Başkanlığa doğru
Cumhurbaşkanı bakanlar kuruluna başkanlık etti.. Bu ilk defa olmuyor. Muhtemelen Erdoğan bunu daha sık yapacak.. Bu da zaten anayasanın tanıdığı bir hak. Zaten Cumhurbaşkanı, başbakan ve bazı bakanların katıldığı MGK’ya başkanlık ediyor. Orada da icraya yönelik kararlar alınıyor aslında, tavsiye niteliğinde de olsa..
Bu olay başkanlığa gidişte ilk eşik.. İlk anayasa değişikliğinde sorun çözülecek ve eğer Allah ömür verirse Erdoğan ilk başkan olacak.
“Bu nasıl olacak” derseniz, normal şekli, AK Parti’nin bu seçimden anayasal çoğunlukla çıkması ya da parlementoda anayasa değişikliğine yetecek bir mutabakatın sağlanması ile bu durum gerçekleşecek..
İlk bakışta, muhalefetin bu konuda iktidara destek vermeyeceğini düşünebilirsiniz.. Ama bir de şöyle düşünün, mevcut anayasa zaten Cumhurbaşkanına genel olarak bu yetkiyi veriyor ve bir sorumluluk da tanımadığı gibi, bir çerçeve de çizmiyor.. Yani Cumhurbaşkanı bugünki hali ile başkanlık yetkisini istediği ölçüde kullanabilir ve buna ilişkin bir şekil, usul ve esasa bağlı kalması da gerekmez, belli temel esaslar dışında.
Yani bu haliyle zaten fiilen başkanlık sistemine geçilmiş bulunuyor.. Bu işin hukuki bir çerçeve oturtulması, yetkilerin tanımlanması artı bir şey getirmeyecek, aksine bu yetkileri sınırlandıracak ve kullanılmasını usule bağlayacak.. Muhalefet fiili durum karşısında başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçilmesini kendisi isteyecek. Bir bakıma kendileri için ölüm gibi gelen gerçekler fiili durum karşısında, anayasal çerçevede başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine geçmeyi hastalık gibi görerek kabul edecekler.. Gelinen noktada ikircikli bir duruma düştüler ve köşeye sıkıştılar.
Özellikle CHP ve paralel yapı bu durumu içine sindiremiyor.. İsrail, Suriye yönetimi, Türkiye karşıtı uluslararası birtakım örgütler, Erdoğan karşısında kendilerini çaresiz hissediyorlar..
Suikast planları başarılı olamadığı gibi Erdoğan’ı halkın gözünde kahramanlaştırdı. Öyle anlaşılıyor ki, cemaat beddualarına hız verecek.. Birileri ise açık bir suikast yerine kaza süsü verilmiş bir operasyon ya da sağlık ve beslenme süreçlerine müdahale ederek, Erdoğan’dan kurtulmayı deneyecekler.
Adamların acelesi var! Seçimden önce bu işi bitirmek isteyeceklerdir. Değilse takip eden günlerde ilk fırsatta. Ama seçim öncesi ellerinden geleni arkalarına koymayacaklar. Seçime kadar her gün baskıyı artırmaya çalışacaklar ve toplumu sokağa çekmek için her yolu deneyecekler..
İktidar topyekûn bir saldırı altında, böyle bir durumda, Ak Parti içinde ve Cumhurbaşkanlığı ile hükümet arasında ciddi bir kriz yaşanacağını sanmıyorum.. Ama birileri bunun için vargücü ile çalışacaktır. Birtakım bürokrat ve takiyyeci grub ve menfaat grublarının bu kirli oyuna alet olabileceklerini bir ihtimal olarak da bir köşeye not etmek istiyorum.
Kolay mı, yerel yönetim seçimleri yapıldı, arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yeni bir hükümet kuruldu. Şimdi de il ve ilçe teşkilatları, kadın ve gençlik kollarının kongreleri yapılıyor. Sırada milletvekili seçimi var.. Bir yandan, darbe, derin devlet, Ergenekon ve balyoz davaları, öte yandan paralel devlet davaları devam ediyor. Suriye, Irak, Filistin krizi ve bölgemizde ve ülkemizde terör faaliyetleri devam ediyor. Bu ahval ve şerait altında her şeyin dört dörtlük olması beklenemez. Ama öte yandan herkesin de çok dikkatli olması gerekir. Bu anlamda dışarıdan gelecek tehlikeler kadar içerideki ağaç kurtları, küçük hesaplar ve yetersizlikten kaynaklanan ya da muhteris bürokratların kapris ve komplekslerinin sebeb olacağı riskler açısından dikkatli olmak gerek.. Bu konuda başbakanın zaman zaman içeriye dönük asimetrik, çapraz kontroller yapması gerekebilir.. “Siyaset güvenden çok kontrol müessesesidir. Güvenmek güzeldir, ama kontrol etmek daha da güzeldir.”
Bu arada gazetemize yönelik arkası arkasına gelen saldırılar konusunda doğrusu ben Ankara’dan daha sıcak bir tepki beklerdim.. Aynı saldırılar muhalif mediadan birine yapılsa, içeriden ve dışarıdan daha fazla tepki alacağını düşünüyorum. Hele gayrimüslüm bir topluluğa karşı bu saldırılar olsa ne olurdu aceba?
Bu saldırılar sadece Yeni Akit’e yapılmıyor, “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden herkese yapılıyor. Bir kişi ya da topluluğa yapılan bir haksızlık bütün bir topluluğa karşı yöneltilmiş bir tehdittir.
Seçimlere kadar benzer saldırıların belli kişi ve kuruluşlara karşı artarak devam edebileceğini düşünüyorum.. Bu konunun ciddi bir güvenlik sorunu, istihbarat sorunu olduğunu düşünüyorum. Bu işlerin sorumlularının çok kısa bir sürede yakalanıp, mahkemeye çıkarılması gerekir. Yoksa bu olayların korkarım arkası gelir.
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.