İmam Maturidî Ve Mezhebi 3
Ehl-i Sünnetin akaidini açıklayan itikadî mezhebi üçtür.
1- Ehl-i Sünneti hassa denilen Selefiyye: Bunlar nassların zahirine bağlılığı ve teslimiyeti prensip edinmişlerdir. Kur'an'da bildirilen iman esaslarını akılla yorumlamaya kalkışmadan iman ederler. Sahabenin, tabiin ve tebe-i tabinin mezhepleri söz konusu ise işte budur. Onlar ümmetin en salih, en hayırlılarıdır. Saf ve temiz bir akidye ve “dur” denilen yerde soru sormadan durmaya ve Kur’an ve sünnetin müteşabih lafızlarını yorumlamadan kabul etmeye adanmışlardır. Aslında o zaman tek bu mezhep vardı.
Ama daha sonra dahilde kavgalar, savaşlar olsu. Bu savaşlara katılan, ölen ve öldürenlerin vebali konuşuldu. Büyük günah ile din arasındaki ilişki soruldu. İmamet, hilafet meseleleri tartışıldı. Bu arada dışa karşı fetihlerde yeni Müslüman olanlar, zaten iyi bir Arapça bilmiyorlardı. Üstelik eski dinlerinden ilim ve kültürleriyle birlikte Müslümanlar arasına katılmışlardı. Kur’an ve sünnetin müteşabih lafızlarını yorumlamadan kabul etmeye akılları yatmıyor, sorup araştırıyorlardı.
Bu tartışmalar yüzünden bir kısmı batıl, yani dinden çıkmış, gulat mezhepler, bir kısmı da dinden çıkmamış, ama inançta hatalı bid’at mezhepleri ortaya çıkmaya başladı. Alimler, insanları batıl ve bid’at mezheplerden, görüşlerden kurtarmak için bunlara ve sorulan sorulara cevap verirlerken, yeni durumun gereği, Kur’an ve sünnetin müteşabih lafızlarını münasip manalarla yorumlamaya da mecbur kaldılar. Böylece “peygamberimiz ve ashabının inanç yolundan gidenler” anlamında “ehl-i sünnet vel cemaat mezhebi” iki büyük imam yetiştirdi ve ikiye ayrıldı. Aralarındaki görüş ayrılığı çok değildi. Birbirlerine müsamaha ile yaklaştılar. Derken aynı ismi, yani “ehl-i sünnet vel cemaat mezhebi” adını kullandılar. Bunlar da:
2- Eş'ariyye: Nassları esas olarak alıp, akli delillerle bunları desteklerler.
3- Matüridiyye: Bunlar da Kur'an ve sahih sünnette bildirilen akaidi daha fazla aklî delillerle desteklerler.
Aslında İmam Ebul-Hasen el-Eş’arî ile İmam Ebu Mansur el-Matüridî, Ehli Sünnet akidesini yayma gayesinde ve pek çok izahlarının neticelerinde birleşiyorlarsa da; her ikisinin Kelâm metodları birbirlerininkinden az çok farklıdır. Şüphesiz her iki kelâmcı da Kur’an’ın ihtiva ettiği akaidi, akıl ve mantığı bürhanlarla isbat etmeye çalışıyorlardı. Çünkü selim akıl ile sahih nakil asla çatışmazdı. Fakat Matüridî, Eş’arî’nin verdiği önemden daha fazla akla değer veriyordu.
İmam Maturidi’nin altmıştan fazla eser ortaya koyduğu bilinmekle beraber, bugüne kadar tespit edilebilen ve adları bilinen eserleri otuza yakındır. Bütün İslam dünyasını etkileyen bu büyük alimin bizlere bıraktığı tüm eserlerinin ortaya çıkarılması ve insanlığın bilgisine sunulabilmesi için, yeni yetişen nesiller içinden çıkacak ciddi araştırmacılara ihtiyaç vardır. Bu konuda en büyük sorumluluk da Diyanet İşlerine ve İlahiyat fakültelerine düşmektedir.
İmam Maturidî’nin bir çok eseri yanında özellikle “Tevilatü'l-Kur'an” tefsiri ve “Kitabu’t Tevhid”i meşhurdur. Kitabu’t Tevhid Türkçeye tercüme edildi. Bu arada bu ünlü tefsirin, "Te'vilatu'l-Kur'an"ın, Umraniye Belediye Başkanı Hasan Can'ın desteği ve Ensar Vakfının katkılarıyla Türkçe'ye çevriliyor olduğunu duymaktan çok mutlu oldum.
Haber şöyle: “Maturidi'nin ünlü tefsiri "Te'vilatu'l-Kur'an", Umraniye Belediye Başkanı Hasan Can'ın desteği ve Ensar Vakfının katkılarıyla Türkçe'ye çevriliyor. Tevilatü'l-Kur'an'ın Türkçe'ye çevirisi herbiri alanlarında uzman hocalarımızın katkılarıyla gerçekleştirilecek ve çalışmanın editörlüğünü Prof. Dr. Bekir Topaloğlu yapacak. Türk Din alimi Ebû Mansur el-Matüridi'nin meşhur tefsirinin Türkçe'ye kazandırılması faaliyeti kahvaltılı bir basın toplantısı yapılarak duyuruldu.
Gerek eserleri, gerekse yetiştirdiği alimler ile İslam Düşüncesini derinden etkileyen bir imam olarak Maturidî’yi rahmet ve şükranla yadederiz.” (http://www.akademi-haber.com/tevilatul-kuran-turkcemize-kazandiriliyor-4454h.htm)
Şimdi soru şu: “Günümüzde çok konuşulan selefilik bü üçün içinde midir, dışında mı?
Veya şöyle de sorabiliriz: “Bir Maturidî veya Eş’arî olan genç, neden onları bırakır da selefî olur?”
Evet, soru veya sorun bu. Cevabını ise hep beraber düşünelim isterseniz.