Volkan Ne Zaman Patlayacak?
DüNYANIN hiçbir yerinde sükûnet, huzur, rahat yok. Yeryüzü sanki bir cadı kazanı. Yahudi-Hıristiyan Batı medeniyeti insanlığı bir üçüncü Dünya Savaşı felaketine götürüyor. Bundan önceki cihan savaşlarını da onlar çıkartmışlardı.
KOSOVA bağımsızlığını ilana hazırlanıyor. Sırbistan bu kararı kabul etmeyeceğini açıkladı. Rusya onu destekliyor. Birinci barut fıçısı Balkanlardır...
FİLİSTİN’in durumu tam bir fecaattir. ABD’nin ve İsrail’in entrikaları ile Filistin ikiye ayrıldı. Bir tarafta, halkın oylarıyla seçilmiş meşru Hamas iktidarı, öbür tarafta ABD, İsrail ve AB’nin desteklediği, onlara mahkum Fetih teşkilatı. üçüncü dünya savaşının asıl sebebi Filistin ve İsrail olacaktır.
IRAK’ın durumu berbat mı berbat... En az bir milyon Iraklı ölmüş, dört milyonu evinden barkından olmuş, milyonlarcası ABD’nin kullandığı “hafifleştirilmiş uranyumla” zehirlenip hastalanmış, müzelerine kadar yağma edilmiş; Şiîlerle Sünnîler birbirine girmiş, yanmış, yıkılmış, çökmüş bir İslâm ülkesi. Şehid edilen zalim Saddam Hüseyin mumla aranıyor şimdi.
AFGANİSTAN’da pis savaş devam ediyor. Vaktiyle krallığı beğenmeyenler şimdi onun hasretini çekiyor. ABD’nin saldırısından sonra Taliban bitti sanılmıştı. Bitmedi, yeniden ülkenin yarısından fazlasını ele geçirdi. Orada da çok büyük miktarda Müslüman öldü. Yüzbinlerce kadın dul, yüzbinlerce çocuk yetim kaldı. Gelecek karanlık.
PAKİSTAN’daki kriz ve istikrarsızlık her geçen gün hızla büyüyor. Amerikancı Benazir Butto öldürüldü, şimdi ABD’nin orada tek kozu General Müşerref. ABD, Pakistan’ı da bölmek istiyor. ABD’nin ve AB’nin başına en büyük çorap Pakistan’da örülecektir.
SOMALİ’de meşru iktidar olan Şeriat Mahkemeleri rejimini güçle devirdiler, Habeşistan ordusunu ülkeye saldırttılar. Orayı kolayca ve ucuz bir şekilde ele geçirdiklerini sanıyorlardı. Umduklarını bulamadılar. Şeriat yanlıları tekrar teşkilatlandı, silahlandı ve karşı hücuma geçti.
çEçENİSTAN’de durum nasıl? Rusya’nın iddia ettiği gibi orası düzeldi mi? Hayır. Bütün Kafkasya’da huzursuzluk var. O bölge de sanki bir barut fıçısı.
CEZAYİR’de seçimleri kazanan “İslâmî Cephesi”ne (FIS) iktidar olmak imkanı verilmedi. Şimdiye kadar 250 bin kişi öldü, iç savaş devam ediyor. Orası ne olacak? Hep bu minval üzere mi devam edecek?
MISIR anayasasının baştaki maddelerinden biri “Devletin dini İslâm’dır” diye yazıyor ama orada onbinlerce Müslüman hapiste çürümektedir.
LüBNAN’ın durumu çok karışık. Ne olacak?
TüRKİYE’de ABD, İsrail, AB tarafından kaşınan bir Kürt krizi var. Bu kriz sadece askerî hareketlerle, sınır ötesini bombalamakla halledilebilir mi? Doğumuzdaki küçük Ermeni devletinin meclisi karar aldı: Türkiye’den 16 milyar dolar tazminat istiyorlar, Ayrıca toprak istiyorlar.
AFRİKA’daki krizleri, küçük ve orta savaşları, gerilla ve terör hareketlerini sıralamaya kalksam küçük bir kitap olur. Afrika kaynıyor.
DOĞU TüRKİSTAN’ın durumu ne olacak?
öZBEKİSTAN’da neler oluyor, orada durum nasıldır, Müslümanlara karşı ne gibi baskılar yapılıyor? O ülkenin hapishanelerinde kaç bin Müslüman vardır, bundan birkaç yıl önce Endican’da kaç Müslüman öldürülmüştür? İslâm Kerimof’un hasta olduğu söyleniyor. Onun yerine kim geçecektir ve ülkeyi onun gibi demir pençe ile idare edebilecek midir?
Listeyi daha fazla uzatmıyorum. Her yer karanlık, her yerde fitne ve fesat... Savaş, kan, gözyaşı, yakmak yıkmak, adaletsizlik, acılar...
