Kukla, kuklacı ve kundakçı
Amerikan basını (Foreign Affairs ), Esat’a yine köprü ve kanal olmuş ve mikrofon tutmuş o da katil makamında maktülleri suçlamıştır. Kendisini ilah makamında gördüğünden dolayı üzerine toz kondurmuyor. Kendi doğuştan bütün öldürme haklarına haiz, ölenler ise doğuştan öldürülmeye müstahaklar. Batı basını da adama çanak tutuyor ve bu saçmalıklarını ifade edecek minber ve minder oluyor. Adam travmatik ve ailecek ruh hastası ve sözlerine de bu halet-i ruhiyesi aksediyor. Güya iktidarda kalabilecekmiş gibi bir de şimdiden intikam hesapları yapıyor. Yine Türkiye’ye yüklenmiş. Bazı sözlerden dolayı nodul yemiş gibi zıplıyor. Kripto Müslüman olmasının hatırlatılması kanını beynine sıçratıyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce Camii-i Emevi’ de Cuma namazı kılacağız sözlerini unutamamış. Babası ve kendisi ise Cuma günleri veya bayramlarda Emevi Camii’nde Amerikalıların ifadesiyle siyaseten namaz kılıyor. Gerçek namazların kılınacağı günlerin hatırlatılması dengesini bozuyor. Kan beynine sıçrasa da orada gerçek cumaların eda edileceği günler yakındır. Tarih onların veya Baasçıların 1964 yılında Emevi Camii’ni ve Hama’da Sultan Camiini tanklarla bastığını hatırlıyor. Elbette bunun rövanşı alınacaktır. Suriye’de yaşananlar bunun mukaddimesidir. Sadece Esat değil Esat’a destek verenler de hesap vermekten kurtulamayacaklardır.
Moskova hala Esat rejimini ayağa kaldırmaya uğraşıyor. Diplomatik olarak, siyasi olarak hamiliğini yapıyor. Bir de Esat adına uysal muhalefet üretiyor. Bundan dolayı Moskova’da muhaliflerle rejim arasında ‘ kendin pişir, kendin ye’ havasında bir buluşma gerçekleşmiştir. Bu sözde muhalefet de Esat’tan ziyade Türkiye’ye düşmandır. Bu nedenle Moskova Esat rejimine yeni bir hizmet daha sunarak muvazaalı muhalefet üretme işini üzerine almıştır. Bunu İran’ın yapması zordur. Bundan dolayı Şii İran yerine uslu veya muvazaalı muhalefet üretme kuluçkalığını Ortodoks Moskova deruhte etmektedir. Bununla birlikte katılım istenilen seviyede olmamış ve Moskova’nın atmış olduğu adım akim kalmıştır. İşte bu arada Esat özgür muhalefeti veya bağımsız muhalefeti kastederek ‘kuklalarla görüşmeyeceklerini’ söylemiştir. Ona göre Moskova’da oluşturulan muvazaalı muhalefet kukla olmuyor da kendisine karşı çıkan muhalefet kukla oluyor! Peki bu kukla dediği muhalifler kimin kuklası? Kendisine mikrofon uzatan Amerikalıların kuklası mı? Yoksa İran’ın, Moskova’nın kuklası mı? Esasında Suriye’nin tek kuklası var; kendisi ve sistemi. Bu kukla ifadesini biz benzeri bir yerden de hatırlıyoruz. Afganistan. Afganistan’ın Esat’ı olan Necibullah Mücahitler tarafından Moskova’nın kuklası/puppet regime olarak anılıyorlardı. Şimdi Esat aynı pozisyonda değil midir? Hem Moskova hem de Tahran’ın Suriye’deki kuklası. Amerikalılar kendi adamlarına kukla değil ‘ Ankara, Şam’da veya Kahire’deki adamımız’ diye hitap ederler.
Görüldüğü gibi yeni Sovyet olması bile Rus-İran-İsrail-ABD ortak kuklası, Beşşar Esat ve rejimidir. Peki kuklacı kimdir? Kuklacı da hem Rusya hem de İran’dır. Kunaytıra bölgesinde İranlı bir generalin Hizbullah zümresiyle birlikte öldürülmesi bize kuklacıların adresini de gösteriyor. Velit Muallim muhalifleri İsrail veya Batı’nın kuklası olarak değerlendirmektedir. Halbuki, Esat rejimi dünyada kendi halkından başka herkesinin hizmetine amadedir. İşlevsel bir rejimdir ve herkesin işine yaramaktadır. Kendisi Arap dünyasının tek veya en layık rejimi olmasına rağmen İran’ın mezhepçi/sekter rejiminin ortağıdır. İsrail’in seçim için birkaç Hizbullah fosilini veya İranlı generali öldürmesi temel gerçeği değiştirir mi? Onları direnişçi yapar mı? Suriye halkı Esat’a karşı ilk gösterilerinde tankların ve askerlerin Golan’ı kurtarmaya gitmesini istememiş miydi? Esat iktidarını korumak yerine Golan’ı kurtarmaya koşsa belki hem iktidarını hem de imajını koruyacaktı. Lakin o halkını öldürmenin bedelsiz ama İsrail’e fiske atmanın, dokunmanın ağır bedeli olduğunu bilmekte ve ona göre davranmaktadır. Suriye halkı sahipsizdir lakin İsrail’in yeryüzünde Esat rejimi kadar ve ondan da fazla sahibi vardır. Kunaytıra bölgesinde İsrail gövde gösterisinde bulunmuş ve seçim yatırımı yapmıştır. Hizbullah ise ‘edilgen/mefulun bih’ olarak o da ‘direnişçi’ kisvesinde reklamını yapmıştır. Öyleyse ölen de öldüren de reklam için ölmüş veya öldürmüştür. Ölen de öldüren de aynı taraftandır. Esat sadece kukla değil aynı zamanda kundakçıdır. Vaktiyle İsrail için İngiliz basınına ‘fireman’ yani kundakçı ifadesini kullanmıştır. Bu yerinde bir tabir olmakla birlikte fazlasıyla kendisi için de geçerlidir. Esat rejimi birinci değilse bile ikinci İsrail’dir veya kollarındandır. Suriye’yi yangın yerine çevirmiş bir kundakçıdır.
Sisi gibi kezzaplıkla kimse eline su dökemez. Suriye’de devrimin parlaması sırasında göstericileri ‘mündessun/ sızmacılar’ diye tanımlamıştı. Şimdi onun bu tanımını Sisi rejimi kendine mal etmiştir. Mısır’da devrimin yıldönümünde yani 25 Ocak 2015 tarihinde Şeyma Sabbağ’ın öldürülmesini Mısır İçişleri Bakanlığı köstebeklere veya sızıntılara (infiltrator) yüklemiştir (http://www.dailymail.co.uk/s news/article-2925661/Egypt-erupts-day-protests-death-toll-rises-11-fourth-anniversary-Arab-Spring-mother-32-gunned-Cairo-police-demonstration.html ). Mantık şu: Rejimin üzerine yıkmak için devrimciler birbirini öldürmüştür! Rejimlerin karakterleri aynı olduğu gibi fiilleri ve eylemleri de aynı. Katliamda, arsızlıkta ve pişkinlikte sınır tanımıyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.