Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yakın tarihin ramazanları

Yakın tarihin ramazanları

Birkaç gün önceki yazımızda uzak tarihin ramazan güzellemelerine parantez açmıştık. Söylemeye dilim varmıyor, ama yakın tarihte dini hayat konusunda bir inkıta (kesinti) var...
Ramazanların coşkusunu gerçi halk aynen devam ettirmiş, o müthiş güzellemeyi ruhu ve bedeniyle yaşamayı sürdürmüş, ancak devlette bir kopukluk olmuş: Devlette ve aydın ekalliyette (azınlıkta).
Diyanet İşleri Başkanlığı denen müessese yine vardı...
Diyanet İşleri Başkanı (Diyanet Reisi denirdi) vardı...
Televizyon yoktu, ama radyo ve gazeteler vardı...
Arşiv çalışması yaptığım sırada, 1940’ların bir gazetesinde, ramazan haberi iç sayfalarda tek sütuna âdeta kaybedilmişti. Düpedüz geçiştirilmişti.
Haberin başlığı şöyle bir şeydi:
“Yarın Müslümanların oruç ayı başlıyor.”
Sanki bir Fransız gazetesi, Fransa’daki Müslüman azınlığın “oruç ayı”ndan bahsediyor!
Köşe yazılarına göz attığımda, bazılarının ramazanı alaya aldığını görmüş, bir yazarın “Ramazandan can havliyle çıktık” diye başlayan yazısını ibretle okurken, kendimi çok kötü hissetmiştim...
Gazeteler “ramazan köşesi” hazırlamak, hele hele “ramazan ilavesi” vermek şöyle dursun, ramazandan olumlu birkaç cümle ile dahi bahsetmezlerdi...
Radyo “İnanç Dünyası” kabilinden programlar yapmaz, hatta o muhtevanın zıddına giderdi.
İnançlı gazeteci yok muydu?..
Onlar gazetelerinde ramazanın ruhuna uygun yayınlar yapmazlar mıydı?
Elbette o dönemde de bazı dindar gazeteciler vardı. Ama din yüreklere hapsedilmişti. Ramazan münasebetiyle muhtevasında birazcık dine yer vermeye başlayan gazeteler, Matbuat Umum Müdürlüğü tarafından uyarılırdı:
İşte T. C. Başvekâlet, Matbuat Umum Müdürlüğü, İç Matbuat Dairesi’nin 1945’te dini yayın yapmaya çalışan bazı gazetelere gönderdiği tamimin özeti:
“Gazetelerin son günlerdeki neşriyatı (yayınları) arasında dinden bahis bazı yazı, mütalâa, ima ve temsillere rastlanmaktadır. Bundan sonra din mevzuu üzerinde gerek tarihî, gerek temsili ve gerek mütalâa kabilinden olan her türlü makale ve fıkra ve tefrikaların (dizi yazıların) neşrinden tevakki edilmesi (kaçınılması) ve başlanmış bu gibi tefrikaların en son on gün zarfında nihayetlendirilmesi (sonuçlandırılması)...”
Vay ki vaay!..
Vay, ama, bu zihniyetin gerekçesi teey 1942 yılında yazılıp rahmetli Eşref Edip’e açık niyet belirtisi olarak o tarihlerde tamim edilmiş:
“Biz (iktidarda olan CHP zihniyeti) her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz.” (T. C. Dâhiliye Vekâleti, Matbuat Umum Müdürlüğü, sayı 658 ve 17 Mayıs 1942)
Demiştim ya, ramazan ve oruç konusunda halkımızda bir kesinti olmadı, ama bunları da kapsayan inanç konularında aydınlarımızla devletlülerimizde inkıtalar (kesintiler) oluştu...
Kısacası ne olduysa oldu, halkın kıblesine küstüler!..
Halkın imanına çelme attılar!..
Halkın kıblesine ters baktılar!..
Böylece halkın yüreğini dağladılar!
Ve bunun sonucu olarak iktidarsızlığa mahkûm oldular! (Anladınız mı sayın CHP’liler? Sorununuz genel başkan değiştirme sorunu değil, zihniyet değiştirme sorunudur)

Yukarıda adı geçen yazarımız Eşref Edip Fergan, “Kara Kitap” isimli eserinde şu ilginç anekdotu naklediyor:
“Sene 1935 hâdise, Isparta'nın Atapek Kazasının bir köyünde cereyan ediyor. Halkçıların yaptıkları bir tamime göre, Bediüzzaman Saidi Nursi’nin eserleri toplattırılıyor ve kimde bulunursa mahkemeye sevk olunuyor. Köye baskın yapan jandarmalar, Üstad’ın ramazan münasebetiyle neşrettiği bir risalesinin (Ramazan Risalesi) üzerinde (Ramazan'a aittir) ibaresini görünce:
“’Bu Ramazan kimdir?’ derler.
“Köyde ararlar, okuma yazma bilmeyen ‘Ramazan’ isminde birini bulurlar, paldır küldür adamcağızı yakalayarak Isparta hapishanesine götürürler. İki ay orada yattıktan sonra, Ağır Ceza Mahkemesi huzuruna çıkarılıp isticvabı (sorgusu) yapılınca, mesele anlaşılır. Heyeti hâkime gülmekten kendilerini alamazlar.”
Ramazanınız tekrar tekrar mübarek olsun, efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi