Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Acemi irtica habercileri

Acemi irtica habercileri

Yeni yetme habercilerin, eskilerin tecrübesine yetişebilmeleri adına gayretkeş olmaları güzeldir. Gayretli olmak iyi bir şeydir de, yaptığı ve yapacağı işleri ellerine yüzlerine bulaştırmadan yapmak için akıllı ve uyanık olmaları gerekir.
Toplumun yüzde doksanı Ramazan-ı Şerif’i; “barış, sevgi, merhamet, birlik ve beraberlik ayı” olarak bilir ve inanır. Hemen bütün televizyon, gazete ve radyolar da bu konuda hemfikirdir.
Bu hemfikirliğe rağmen yıllardır belli gazeteler, daha sonra da televizyonlar, her Ramazan-ı Şerif’i halkın burnundan getirmek için bir yığın yalan haber yaparak, halkın nefretini kazanmalarına rağmen Ramazan ayının kutsiyetini gölgelerler.
Yenilmez, içilmez, tutulmaz, görülmez, bilinmez, tanınmaz, tarifi yapılmaz ve yapılamaz, şekli şemali belli olmayan “neidüğü” belirsiz irtica denilen sapık ideolojiyi, silah olarak kullanıp, halkın ibadet ve yardımlaşma ayını bloke etmeye çalışırlar.
Mesela Aydın Doğan grubu şimdiye kadar bu anlayıştan hiç vazgeçmemiştir. Haksızlık etmiş olmayayım, yazıyı yazdığım ana kadar herhangi bir asparagas haberlerine rastlamadım veya önceden olduğu gibi büyük paralar ödeyerek irtica konulu manken kullandıklarını henüz duymadım.
Bu yıl malum grubun vazifesini ABD sermayeli bir televizyon almış gibi gözüküyor. Televizyonun adını yazmıyorum, o zaman kendilerini bir şey zannediyorlar ve ciddiye alındıklarını düşünüyorlar. Oysa halk henüz o televizyon kanalını kendisinden saymıyor.
Neyse, meselemiz televizyonun izlenip izlenmemesi, kabullenip kabullenilmemesi değil. Ağabeylerine özenerek, onlar gibi olmak adına yaptıkları acemilik ve çaylaklıklarının gülünçlüğü. Oysa ağabeyleri gibi olmaları için daha kırk tekne ekmek yemeleri lazım.
Ağabeylerinin yaptığı irtica haberlerinin foyası, en az bir hafta on gün sonra ortaya çıkardı. O güne kadar da CHP ve 28 Şubat zihniyetli adamlar, bu haberler üzerinden devletten koparabildikleri kadar rant koparır, koparma işlemi bitince de haberin yalan olduğu ancak anlaşılırdı. Bu zavallılarınki, daha haber izlenirken anlaşılıyor.
Yer Cihangir, oyuncular; sarhoş bir adam, sırtından görülebilen ve muhabir olduğu söylenen biri ve etraftan sadece sesleri duyulan birkaç insan... Haber çok acımasız ve insafsız bir ses tonuyla dakikalarca şöyle anons ediliyordu;
“Sarhoş camiye girdi, cemaat sarhoşu linç edecekti.” Bu arada sarhoşun görüntüsü var ama camiye dair en ufak bir görüntü yoktu. Caminin içinden vazgeçtik, dışına dair herhangi bir emare de yoktu. Ayrıca sarhoşu linç edecek cemaatten de kimse yoktu. Ve daha da garibi, namaz esnasında bir sarhoş camiye girdiyse, cemaatin bunu görmesi ve linç etmesi de mümkün değildi. Habere göre insanlar namazdaysa herkes bilir ki, sarhoşun en arkadaki safın bir önüne bile geçmesi mümkün olmaz.
Sarhoş öyle bir halde ki, ayakta durması ve yürümesi imkansızdı. Adam zom olmuştu. “Ezanda kulağı olmayanın namazda gözü olmazmış”. Acemi çaylaklar sarhoşun hareket edemediğini görmelerine rağmen illa da cami ile ilişkilendirmeye çalışıyorlardı. Yaptıkları işi ellerine yüzlerine bulaştırınca, bu sefer de sarhoşun camiden ayakkabı çalmakla suçlandığını söylediler ama sarhoşun kolunu kaldıracak hali yoktu ki, ayakkabı çalabilsin.
Bu da olmadı, bu sefer sarhoşun omzuna dokunan ve yere yatıran bir ayak gördük. Güya bu ayak, cemaatten birinin ayağıydı, adamın hareketleri o kadar rahattı ki, nedense elini yüzünü göremiyorduk ve yine camiye dair bir görüntü yoktu. Kamera sadece sarhoştaydı ve sarhoşa uzanan el ile ayakları görüntülüyordu.
Ne büyük tesadüftür ki tam da teravih saatinde ilgili televizyonun kameramanı ve habercisi orada bulunuyordu. Hayret değil mi? Hem de ne hayret!
Haberin içerisinde sarhoşa; “Camiye niye girdin” diye soruluyor, adam “Ne camisi, ben camiye girmedim” diyor. “Camiden ayakkabı çaldığın söyleniyor” diye karşılık veriliyor, adam yine; “Nereden ayakkabı çalayım” diye cevaplıyor. Bu kadar acemiliğe rağmen haberi; “Cami cemaati sarhoşu linç ediyordu” diye bitirdiler. Ne diyelim, Allah’a havale etmekten başka çaremiz yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi