Tavzihler= Açıklamalar
12 Eylül 1980 darbesinden sonra merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun çektiği acılar, maruz kaldığı işkenceler, zindanda geçirdiği zor günler yanında bendenizin çektikleri çok hafif kalır. Bu fakir de acılar çektim, hürriyetimden mahrum kaldım, maddî ve mânevî zararlara uğradım ama onun kadar değil. Bâzı tarizler üzerine durumu tavzih etmek ihtiyacını duydum.
***
Bir yazımda “Fabrike etmek” yazarken, yanlış tuşa basarak fabrika yazmışım… Düzeltiyorum. Fabrike edilmiş demek, düzmece, uydurma, üretilmiş mânasına geliyor.
***
Günümüzde TCK 163’üncü madde ve benzeri mevzuat yok. Vatandaşlar inançlarından, dinî görüş ve kanaatlerinden dolayı mahkemeye verilmiyor, hapse atılmıyor, mağdur edilmiyor. Elhamdülillah, eskiden yazamadığım ağır yazıları kaleme alabiliyorum. Mahkemeye verilen, tutuklanan Müslümanlar var ama onların aleyhindeki muameleler din, inanç ile ilgili değil. Sivil darbe yapmak, devleti ele geçirmek, sahte belgeler üretmek, komplo hazırlamak gibi iddialar var…
***
Herkes fakirin yazısını okumalı gibi iddiam yoktur. Okuyan okusun, okumak istemeyen okumasın. Yazılarımdan rahatsız olanlara, muhterem kardeşim, sayın vatandaşım lütfen okuma derim.
***
İsim vermek kimliğini açıklamak suretiyle tenkit etmeyi, polemik ve kalem kavgası yapmayı uygun görmüyorum. Faydasından çok zararı oluyor. Bendeniz polemik, kavga, çatışma, tartışma makinesi değilim.
***
Övgüye layık olmayanları övmek, yağcılık ve yalakalık yapmaktır. Övgüye gerçekten layık olanların ise övgüye ihtiyacı yoktur.
***
Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) Sünnetini tenkit eden kafir olur demekle, isim vererek filanca kişi Sünneti tahkir etti ve kafir oldu demek başkadır. Birincisinde kural zikr ediliyor, ikincisinde bilinen birinin üzerine suç atılıyor.
***
Şeytanî, Batı taklidi, alaca bulaca, örtülü açık saçıklık, bezirganlığa alet edilen, erkeklerin kötü bakışlarını celb eden tesettür ne kadar tenkit edilse azdır.
***
Şeriatın en küçük bir hükmü, mesela namaz kılarken başın takke, arakiye, imame ile örtülü olması edebi ve sünneti ile ilgili hüküm, en gümbürtülü dedikodulardan, polemiklerden, faniliklerden, gelip geçici aktüel hadisattan daha önemlidir.
***
İman, İslam, Kur’an, Şeriat kutsaldır, kesinlikle zengin olmaya, lüks hayat sürmeye, siyasî veya şahsî prestij kazanmaya, üne, alkışa alet edilmemelidir.
***
IQ’ları çok düşük, akılları güdük, kültür ve ilimleri yok denecek kadar az kimselerin imana ve İslama ihtiyacı vardır ama böylelerinin din işlerine burunlarını sokmaları, İslam temsilciliği taslamaları büyük felaket olur.
***
Dört başı mâmur, hem İslamı iyi bilen, hem çağı yakalamış, yüksek ahlak ve fazilete sahip, etkili vasıflı güçlü Müslüman gençler yetiştirmek en büyük hizmettir. Böyle gençler binde bir çıkar. Özel programlarla yetiştirilmeleri gerekir. Bundaki hayrı, faydayı, sevabı, ecri bilsek, iki mülkümüz varsa birini satar, parasını bu yetiştirme işine yatırırız. Yukarıda zikr ettiğim gibi plansız programsız vasıflı Müslüman yetişmez, paralar boşa gider. Böyle bir programı olan var mı?
***
Layık ve müstehiq olmadığım için hiçbir övgü ve aferin istemiyorum. Hak Tealanın beni bağışlaması için hayır dua edilirse memnun, minnettar ve müteşekkir kalır, sevinirim..
***
İhlas ilahî bir sırdır. Hadîs-i kudsîde “İhlas Benim sırlarımdan bir sırdır, sevdiğim kulumun kalbine koyarım” buyurulmuştur. Ben ihlaslıyım diye davul çalanlardan çok korkmak gerekir.