Devrim şeytanın hizmetinde
İran Devrimi 36’ıncı yıldönümünü andı, kutladı. Devrimin alevi ve ateşi söndükçe altından Şii koru ve külleri çıktı. Ortadoğu üç fitne çemberi tarafından kuşatıldı. Osmanlı’nın yıkılmasından sonra üç felaket art arda patlak verdi. Bunlardan ilki 1948 yılında kurulan İsrail devleti idi. İkincisi ise 11 Şubat 1979 yılında İran Devrimi oldu. Bu devrim ABD’ye büyük şeytan lakabı atfetse de fiiliyatta bölgeye müdahalelerinde onun önünü açtı. Üçüncü felaket ve fitne ise bölgenin geçirdiği ve geçirmekte olduğu Amerikan müdahaleleridir. Kimilerine göre devrim miadını doldurdu ve şevketi kırıldı. Bunu yazanlardan birisi de The Economist dergisi olmuştur. Kasım ayında (2014) İran devrimini kapak yapmış ve şu ifadeyi kapağına çıkarmıştır: The revolution is over/ Devrim bitti! Bu başlık pek de münasip, yerinde değil. Gerçeği aksettirmiyor. Biz öncelikli olarak neyin devriminden bahsediyoruz? Böyle bir devrim var mı? Yoksa bir Amerikan kurgusu mu? Bu devrim karşı devrimdir zira Musaddık’ı deviren ve Şah’ı tekrar getiren Ajax operasyonunun asimetrisidir. Humeyni Musaddık’ın devamı değil asimetrisidir. Şah’ın ise daha keskin bir devamıdır. İran halkına ve dünyaya iyi pazarlanmıştır. Şah’ın hatıratında yazdığı gibi, ABD, NATO daha doğrusu Carter NATO Avrupa Kuvvetleri Kamutan Yardımcısı General Hoyzer’i Tahran’a göndermiş ve ordunun devrimcilerle Şah arasındaki kavgada tarafsız kalmalarını temin etmiştir. Darbe yapılacaktı önledi. Orduyu nötr hale getirdi. Carter Şah ‘a iltica hakkı bile verilmedi. Humeyni’den mi korktu? Yoksa Şah’tan mı hazzetmiyordu? Şah’ın gittiği Mısır, ölümünden yıllar sonra yeni bir 11 Şubat devrimine tanık oldu. Gerçek bir devrim koptu. Onu ise Sisi ile birlikte Batılılar küllediler. Humeyni devriminin ateşini yakan Batılılar Mısır devimini körlediler ve küllediler. Mürsi’ye Musaddık muamelesi yaptılar, modeli uyguladılar.
Neden Carter? Bugünkü Suud hanedanlığı gibi Şah da Cumhuriyetçilere yakındı. Bundan dolayı Carter bölgede yeni bir hareket istiyordu. Özellikle Afganistan’dan sonra Sovyetler’e karşı kendince İran’ı sağlama almak için ateş hattına mollaları sürdü. Carter, Brzezinski böyle bir yolu takip ettiler. Obama nasıl ki Suudi Arabistan’da Cumhuriyetçi Muhaberat Müdürü Bender Bin Sultan’ı görevden aldırmışsa İran’da da Carter, Şah’ı Humeyni ile devirmiştir. Olan biten budur.
Devrildikten sonra da Şah’a zerre kadar sahip çıkmamış, Panama, Mısır derken Şah kansere yenilerek Mısır’da vefat etmiştir. Carter’ın yakın dostu Sedat’ın misafiri olarak Mısır’da öldüğünde de Davet veya el İtisam dergilerinden birinde ölümüne şu başlık düşülmüştür: Mısır makberetü’t tugat: Mısır tağutların mezarı. Aslında yurdu demek daha doğru olur. Şah tağut da peki Humeyni nedir? Şaha kıyasla ona vasıf bulmak bile zordur. Şah’ın öldüğü topraklarda ikinci bir 11 Şubat (2011) devrimi patlak vermiş lakin Humeyni’ye ön veren batılılar siyasi oportünist Sisi ile birlikte devrimin ilk cumhurbaşkanı olan Muhammed Mürsi’yi devirmişlerdir. Zira Mürsi, İslam dünyası için toparlayıcı bir isimdir. Humeyni ise aksine dağıtıcıdır. Amelleriyle de bu vasfı pekala ortaya çıkmıştır. İran devrimi hakiki değil çakma ve çalıntı bir devrimdir. 1962 yılında Cezayir’de ve 3 Temmuz 2013 yılında Mısır’da olduğu gibi. Halkın fedakarlıkları üzerinden dümene Humeyni geçmiştir. Veliyyi fakih adıyla Şah’tan daha ağır bir baskı rejimi kurulmuştur. Sadece İran halkının değil İslam aleminin de başına musallat olmuş, kara bela kesilmiştir. Devrimin karakteri sürekli ikili oynamaktır. Carter ile iş tutan Humeyni ve bendeleri ardından Reagan ile pazarlığa girişmişlerdir. Bu pazarlıkları ve iğreti tarzları 1986-1987 yılında ise İrangate skandalıyla birlikte patlak vermiştir. İranlılar toplum ve inanç genleri nedeniyle isteseler de tutarlı davranamazlar. İsteseler de karakterlerinin dışına çıkamazlar. Kimse siyasi riyakarlıkta ellerine su dökemez. Bu yönleri Obama’yı kendine hayran bıraktırmıştır. O da Carter’ın arkasından mollaların kucağına savrulmuştur. Adalet ile tarihe geçme fırsatını kaybeden Obama Kum havzalarında kendine şan ve tarihte gelecek, yer ve unvan aramaktadır. İnşallah Carter’dan beter olur ve ikinci ve gerçek 11 Şubat devriminin laneti peşini bırakmaz.
Devrim denilen lümme-i şeytani (şeytan üssü) şeytanın hizmetindedir. İran şeytandan daha cesurdur. Zira şeytan hazreti peygamberin kılığına girmekten kaçınıyor ve imtina ediyor. Lakin İran sanal alemde ( Muhammed Peygamber filmiyle)buna cesaret edebiliyor. Çakma İran devrimi bugün Arap Baharıyla birlikte gerçek devrimlerin önünü kesmeye çalışıyor. Hakiki devrimi önlemek için bütün şer güçleriyle birlikte çalışıyor. ABD, İsrail, Esat, Putin, Mısır’da darbe rejimi bunlardan bazılarıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.