Yemen hullecisinin sonu
Bizde unutulan tabirlerden birisi hulleci tabiridir. Bu tabir de artık Yeşilçam’ın klasikleri arasında yaşıyor. Hulle, talak-i selase ( üç boşama) ile yapılan boşama işleminde çakma damat üzerinden bir çıkış veya geri dönüş formülü geliştirmektir. Bu işi yapan hulleci de sahte damattır. Sahte damat eşin eski kocasına tekrar helal olmasını sağlar.
Bu mesele, hile-i şeriyye arasına girer. Elbette hukuki olarak savunmak mümkün olmadığı gibi ahlaki zeminde de savunmak imkan dışıdır. Bundan dolayı hulle meselesi ve hulleciler toplumun toplu hafızasında veya maşeri vicdanında kötü yer edinmişlerdir. Bir de sahte oğlanların veya damatların cirit attığı siyaset pazarı veya çarşısı var.
Siyaset panayırında esas oğlanın karşısına sahte bir rakip veya düzmece pehlivan çıkartılır ve bu pehlivan yenilerek veya elenerek esas oğlanın zaferini sağlar. Yemen’den önce Mısır’da da böyle olmuştur. Tezkiye adayı olan Abdulfettah Sisi’nin karşısına kıytırıkbir rakip çıkarılmıştır. Solun adayı olan Hamdin Sabahi düzmece bir yarışta yenilerek karşı rakibi Sisi’yi meşrulaştırmıştır. Siyasi eşcinsel olan Sisi’nin karşısına burulmuş bir rakip çıkartılmıştır. Mısır da herkes de bu sahte oğlana veya rakibe hulleci nazarıyla bakmıştır. Hamdin Sabahi seçimlerde hile yapıldığını söylese de iddialarını sürdürmemiştir.
***
Mısır’da siyasi olarak karşımıza çıkan bu formül aynı zamanda Yemen’de de işletilmektedir. Abdunnasır Muvaddi gibi kimi Yemenli analizcilere göre esasında Abd Rabbu Mansur Hadi Husilerin siyasi hullecisi haline gelmiş idi. Sonunda dayanamayarak pes etti. Husiler onu vitrin olarak kullanarak Yemen’e hakim oldular.
Sana’a düşmeden sine-i millete dönmeliydi. Bunun yerine onların hullecisi veya Truva atı olmayı yeğlemiştir. Suriye’de de Emin Hafız, Hafız Esat’ın hullecisi olmuştur. Elbette bu işi bazen saflığına yapanlar da var. Husilerin çıkışında harici ve dahili faktörler etkili olmuştur. İran devriminden etkilenen Husiler yerel anlamda kendi teşkilatlarını kurmuşlar ve İran’ın desteğiyle serpilmişlerdir. Ali Abdullah Salih ise ele güne karşı Husileri korkuluk olarak kullanmıştır. İstikrarsızlık ortamı onları daha da büyütmüş ve Sa’da vilayetini ele geçirmişlerdir.
2004 ile 2010 arasında devletle 6 savaşa girdikleri halde mevzii bir hareket olarak kalmışlardır. Lakin yangını büyüten Arap Baharı’na karşı yerel, bölgesel ve uluslar arası çapta ayak direme olmuştur. Süreç devrimcilerin yerine karşı devrimciler olan Husileri ortaya çıkarmıştır. Devrim eski yapıyı söktü, Ali Abdullah Salih rejimi yıkıldı. Lakin kökleri derinde kaldı. Bunlar ise devrimcilerden intikam almak istediler. Husilerle ittifaka girdiler. Bölgesel güçler ise devrimcilerin iktidara gelmesini istemezken Ali Abdullah Salih’in tasfiyesine ve Yemen’’de istikrarsızlığı yayma potansiyeline karşı lakayt kaldılar. Dolayısıyla karşı devrim kısık bir ateşte aheste aheste harlandı. Sonunda alev büyüdüğünde bölgesel ülkelerin yapacak bir şeyleri kalmadı. Tecrit veya açık müdahaleden başka. Onun da bedeli var.
***
Bu gelişmelerde İran’ın katkıları doğrudan, Körfez ülkelerinin katkıları ise çaprazdan olmuştur. Burada devrimcilerin dışında bütün faktörler yanlış kümeyi temsil ediyorlar. Bu yanlış kümenin içinde sorunun bir parçası olarak İran, Suudi Arabistan ve Batılı ülkeler yerlerini alıyor. Abdulmelik Husi yerine Yemen cumhurbaşkanlığı sarayına seçilmiş bir lider olarak Abdulmecid Zindani girecek olsaydı komşu Arap ülkeleri yine bu şekilde sakin kalabilecekler miydi? Bu soruyu soran zevattan birisi İvad Karni adlı Suudlu davetçidir.
Bu meseleye çaprazdan bakanlar da var. Suudi Arabistan’ın resmi alimleri veya Camiyye ekolü olarak anılan uleması, Mısır Müftüsü Ali Cum’a ve Ezher ile birlikte Sisi’nin darbesine arka çıkmadı mı, Sisi’yi mütegallibe olarak meşru addetmedi mi? Sisi için geçerli olan neden Abdulmelik Husi için geçerli olmasın? O da bilek gücüyle başkanlık sarayına girmedi mi? Mütegallibe olarak sarayı ve ülkeyi yağmalamadı mı? Öyleyse neden kıvranıyor ve tebrik etmemek için kendilerini tutuyorlar? Burada kriter farkı nedir? Abdulmelik Husi de Suud alimlerinin kriterlerine göre veliyi emr olmuş sayılmaz mı? Zaten geçmişte İmam Yahya’yı desteklememişler miydi? İşte size yeni bir imam! İranlılar tabiatları gereği dünden razılar.
Onda Humeyni’nin yirmi birinci yüzyıla ait izini, silüetini görüyorlar. Mütegallibe sıfatıyla Sisi gibi Husi de itaati hak etmiyor mu? Ivaz Karni gibi Dünya Müslüman Alimler Birliği’nin Genel Sekreteri Prof. Ali Muhyiddin Karadaği de Husilerin aksine şayet Yemen Cumhurbaşkanlığı sarayını Islah Partisi yani İhvan basmış olsaldı batılı ordularla birlikte Arap ordularının bir kısmının derhal harekete geçeceğini hatırlatıyor.
ABD’nin durumu da tutarsızlıkta Arapları aratmıyor! Sisi darbesine darbe diyemedi. Husi işgaline ve darbesine de ne darbe ne de işgal diyebiliyor. Suud Faysal’ın ifade ettiği gibi Suriye, Irak ve ardından da Yemen’in kontrolü de Şiilere geçti. Hem siyasi darbe yaptılar hem de ülkeyi İran namına işgal ettiler. Me’rib kabilelerine göre Husiler terörist. Peki Amerikan nazarında da terörist olmaları için artı kritere mi ihtiyaç var? Tek eksikleri kafa kelle koparmamaları mı? Nasıl olsa ABD’nin siyaseten işine yarıyorlar. Bundan dolayı ABD bu meselede siyaseten doğruyu esas alıyor!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.