Dil ve siyaset
Siyaset dilden ibarettir” desek, hata etmiş olur muyuz?
Seçim yaklaşıyor, şu sıralar halka ulaşmak, sesini duyurmak, tasvibini almak için marş mahiyetinde müzik parçaları üretiliyor. Bir önceki seçimde Dombra’yı konuşuyorduk, şimdi Kiziroğlu’nu.
Son büyük âşıklardan merhum Murat Çobanoğlu meşhur etmişti Kiziroğlu’nu:
Bir atı var ala paça (Peh! Peh! Peh!)
Mecal vermez kırat kaça (Hey! Hey! Hey!)
Az kaldı ortadan biçe
Ağam kim, paşam kim, Nigâr kim
Hanım kim
Kiziroğlu Mustafa Bey
Bir beyin oğlu/Zor beyin oğlu...
Meşhur halk kahramanı Köroğlu’nu alt edecek bir bey oğlu... Köroğlu efsanesinin zihinlerde canlılığını koruduğu zamanlarda onu az kalsın ortadan biçecek bir yiğit...
Köroğlu, kırın, dağın şehirle, Osmanlı ile mücadelesi üzerine kurulmuş bir halk hikayesi. Bolu, “polis”in, yani “şehir”in türkçeleşmiş hali. Bolu beyi, bugün Bolu adını taşıyan şehrin olabileceği gibi, herhangi bir şehrin valisi olabilir. Köroğlu’nun mücadelesi ona karşı. Bolu beyi at yetiştiricisi olan babasına, Ruşen Ali’ye haksızlık etmiştir. Ruşen Ali, ona lâyık bir tay bulmuş, yetiştirecek ve Bey’in dünyaya nam salan atı olacaktır kır at. Fakat bey uzmanlığa itibar etmez, kendisi için seçilen tayı uygun bulmaz ve Ruşen Ali’yi gözüne mil çektirerek cezalandırır.
Köroğlu işte kır atın üstünde bu babanın intikamını alacaktır. Bu hikâyenin İran sahasına ortaya çıktığını, Osmanlı’ya karşı bir muhteva taşıdığını düşünürüm. Sonunda, Bolu Beyi’nin değilse de başka bir beyin oğlu Köroğlu’nun karşısına çıkar... Aslında bu hikâye devam ediyor demektir!
Bu hareketli parçaya söz bindirilerek bir seçim şarkısı üretilmiş: “Davutoğlu Ahmet Hoca!”
Sözlerine filan çok takılmamak lâzım, ama bir koçaklamanın “ulemadan” sayılması gereken Başbakan Ahmet Davutoğlu için adapte edilmesi pek de münasip durmuyor gibi.
Başka ne bulunurdu, ne yapılırdı onu bilmek bizim işimiz değil.
Şu günlerde AK Parti’nin il kongreleri var ve Davutoğlu da hafta sonlarını bu kongrelerde geçiriyor. Onu dinlerken, “Hoca bu kadar hamasete kaçmazdı” diye düşünmeden edemiyorum. Konuşmalarda hamaset ön plana çıkıyor. Elbette hamasî olmayan birçok şey de söylüyor Davutoğlu, fakat üslup, tarz hamasî olunca onlar güme gidiyor.
Bu seçimde türkçe dışında dillerde de propaganda yapılabiliyor. O eski yasaklar ortadan kalkmış. Bu Ak Parti’nin Türkiye’yi normalleştirme uygulamalarından biri.
Bu normalleşme döneminde Davutoğlu’nun kürtçe üzerinden konuşması da çok tuhaf değil. Fakat “vaktim olsa idi, kürtçe öğrenirdim”, demesi politik bir gaf. Maalesef böyle! Siyaset iyi niyet mesleği değildir. Türkiye’de etnikçi siyaset sinekten yağ çıkarmak için aportta bekliyor. Nitekim, rakipleri yemediler içmediler, bunu değerlendirdiler: Davutoğlu’na küçük çocuklar için hazırlanmış kürtçe öğretme maksatlı resimli bir kitap hediye edeceklermiş!
Yanlış şurada: Nasıl Davutoğlu seçim kazanmak için türkçe konuşmuyorsa, tabii olanı yapıyorsa; seçim kazanmak için de kürtçe konuşmak mecburiyetini hissetmemeliydi. Eğer böyle bir yola girmişseniz, duracağınız yeri seçmeniz zor. Çerkezlere çerkezce, Gürcülere gürcüce, Boşnaklara boşnakça, Lazlara lazca, Arnavutlara arnavutça...
Onların neyi eksik?
Dönelim kürtçeye... Kürtçenin Türkiye’de üç belli başlı lehçesi var. Kırmançi, zazaca ve sorani...
Hangi kürtçeyi öğrenecek Başbakan? Birini öğrense, diğerinin hatırı kalmaz mı?
Hiç şüphe yok: Siyaset dildir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.