Bir “Türkçü” nün Türkler için zararlı fikirleri-2
Türklük bir kavim iken, İslâmlaşarak millet sıfatını haiz siyasî ve medenî bir isim olmuştur dediğimizde, Atatürkçü Cumhuriyet kavramlarıyla benzer düşünceler taşıyan ve sekülerlikle malûl olan, üstelik bu iki ârızalı düşüncesini İslâm öncesi Türklüğün değerleriyle sentez yapan Türkçüler, “Türklüğe karşı olmakla” itham ediyorlar.
Türklüğe karşı olanlar kimler? Yukarıda târif ettiğimiz İslâmlaşmış Türklüğün hüviyetiyle ancak ümmet dairesi içinde siyasî ve medenî varlığımızı yeniden inşa ve ihya edebiliriz fikrini taşıyanlar mı Türklüğe karşı olanlardır?
Yoksa temel argümanları ve zemini bütünüyle İslâm olmayan sentezci (bu muhtevanın bütünüyle laisizm, sekülerlik ve pozitivizmle beslendiğini dikkate almayı unutmadan) Türklüğü ileri sürenler mi Türklüğe karşıdır?
İslâmlaşmış imanı ve idrakiyle düşünenler şu sualin cevabını vermelidirler:
Türklüğe zararlı fikirler hangisidir? Yukarıda târif ettiğimiz iki anlayıştan hangisi Türklüğe karşıdır?
Gelecekte Türkiye’nin çatışmalı bir sahası olacak olan Türklük mevzuunda şimdiden görünen tehlike şudur ki, bir kısım Türkçüler Türklüğün kökenini pozitivist “Bilim bilinci” yle aramaya ve bu anlayıştan sadır olan fikirleri Türk milliyetçiliği şeklinde takdim ve propaganda etmeye çalışarak tehlikeli bir anlayışa yol açıyorlar.
Kıyamete kadar İslâm’ın hâdimi sıfatıyla medeniyette ve dünya görüşünde İlâ-yı Kelimetullah üzere istikamet alarak varlığını Müslümanca koruyacak ve bu hüviyeti asla değişmeyecek olan Türklerin bu hüviyetine karşı zararlı fikirler ortaya atan Türkçülerin söyledikleri yanıltıcıdır ve ifsad edicidir.
“TÜRKÇÜ AYDININ” İSLÂMLAŞMIŞ TÜRKLÜĞÜ İFSAD EDİCİ FİKİRLERİ
Bu mesele çerçevesinde, “Türkçü aydının” İslâmlaşmış Türklüğü ifsad edici görüşlerine aldanmamak için şu ifadelerini sigaya çekelim:
“Türklerin Kökeni adlı kitabını okuduktan sonra Macarlar hakkındaki görüşüm değişti. Macarlar için çok söyleşide söylenilen Macarlar aslen Türk’tür, Hıristiyan olduklarından Türklükten çıktılar şeklindeki savı yine bilimlik bulmuyorum. Gerçekte Macarlar ayrı bir kavimdir. Ancak içlerinde büyük oranda Türk kabileleri vardır, görüşündeyim. Bu anlamda görüşlerimde bir değişiklik yok. Karatay Hocanın incelemeleri Macarların da çok eski dönemlerde köklerinin Türklerle birleşmek ihtimalinden söz ediyor ve delilleri ciddi görünüyor. Türk bilimci Macar Musevisi Vambery’nin bu konuya dikkat çektiğini ve Türkçe ile Macarcanın kök birliğini ispat için ciltlerce eser yazdığı biliniyor. Sümerlerin dilindeki çok sayıda Türkçe söz olduğunu biliyoruz. Karatay’ın kitabında ‘Gılgamış çok aramış ama…’ adını verdiği bir bölüm var. Sümerler kendilerine ‘Kingirler’de diyorlar. Kazak alimi Amanjolov (Eminyolgil) Orta Kazakistan’daki Kengir Irmağını onların kendilerini adlandırma kaynakları olarak görüyor. Kenger adını taşıyan bir Türk boyu vardır ve ortaçağ boyunca ve yakın zamanlara kadar çeşitli yerlerde karşımıza çıkmışlardır. Seçeneklerin sekiz boyundan üçünün adı Kangar’dır. Kırgızların azık boyunun bir uruğunun (kabilesinin) adı Kangır’dır. Ortaçağda bu boyun isminin Kıpçak bileşiminde Kangar veya Kongur şeklinde okunduğunu görüyoruz. Bu boyun adını Güney ve Kuzey Azerbaycan’da da görüyoruz.”
“TÜRKÇÜLER” MÜSLÜMAN TÜRKLERİN HÜVİYETİNE ZARAR VERİYOR
Oryantalist bakışlı bu tesbitlerin, İslâmlaşınca millet temsilciliğine yükselen Müslüman Türklerin hüviyetine bir katkısı olacağını düşünmek akıl kârı mıdır? Hıristiyanlaşan Macar Türkleri birkaç Türkçe kelime biliyor olunca Türklük hüviyetini haiz olabilir mi? Yumurta kırıklarında Türklüğe köken aramak beyhude bir çabadır ve zararlıdır.
