Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Darü'l Harp'te Müslüman'ın menfaati esastır

Darü'l Harp'te Müslüman'ın menfaati esastır

Darü’l-Harp olan memleketlerde fasit akitlere cevaz veriliyor. Bunlardan biri de faizdir. Müslümanlar kendi aralarında ve gâvurlarla faizli muameleler yapabilir. Ancak gâvurlarla yapılan işlemlerde Müslüman’ın menfaati esastır.

“Da­rü­’l-Har­p’­te kâ­fir ile Müs­lü­man ara­sın­da fa­iz mu­ame­le­si yok­tur.” (Bey­ha­kî, Ma­’ri­fe­tü­’s-sü­ne­ni ve­’l-âsâr, no:5663, 14/392) Ya­ni fa­iz alı­nıp-ve­ri­lir de­mek­tir. Ha­dis-i şe­rif sa­hih­tir. İmam-ı Âzam ve İmam-ı Mu­ham­me­d’­in gö­rü­şü­dür. Ebu Ha­ni­fe ve İmam-ı Mu­ham­med 2 müç­te­hi­di­miz. İki­si­nin gö­rü­şün­de de “Da­rü­’l-Harp olur­sa Müs­lü­man­lar ara­sın­da­ki iş­lem­de de bu­na mü­sa­ade va­r” di­yor. 

KAFİRDEN FAİZ ALINIR

Bu­nu kim­se gör­mez, de­mez. Ben bu­nu bir araş­tır­dım. Bak­tım ki İmam-ı Mu­ham­me­d’­e gö­re “Müs­lü­man­lar ara­sın­da da bu mu­ame­le olur. Çün­kü sis­tem­le­rin çar­kı bo­zu­k” der. Fa­kat bu­ra­da şu me­se­le var. Ge­nel fı­kıh ki­tap­la­rı­mız “Müs­lü­ma­n’­ın men­fa­ati esas­tı­r” der. Bu­ra­da da şu me­se­le var. Kâ­fir­den fa­iz alı­nır. Çün­kü Müs­lü­man fay­da­la­nı­yor. Ama fa­iz ve­ril­mez ya­ni pa­ra kâ­fi­re ye­di­ril­mez. Bu­nu ayı­ra­lım. Fa­iz alır, onu güç­süz­leş­ti­rir. Fa­iz ver­mez ya­ni onu güç­len­dir­mez. 

ZAHİRDE FAİZ ÖDÜYORSUN

Ama ge­le­lim ca­mi­le­rin alın­ma me­se­le­si­ne. Mil­li gö­rüş ca­mi­le­ri o ka­te­go­ri­de­dir. 30 se­ne ev­vel bu sü­reç baş­la­dı. Ya­ni bi­raz pa­ra­la­rı olun­ca ca­mi al­ma­ya baş­la­dı­lar. Pa­paz­lar sa­tı­yor­du, ki­li­se­le­ri de al­dı­lar. Me­se­la adam ay­lık 10.000 Mark ve­re­rek ki­ra­lı­yor ko­ca ye­ri. Onun ye­ri­ne ban­ka­ya git­se “Bu­ra­yı 300.000 Mar­ka sa­tın al” de­se. Ban­ka­da ka­bul et­ti­ğin va­de­de 50.000 Mark yük­le­ye­cek sa­na. Fi­yat 350.000 Mar­k’­a gel­miş ola­cak. Za­hir­de sen gâ­vu­run ban­ka­sı­na, kâ­fi­re 50.000 Mark fa­iz ödü­yor­sun gö­rü­nü­yor. O za­man bu­nun ca­iz ol­ma­ma­sı la­zım. Çün­kü fa­iz al­mı­yor­sun, ve­ri­yor­sun. An­cak bu du­rum da ca­iz­dir. Çün­kü bu­ra­da Müs­lü­ma­n’­ın men­fa­ati esas­tır. Ne de­mek men­fa­ati esas­tır? 

Sen bu­ra­ya ki­ra ve­rir­sen 30 se­ne­de 500.000 ve­re­cek­sin. Ama onun ye­ri­ne ban­ka­ya 50.000 Mark fa­iz ve­ri­yor­sun. Ya­ni kâr­da­sın. 

MEZ­HE­Bİ­MİN İMAM­LA­RI VAR

50.000 Mark fa­iz ve­ri­yor­sun gi­bi gö­zü­kü­yor ama 10-20 se­ne­de 100.000-150.000 Mark Müs­lü­man kâ­ra ge­çi­yor. Bu­na da mü­sa­ade ve­ri­li­yor. Şim­di bu İmam-ı Âza­m’­ın, İmam-ı Mu­ham­me­d’­in fet­va­sı­dır ve açık bir fet­va­dır. “Ho­ca efen­di bu iş­le­re ka­pı aç­ma­ya­lı­m” di­yor­lar. Ya ben İmam-ı Âza­m’­dan da­ha tak­va de­ği­lim. İmam-ı Mu­ham­me­d’­den de da­ha bü­yük âlim de­ği­lim. 

Be­nim mez­he­bi­min imam­la­rı var. Öy­le kim­se­nin ka­fa­sı­na gö­re ha­re­ket ede­mem. Bun­dan do­la­yı bu me­se­le böy­le­dir. 

