşe ya da bakıcıya terk edilen çocuklar anneden mahrum kalıyor ve bu açlığı farklı şekillerde telafi etmenin yollarını arıyorlar. Anne süslü cümlelerle kendini savunmaya ve çocuğu haksız çıkarmaya çalışıyor. Oysa annenin kendini nasıl hissettiği değil çocuğun nazarında nasıl bir anne olduğu önemlidir.

Sevgiden mahrum büyüyen nesillerden sağlıklı bir toplum ortaya çıkmaz. O yüzden anneler gencim, mesleğim var, para kazanmalı ve kendim için yaşamalıyım demekten vazgeçip annelik kimliklerine yatırım yapmalıdırlar. Aksi takdirde bu çocuklar özenti içinde yaşamaya ebeveynleri ise yaşlılıklarını huzur evlerinde yalnız ve desteksiz geçirmeye mahkûm olurlar. Çünkü verilmeyen bir şeyin geri dönüşümü olamaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi