Çılgın Muhalefet
GÖRMÜYOR musunuz, adamlar çılgın gibi, her konuyu, her üzücü hadiseyi, her felaketi, her kazayı, her cinayeti, her şeyi siyasileştiriyor, fitne fesada alet ediyor, yıkıcı bir muhalefet malzemesi olarak kullanıyor.
Çok üzücü, çok kahr edici bir maden kazası oluyor, üç yüz kişi ölüyor, bu hemen siyasileştiriliyor, sivil darbe tamtamları çalınıyor.
Bir üniversiteli kız feci şekilde öldürülüyor, gerçekten üzücü, gerçekten vahşice bir cinayet. Bu da çığırından çıkartılıyor.
Büyük yüksek binadaki asansörün ipi kopuyor, düşüyor, ondan fazla işçi ölüyor, tamtamlar çalınıyor.
Sanki bu adamlar her felaketten, her kazadan, her cinayetten, her olumsuzluktan sapık bir zevk alarak bunları alabildiğince alet ve istismar ediyor.
Halk samimî gözyaşları dökerken bunlar timsah gözyaşları döküyor. İkisi de gözyaşı demeyin, biri insan, diğeri timsah yaşıdır. Elbette aralarında fark vardır.
Memlekette yanlış işler yok mudur. Hiç olmaz olur mu? Muhalefet yapılmasın mı? Niçin yapılmayacakmış, elbette yapılsın. Lakin vatanseverce yapılsın. Çığırından çıkartılmasın. Sivil veya askerî darbe kışkırtıcılığı olmasın.
Bendeniz (kaç kere yazdım) muhalif bir vatandaşım. Siyasî muhalif değilim, kültürel ve sosyal açıdan muhalifim. Bunca olumsuzluğun cereyan ettiği şu memlekette Müslüman olup da muhalif olmamak mümkün müdür? Elbette muhalefet yapılacak. Hem de öyle mıymıntı, süt dökmüş kedi muhalefeti değil, sert muhalefet yapılacak ama gemiye zarar verilmeyecek, fitne fesat çıkartılmayacak, iç savaş havası oluşturulmayacak, vatanseverce yapılacak.
Bugünkü olumsuz, dengesiz, adaletsiz, insafsız, ölçüsüz muhalefetin sonu iç savaştır.
Yolsuzluklar var diye feryat ediyorlar. Bu yolsuzlukların felsefesi nereye dayanıyor, bilen var mı? Hani, Cumhuriyetin ilk yıllarında iki önemli ve büyük Paşa Ankara tren istasyonu binasında sohbet ederken Büyük Paşanın biri ötekisine ne demişti:
“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar!.. Fakir kalmaya mahkumdurlar... Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Bunun için, önce din ve namus telakkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur."
İşte Cumhuriyet tarihimizi sarıp sarmalayan yolsuzluklar yumağının pınarı, kaynağı Büyük Paşanın bu sözüdür.
Bence mâlum ve mâhut devrimlerin en önemlisidir bu ilke.
Bu konuda fazla bilgi, almak isteyenler /fikriyyet/ sitesinde Mehmet Şevket Eygi kelimelerini ekleyerek arasınlar. Karşılarına “Allah Belanızı Versin!” başlıklı yazım ve ona yapılan şerhler, ilaveler, açıklamalar çıkacaktır. Bu yazıyı internetten silmişlerdi. Site aramış bulmuş, yeniden tedavüle koymuş.
Evet muhalefet yapılsın, hem de sert şekilde yapılsın ama âdil olsun, insaflı olsun, gemiye zarar vermesin, içine yalan dolan katılmasın, vatanseverlik sınırları içinde yapılsın.
Bu memleketteki yolsuzlukların kaynağının yukarıya nakl ettiğim Paşa sözü ve ilkesi olduğu iyi bilinsin.
İki zümreyi çok kınıyorum:
Birincisi: Olumsuz, yıkıcı, adaletsiz, insafsız, sorumsuz timsah muhalefeti yapanları.
İkincisi: Mutlaka, zarurî olarak muhalefet yapılması gereken konularda muhalefet yapmayan Müslümanları.