İslâm dünyası çok kötü günler geçiriyor. Bir buçuk milyar Müslümanın çok büyük kısmının şuur/bilinç altında infial, öfke, tepki fırtınaları esiyor.
Gelecekte ne olacağını bilemem ama bugünkü durumun hep böyle devam edemeyeceğini çok iyi biliyorum.
Vaktiyle birileri “İslâm ülkelerine demokrasi gelsin” diyordu. Bir iki yerde demokrasi denemeleri yapıldı; Müslümanlar, İslâmcılar, millî kültür taraftarları seçimleri kazandılar; bunun üzerine demokrasiden de vaz geçildi.
Meselâ, şu ismini vermeyeceğim krallık rejimi daha ne kadar devam edebilir? Bütün değişim yolları tıkanırsa ileride büyük bir patlama olacaktır. Patlamalardan sonra barış, huzur, sükûn gelmez, kaos olur.
Bu dünyada Hıristiyanların Hıristiyanca,Yahudilerin Yahudice, Hint Mecusîlerinin Mecusîce, Budistlerin Budistçe, Masonların Masonca yaşamak hakları var da, Müslümanların Müslümanca yaşamak hakları yok mu?
Müşerrefin yerine başka bir Müşerref bulabilirler mi?
Mübarek’ten sonra yeni bir Mübarek bulabilirler mi?
Bu baskıların, bu entrikaların, bu fitne ve fesadın, bu zorlamanın, bu nifak ve şikakın sonu nereye varacaktır? Barışa, huzura, sükûnete, dostluğa mı, yoksa tam aksine korkunç bir üçüncü Dünya Savaşına ve tarihte benzeri görülmemiş bir kaosa mı?
Sovyetler Birliği imparatorluğu dağılmadan önce içine kurtlar girmiş, bünyesi vahim şekilde çürümüştü ama dıştan çok kuvvetli görünüyordu. Uzmanlar, ABD’nin de çürümeye başladığını yazıyor. Acaba o imparatorluk ne zaman, nasıl yıkılacak? Roma ve Osmanlı devleti çöktüğüne göre o da çökebilir. Yirminci asrın ilk yarısında İngiliz imparatorluğunun üzerinde güneş hiç batmıyordu. Ondan geriye ne kaldı? Ellerindeki son toprak parçasının bile bütünlüğünü koruyacak durumda değiller. Pek yakında İskoçya bağımsızlığını ilan ederse şaşmayalım.
Ah, tarihten ibret alınmıyor... Hitler keşke Danzig’i almak için 1939’da Polonya’ya saldırmamış olsaydı.
ABD keşke Afganistan’a ve Irak’a saldırmamış olsaydı, Müslümanlarla barış yapıp anlaşabilseydi.
Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra bağımsızlıklarını ilan eden Müslüman Türkî ülkelerde İslâm’ın hakim olmaması için her türlü entrikayı yaptılar. Keşke böyle yapmamış olsaydılar.
Keşke, Cezayir’de iktidarı İslâmî FIS’a vermiş olsaydılar.
Keşke Filistinlilerin en tabiî ve asla vaz geçilmez haklarını tanımış olsaydılar ve Ortadoğu’da âdil, gerçek ve kalıcı bir barış yapsaydılar.
Hermageddon savaşı olacak ve Müslümanlar ezilecek, yeryüzünde Haçlı ve Siyonist barışı kurulacak diyorlar. Ahir zamanda, biz Müslümanlar da büyük savaşların cereyan edeceğine inanıyoruz ama bize göre bu savaşı sonunda Müslümanlar kazanacaktır. Ufukları geniş, bakışları keskin, sezgi sahibi olanlar zaten bu neticeyi şimdiden görüyor.
Hitler, Alman devletine ve ırkına bin yıllık parlak bir gelecek hazırlamak üzere harekete geçti ama korkunç bir faciaya sebebiyet verdi. Zamanımızda bir Hitler yok, bir sürü Hitler ve Hitlercik var. Silahlar son derece geliştiği için dünyayı ve insanlığı bir kere değil, bin kere mahv edebilirler.
(Türkiye Geri Bırakılmıştır başlıklı yazımda Başhaham Hayim Nahum’un bir yatla Karadeniz ve Tuna üzerinden Avrupa’ya götürdüğü altınlar 22 bin ton olarak yazılmıştır. Bir dalgınlık olmuş, kilo yerine ton yazılmış. Yani 22 ton... O zamanki yatlar, bacalarından siyah dumanlar püsküren kömürlü ve buharlı gemilerdi. Atatürk’ün yatı Savanora kocaman bir vapurdur. Bu 22 ton altın meselesini Türkiye kökenli bir Yahudi olan Ester Ben Bassa kısaca yazdı.)