Zararları fikirler bununla bitmiyor. Türkçü aydın, “Türk kavramını sadece bugünkü Türklük olarak anlamamak gerek” diyor. Yâni, Türklüğü sadece İslâmlaşmış Türklük olarak görmemek gerek diyor:
“Türklerden aldıkları kan mayası ve uygarlık değerleriyle birçok kavimler ortaya çıkmıştır. Ama sanayi devrimine kadar Türkler hep birincil kavim olarak kalmışlardır. Bu, Atatürk’ün ortaya attığı ve zaman geçtikçe ortaya çıkan yeni bilgilerle doğrulanan bir tarih görüşüdür. Uygar kavimlerin dilleri Türkçeden etkilenmiştir.
“DİN ASIL SEÇENEK DEĞİL, KENDİNİ TÜRK KABUL EDEN HERKES TÜRK” MÜŞ
Birçok Türkçünün yaptığı gibi bu Türkçü aydın da “din, yâni İslâm asıl seçenek değil, kendini Türk kabul eden herkesi içine alacak bir Türklük” anlayışını savunuyor. Öyle ki hamasetiyle Türklüğünü öne çıkararak “Türk milliyetçiliği” yapanların aklını karıştırıyor ve bu meselede yeterli fikre sahip olmayan nesillerin Türklük anlayışını ifsad etmiş oluyor. İşte, bugün kimsenin umursamadığı ve yarın ciddi bir kavram çatışmasına sebep olacak bu tehlikenin ucu buradan başlıyor.
Tehlikenin bir başka ciheti de Türkçülerin şu fikri ileri sürmeleridir: “Türkler, Türkçe’nin ortalığıyla bir ulustu zaten. İslâm’ı feraset gösterip din olarak seçmiştir.” Yâni bu zihniyete göre “Türkler İslâm olmadan önce Türk ulusu olarak güçlü varlığını sürdürmekteydiler.” Hattâ “Türkler İslâm'ı seçtiği için İslâm mühim bir olgu hâline gelmiştir” diyerek seküler ve poiztivist Türkçülüğün zeminini oluşturmaya çalışıyorlar.
“HANGİ DİNDEN OLURSA OLSUN TÜRKLÜK KİMLİK OLMAYA YETER” MİŞ
“Hangi mezhepten, hattâ hangi dinden olursa olsun Türklüğün bizim kimlik adımız olduğu gerçeğini” kabul etmeliymişiz. Dünya Türklüğünün çok büyük bir kısmı Müslüman’dır fakat bu, Müslüman olmayan Türkleri dışlamayı da gerektirmezmiş. Gagauzlar, Çuvaşlar, Sahalar ve Türkiye’deki Ortodoks Türkler bizim Türk kardeşlerimiz sayılıyormuş. Yeter ki Sevgi Erenol gibi olsunlarmış; yetermiş Türk kimliği için.
Türkçü aydının zararlı fikirleri saymakla bitmez. Türkçülerin aklı fikri uzak Asya’dadır. Türklüğü “yumurta kırıklarında” yâni İslâm dışı zaman ve değerlerde arama sevdasından vazgeçmezler.
Çin’i uzun zaman yöneten “Şu Hanedanı Türk asıllıymış” diyerek sevinirler. “Batıdan duyup Konfüçyüs dediğimiz ulu aydınlatıcı Kung Fu Çu işte o Türklerdendir” safsatasını genç zihinlere Türkçülüğün kökeni bağlamında anlatmaktadırlar ki, Türklüğü İslâmî değer ve şahsiyetlerden yavaş yavaş arındırmaya çalışmanın bir numunesidir bu.
“Koreliler Türk, Moğollar Türk, Çuvaşlar ve Yakutlar Türk…” şeklinde İslâm’ın belirlemediği ve esas olmadığı bir “Türk dünyası ve ulusu” fikrini işliyorlar.
----------------------------------------
YAZICIOĞLU İÇİN ADALET NE ZAMAN?
Bir suikast sonucu şehit olan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun suikastçıları ve müsebbipleri 3. kez yapılan mahkemede yine ortaya konulmadı. Adalet ne zaman?
-------------------------------------------
ŞAİRİM MEHMET NARLI MISRALAR GÖNDERMİŞ GURBETTEN
Ey azizan! Uzun müddettir dost ve maişet gurbetinde olan kalbimin şairi Mehmet Narlı, gönlüne düşenleri “Sevilmiştir” ve “ÖinZcinÜmeR” başlıkları altında mısralaştırmış ki, hâline malûm olayım diye… Ehl-i şiir olanlarla şimdilik “Sevilmiştir” şiirini paylaşmakta fayda gördüm:
“SEVİLMİŞTİR”
“İyi haber almışların yüzüyle dön bana / Başımın her bir odasında yastığın hazır / düğmemin iliği / Kapımın kilidi / suyumun yolu sensin / köylerin ve şehirlerin / tuzların ve kayaların rüyaların ve suların / geçmişlerin ve geleceklerin / huzurunda / onurumun dakika dakika ezildiği dünyada / eğilmeden geçeceğim tek kapı sensin / herkeslerin adımlarından emin olduğu / günü geçmiş yalnızlıkları dürüp attığı / kostakça mütebessim gidişler içinde / düşmüş de elinle tutulmuşun olayım / bir bakışla kendine çekilmişin olayım / kaybettiğim yaşamaksa şehre sarkan başım için / bana “sevilmiştir” mazbatanı veremez misin”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.