Etimoloji dedikleri, şekerdir yedikleri
Etimoloji diye bir bilimsel alan var. Kelimelerin kökenlerini, nereden nasıl geldiklerini; nasıl türetildiklerini; tarih boyunca kazandığı veya kaybettiği anlamları falan inceler. Bir tür “kelime arkeolojisi” gibi bir şey. Eski kültürleri ve bu arada kelimelerin eski durumlarını merak edenler için çok güzel, çok tatlı bir alandır.
Etimoloji’nin ilk güzel örneklerini rahmetli Prof. Dr. Hasan Eren(1919-2007)’den okumuştuk. Keçiören’in “keçi” ile hiçbir ilgisinin olmayıp “küçük” demek olduğunu mesela ondan öğrenmiştik. “Alpullu”nun “allı-pullu” demek olmadığını da Hasan beyden öğrenmiştik.
Sonra Gerard Clauson adında birinin Türkçe’nin etimolojisine çok ciddi kafa yorduğunu anladık; pek çok kelimenin etimolojisini yaptığı sözlükte okuduk.
Dilimizde çok yaygın kullanılan “gök” kelimesinin, “kömür, güneş, güvercin, gövermek, göyünmek/köyünmek, Göynük, köz, gölge” kelimelerinin kökü olduğunu ve hatta “gök”ün de “kö-mek:yanmak” kökünden türediğini etimoloji ile öğreniriz.
Ben “azı diş” konusundaki yanlış bilgimi, etimoloji öğrenince düzelttim. Ben bunun “azmak” fiilinden geldiğini zannederdim. Meğer “ayı dişi” demekmiş. Öyle ya, öndeki dişler tavşan dişi, yanlarındaki “köpek dişi” olunca; üçüncü diş grubunun da hayvan adı olması lazım ama biz “azı dişi” diyorduk. Sonradan öğrendim ki bu “azı” eski bir “ayı” kelimesindeki y sesini z sesine dönmesinden ibaretmiş. Böylece diş adları yerli yerine oturmuş oldu zihnimde.
Benim etimoloji konusunda zaten bir merakım vardı. Prof. Dr. Şinasi Tekin (1933-2004) hocamızın 1980 ortalarında Tarih ve Toplum dergisinde yayınlanmaya başlayan etimolojik incelemeleri vardı ki gerçekten etimolojiye hayran olmuş, kelime arkeolojisinin tadına varmıştım.
Şinasi hoca, ata binilirken kullanılan “üzengi” kelimesinin bir etimolojisini yapmıştır ki, okuyunca ağzınız açık kalır. (Bazılarının yaptığı gibi şapkadan tavşan çıkarmazdı hoca. Bir şey söylüyorsa, birkaç tane de delili hemen dayardı.) Bu kitapta “yazı yazmak, il, bodun, oruç, gazâ, cihâd, köşk, ev bark…” gibi kelimelerin adam akıllı etimolojilerini yapmıştı hoca.
Rahmetli hocanın İştikakçının Köşesi adıyla kitaplaştırdığı etimoloji çalışmalarını nitelikli bir şekilde okuyan kişi, sadece bazı kelimelerin etimolojisini öğrenmez, sağlıklı bir etimoloji yapabilmek için nelere vakıf olunacağını anlar. Buna göre, iyi bir etimolojik çalışma için o dilin tarihi evrelerini, lehçelerini, şivelerini, ağızlarını bilmek ses ve yapı bilgisi (fonetik, morfoloji)’ne vakıf olmak gerekir. Yetmedi, anlam bilgisi (semantik), sözlük bilgisi, o milletin kültür tarihi’ni ve komşu dilleri bilmesi gerekir. Mesela Türkçe bir etimoloji yapılacaksa, taa Orta Asya Türk kültüründen itibaren konuya vakıf olmak şarttır. Bunun yanında Çince, Moğolca, Farsça, Arapça, Ermenice, Rumca, Grekçe, Bulgarca, Romence, Sırpça bilmek; hiç olmazsa o dillerin sözlüklerini kullanacak kadar o dile âşina olmak gerekir. (Komşu dilleri, meselâ Farsça ve Arapça’yı bilmeyen birinin “biryan/büryan” kelimesini Arapça “kubur”dan getirmesi garabetini okursunuz.)
Piyasada etimoloji adı altında dolaşan uyduruk çalışmalar var. Etimolojiyi sadece teknik bir olay seviyesine indirgeyen, kültürle, semantikle, komşu kültürler ve dillerle ilişkilendirmeyen saçma sapan bilgiler yerine, merhum Şinasi Tekin’in İştikakçının Köşesi adlı kitabını okumalarını tavsiye ederim. Kitabın yeni baskısını Dergah yayınları yaptı. Piyasada var. Çok rahat okunan bir kitap. Okuyanı teknik ayrıntıya sokarken bile eğlendirebilen bir metin.
Ara sıra burada sizlerle kelime etimolojileri yapacağız. Bir periyod sözü veremem; o kadar sistematik biri olsam şimdiye kadar Profesör olurdum (!)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.