Kocanız romantik midir?
Hayır kesinlikle değil.
Kendisi öküzün önde gidenidir.
Aaaa...
Evet evet. Erkeklik gazla çalışır derler, bizim ki hakaretle çalışıyor...
Yukarıdaki konuşmaya televizyonda karı-kocaların katıldığı bir yarışma programında denk geldim. Kadın bunları söylüyor, başta kocası olmak üzere herkes de gülüyor.
Diğer hanımlara da soruyorlar, onlar da kocalarının romantik olmamasından şikayetçi.
Romantizm baskısı diye erkekler üzerinde ciddi bir baskı var. Bu da bence erkekleri değersizleştirmenin ve düşmanlığının bir parçası. Kavvamlığın önündeki engellerden biri. Bu devirde erkeksen ve romantik değilsen öl daha iyi. Adam değilsin. Eskiden adamlığın ölçüsü, yiğitlikle, güvenle, erkeğin ailesine sahip çıkması ile ölçülürdü. Şimdi ne kadar romantik olduğun ile ölçülüyor. Evlilik öncesi başlıyor... Nasıl evlenme teklif ettin? Pastadan yüzük çıktı mı? Gökyüzüne onun adını yazdırdın mı? Kimsenin aklına gelmeyen bir şey yaptın mı? Herkesin içinde yere diz çöküp yalvardın mı?...
Yok mu? Baştan kaybettin. Bu kız nasıl evlenme teklifi aldın sorusuna nasıl cevap verecek? Tam bir rezalet! Çocuklarına torunlarına bunun hikayesini nasıl anlatacak zavallıcık! Özel bir şey yapmadıysan ne büyük utanç!
Hadi bütün bunları yapmadın, yine de evlenmeyi başardın. Karına gül götürüyor musun? Ona nasıl hitap ediyorsun? Arada hoş sürprizler yapıyor musun? Karını mutlu ediyor musun? Etmiyorsan işin bitmiş. Her türlü hakareti hak ediyorsun!
Hele ilk tanışma günü, söz günü, nişan günü, sevgililer günü, evlilik yıldönümü, karının doğum günü gibi neredeyse mübarek gün gibi görülmeye başlanan, asla unutulmaması gereken hem hediye alınıp hem sürprizler yapılması gereken günlerden birini unutmuşsun zaten işin bitmiş. Kendine kötü sözlerden söz beğen artık.
Karın mı? Onun bir şey yapmasına gerek yok. Kadın olması ona yeter. O her halükarda haklıdır. Ev işi yapmayabilir, isterse seninle yatmayabilir, özgürdür, istediği gibi gezebilir, çalışabilir, hiç bir şeyde senin onayına ihtiyacı yoktur. Güçlüdür ayaklarının üstünde durur, kendini taşır, gerekirse seni de taşır...
Onun güzel ahlaklı olması da gerekmiyor. Ayrıca kocaya hizmet etmek gibi bir mecburiyeti de yok. Sen ona hizmet etmek zorundasın.
O bir azizedir, ona tapman gerekiyor. Kanunlar ondan yana, seni şikayet ederse, sen kesin suçlusun, şahit bile aranmaz. Vicdanlar ondan yana. Kadın değil mi kesin eziliyordur! Medya ondan yana. Kadınsan haklısın.
Kimse kadınların iyi bir eş olup olmadığını, kadınların sorumluluklarını konuşmuyor, herkesin derdi erkeklerin iyi eş olmadığı üzerine. Bütün kadınlar dört dörtlük ve mükemmel; erkekler ise onların kıymetini bilmeyen odunlar. (!)
Erkekler: Modern çağın köleleri. Ne yaparlarsa yapsınlar kadınları mutlu edemiyorlar.
Erkeğin kavvam olmasını, evin yöneticiliğini almasını konuşurken erkekliğin şerefini de konuşmamız lazım.
Feminizmin başarısı mı desek, modernliğin doğal getirisi mi desek bilmiyorum son yıllarda başta batı ülkeleri olmak üzere erkekler üzerinde kuvvetli bir baskı ve sindirme politikası uygulanıyor. Hem kanunlarla hem medya baskısı ile hem de toplum vicdanında.
Kötü olduklarına artık erkeklerin çoğu da inanmış durumda. Erkekler artık erkek olmaktan dolayı utanacak duruma geldiler. Medya vasıtası ile kadınların yükseltilen beklentileri, erkekler üzerinde ciddi bir baskı oluşturmuş durumda.
Erkekler dizi ve filmlerdeki yakışıklı, zengin, romantik, süper kahramanlarla yarışmak zorunda. Sanki erkeklerin dünyaya geliş amacı kadınları mutlu etmek içinmiş gibi bir algı oluşturuldu. Fakat her gün değişen ve artan beklentiler yüzünden kadınlar bir türlü mutlu olamıyorlar.
Dindar erkeğin medyanın dayattığı romantik davranışlara ihtiyacı yok. Mü'min erkek zaten nezaketlidir. Önce Allah rızası için, yuvasında muhabbet için eşinin gönlünü hoş etmeye çalışır.
Eğer karısına gül getirecekse bunu romantik olmak için değil, bir mümini sevindirmenin Yaradan'ı sevindirmek olduğunun bilincinde yapar ve buna en çok en yakınındaki eşinin layık olduğunu bilir. Zaten gül gönülden gelmiyorsa karşıdakine sadece dikeni ulaşır.
Erkeklerin üzerindeki bu romantik olma baskısı erkekleri olumsuz olarak etkiliyor. Erkeklerin çoğu da kendilerini kadınları mutlu edemeyen odunlar olarak görmeye başladı. Bu onları daha mı iyi yapıyor? Hayır. Daha kötü yapıyor. Hem kadınlardan hem kendilerinden umutlarını kesiyorlar. Suçluluk psikolojisi kişide öfke yapar. Öfke de kişiyi doğru düşünemez hale getirir.
İnsan başarılı olduğuna inandığı sürece gayrete gelir. Oysa medya erkeklere romantik olmadıkları ve başarısız koca oldukları konusunda psikolojik baskı yaparak kadınların gözünde erkekleri değersizleştiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.