Türkiye’nin yalnızlığı kırılıyor
Türkiye’nin yalnızlığı politikalarından değil konumundan. Bölgede çoğunluğu temsil etmesinden dolayı azınlık politikası izleyen Batı bloğu ve Rusya tarafından pek tercih edilmiyordu. Onlar konumları gereği azınlığı temsil eden Şii mihverini tercih ediyorlardı. Türkiye’nin yalnızlığını kırması için bağımsız değil de uydu olmayı tercih etmesi ve Esat ve başmolla Ali Hameney’in arkasından gitmesi gerekirdi. Zira Batılılar bizi azınlıklar parantezine atmak istiyorlardı. Türkiye ise onurunu ve doğru olanı tercih etti. Temsilsiz çoğunluğun ve kimsesizlerin temsilcisi olarak sivrildi. Arap bölgesinde de kurulu rejimlere mukabil halkın iradesini, o iradenin ortaya çıkardığı Müslüman kardeşler iktidarına saygılı olunmasını istedi. Körfez ülkeleri tersini yaparak iki hata birden işlediler. Bu hatalardan birisi İhvan’ı yıkarak İran dalgasını güçlendirmeleri oldu. Yemen’de de kuşatılmalarının nedeni bu yanlış politikaları olmuştur. İhvan ile Husileri birbirine kırdırmak isterken İhvan’ın bu oyuna gelmemesi üzerine Husiler Yemen’in yeni efendileri haline gelmiştir. Körfez ülkelerinin ikinci yanlışları ise İhvan’dan kurtulmak için pragmatik ve onun ötesinde oynak olan Sisi’ye siyasi yatırım yapmalarıdır. Bu da çıkmaz bir sokak olmuştur. Yönü ve kıblesi oportünizm olan Sisi’nin Körfez ülkelerine yar olması mümkün değil. Sızdırılan ses kayıtlarından da anlaşıldığına göre, Körfez ülkelerini ‘parası bol yolunması gereken kaz’ olarak gördüğü bir gerçek.
Esat’a karşı çıkarken Sisi’ye taraftar olmak hem ahlaken hem de siyaseten tutarsızlıktır. Bu tutarsızlığın siyasi bir yüzü olarak Sisi bugünlerde daha iyi anlaşılmaktadır. Sisi İran ekseninin olduğu bölgelerde cirit atıyor. Kısaca, Esat’a açıldığı gibi aynı zamanda Irak’taki Şii veçheli rejimle aralarında su sızmıyor. En son olarak Yemen’de Husilerle birlikte karşılıklı olarak birbirlerine kur yapıyorlar. Böylece ‘Mısır’da Sisi Yemen’de Husi’ tekerlemesi de yerine oturmuş oluyor. Nitekim, bu konuda ihkak-ı hak olmuş ve Dream Kanalında sunucu Müna Selman’a konuşan Husi Temsilcisi Dayfullah Şami neden Yemen cumhurbaşkanı Hadi’ye darbe yaptıklarının sorulması üzerine pişkince şunları söylemiştir : “Siz Mürsi’ye ne yaptıysanız biz de Hadi’ye aynısını yaptık, ötesine geçmedik! Bunun üzerine Sisici Müna Selman’ın dili tutulmuştur! Sisi Esat’ın Mısır’daki uzantısı ve karaltısıdır. Nitekim, 2006 yılında Hizbullah’ın İsrail karşısında varlık göstermesi üzerine cahili damarı kabaran ve cesareti artan Beşşar Esat, Arap liderlerini kastederek onlar hakkında ‘ensafu rical’ yani adam bozuntuları deyimini kullanmıştır. Elbette Arap liderleri bu benzetmeye veya tabire bozulmuşlardır. Lakin son dört yılla birlikte Esat’ın adam bozuntusu olmasını bırakın bir hortlak ve zombi olduğu ortaya çıkmıştır. Sisi de Esat’ı taklit ederek sızan son konuşmalarından birisinde Körfez ülkeleri için ‘ adamlarda kum gibi para var ama aşiret ve çadır devletleri’ ifadesini kullanmıştır. Esat’ın ‘ensafu rical’ deyimine bir ilave yapmış ‘ensafu düvel’ tabirini kullanmıştır. Devlet müsveddeleri demek istemiştir. İkisinin de selefi olarak Nasır Arap liderlerini kastederek Mısırlı bir askerin çizmesinin Arap krallarının çizmesinden daha değerli olduğunu söylemişti. Hepsi de halk katili, hançere kahramanı!
Sisi son sıralarda bütün cephelerde çöküyor. Libya’ya uluslar arası müdahale isteği istiskalle karşılandı. Bölgesel anlamda da uluslar arası anlamda da yalnızlığa itildi. Hatta Arap dünyasındaki şer cephesi İran ekseni sayılmazsa üç isimle sınırlı kaldı. BAE Veliahdı Muhammed Bin Zayed, Ürdün Kralı İkinci Abdullah ve Mısır’ın aynasız darbecisi Sisi. Yemen’de Hadi’nin Husilerin pençesinden kurtularak Aden’e avdetiyle birlikte bu ülkede İran da ağır bir tokat yemiştir. Sisi sadece Batı cephesinde değil şark cephesinde de sarsılmıştır. Tutunamıyor. Suudi Arabistan Sisi yerine Türkiye ile ortaklığa dönüyor. Sisi ise İran mihverine kayıyor. Kral Selman Katar Emirini kabul ettikten sonra önümüzdeki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da ağırlamaya hazırlanıyor (http://arabi21.com/story/812597 ). Onun ötesinde BAE’nin terör listesine almış olduğu Karadavi’nin liderliğindeki Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Karadaği de terörle mücadele konferansına davet edilmiştir. Böylece hem Katar’ın hem de Türkiye’nin bölgesel yalnızlığı kırılmış ve tam aksine Türkiye’yi tecrit etmek isteyen blok veya cephe yalnızlığa savrulmuştur. Hatta Suudi Arabistan Katar ile Mısır ihtilafında Katar’ı yeğlemiştir. Sisi ve onun himayegerdesi Hafter ve benzeri isimler uluslar arası camianın gözünden düşmüştür. Bunlar yeni lejyoner ve korsan tipini hatırlatmaktadır. Oynak Sisi’nin güvenilmezliği şark ve garpta tescil edilmiştir. Batılılar Yemen’den diplomatlarını çekmeden evvel Kahire’den geçici bir süre için diplomatlarını çekmişlerdi? Neden acaba? Zira Sisi’nin yabancı misyon şefliklerine yönelik olarak bir tertip içinde olabileceğinden şüphelenmişlerdi. Mürsi’nin devrilmesini takip eden günlerde Kıpti Kiliselerini kundaklayan Sisi ve yandaşları olduğu halde terör isnat etmek için Müslüman Kardeşleri suçlamışlardı. Sisi yabancı temsilciliklere yönelik benzeri tertibe niye girişmesin? Bunu pörsümüş vicdanı mı engelleyecek! Bölgesel ittifaklar yeniden karılırken; Sisi zemin kaybederken yerini Türkiye dolduruyor. Simsar Sisinin elinde kala kala bir tek İsrail kalmıştır. Hamaney ile yeni gözdesi Sisi, Libya ve Yemen’de havlu atmış ve şapa oturmuştur. Beter olsunlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.