KÂFiR HAKKI DAHA ZORDUR

Bir de Darü’l-Harp diye işi olduğu halde kendini işsiz göstererek devletten para alanlar oluyormuş. Bu caiz değildir. Çünkü yalan vardır, çünkü aldatma vardır. Gâvuru bile aldatmak caiz değildir. 

Orada oturum iznin var veyahut pasaportlusun. 

KARAVANAYA GİTMEZ

O devletin izniyle oraya girmişsin ve o izin verirken sana ya da sen ondan izin isterken kanunlarına uyma teminatı ve taahhütü vermiş oluyorsun.

 Senin işin olduğunu bilse sana o parayı vermez. 

Burada kâfir hakkı vardır. Kâfir hakkı Müslüman hakkından daha zordur. Çünkü Müslüman’ın yerine ahirette sevap geçer. Ama kâfire sevap da geçmez. Ondan dolayı çok azap olur. Tersten bakalım. 

Bir gâvur Müslüman’ın hakkına girerse ahirete nasıl hesaplaşılacak? Allah kimseye zulmetmez, o kâfir senin kul hakkına girdiği için cehennemde özel bir azap görür. 

“Banane onun azabından, bizim para gitti” dersen o zaman Allah da sana onun yerine cennette özel bir köşk vererek seni memnun eder. Hiç merak etme. Cennette memnun olmayacak adam yok. Kâfirden sevap transferi yapamayacaksın ama karavanaya falan gitti zannetme. Allah’ın hesabında böyle bir açık olmaz. 

ALKOL SATAMAZ

Bunu da söylemiş olalım. Bu yüzden kâfir devletini kandırmak da caiz değildir. Yalan beyanda bulunduğun için caiz değildir. 

Peki, Darü’l-Harp olan ülkede Müslümanlar alkol satabilir mi? Satamaz! “Ee gâvura satıyorum” dersen o da olmaz. Bazıları “Domuz, alkol gibi şeyler bize haram. Kâfire haram olmadığı için kâfir müşteriye satabilir” derler. 

MÜTEKAVVİM DEĞİL

Bu yanlıştır, satamaz. Çünkü alışveriş akdinin geçerli olmasında şartlar vardır. Bu şartlardan biri de malın mütekavvim olmasıdır. Mütekavvim İslam’ın ona kıymet vermesi demektir. Yani onu değerli bir mal sayması. Buna göre Müslüman için domuz ve alkol mütekavvim olmuyor. Satılma değeri yok. Şimdi sen gâvura satarken sana göre mal olmayan bir şeyi satmış oluyorsun. Ona göre mal ama sana göre mal olmadığı için senin bunu satman caiz değil. Misal verelim. 

Sen benim bardağımı kırarsan tazmin edeceksin. İslam’a göre sen bunu ödemekle mükellefsin. Ama benim 

2 testi şarabım var, yıllanmış. 

FIKHA GÖRE KONUŞUYORUZ

Gâvura göre çok para ama bir Müslüman geldi bunu kırdı. İslam fıkhına göre Müslüman bir kuruş ödemez. Mesela domuz çiftliği yaktı. İslam’a göre Müslümanın domuzu da mal değil. Yanlış anlaşılmasın yaksın demiyoruz. Fıkha göre konuşuyoruz. Şimdiki kanunlarla tazmin ettirir zaten. Ama gâvurun domuzu mal. Eğer ki gâvurun domuzunu telef edersen ödeyeceksin. Çünkü ona göre domuz mal. 

ALIŞVERİŞ AKDİ YOK

Bu yüzden Müslüman’ın içki ve alkollü maddeleri mal sayılmadığından gâvura da satma şansı yok. Çünkü kendi elindeki İslam’a göre mal değeri taşımıyor. Mal değeri taşımadığı için alışveriş akdi gerçekleşmiyor.

NiHAT HOCA BASIMIN TACIDIR

Nihat Hatipoğlu Ehl-i Sünnet adamdır. Ben Nihat hoca için Ehl-i Sünnet dışı demedim. Dinlenmez demedim. Hocam sana direk hitap ediyorum. Benim senden ricam biraz reddiyelere de gir yahu. Siyer’i, Hazreti Ömer’i anlatıyorsun başımın tacı. Bende seni dinlesem etkileniyorum. Hoş anlatıyorsun, bir şey demiyorum ben sana. Ama millet sel gibi cehenneme gidiyor hocam. Benim senden ricam biraz reddiye yap. 

REDDİYELERİ GEL BİZİM KANALDA YAP

“Bizim kanal izin vermez” diyorsan bizim kanala buyur hocam. Ben açık konuşurum. Diğer kanallarda Siyer’i anlat, bizim kanallarda da reddiyeleri anlat hocam. Başımın tacısın. Sen Ehl-i Sünnet olmasan ben seni çağırı mıyım?! İstersen isim verme. Sana “Rasulullah’ın böyle gücü var mıydı? Bu hadis-i şerifler doğru mu?” diye sorsunlar. İsim vermek belki biraz benim işim. Sen isim vermeyebilirsin. Biz sana hadisleri, konuları sorduralım. Ben konuları ayarlayayım sen doğru cevaplar ver. Ben senin Ehl-i Sünnet olduğuna güveniyorum. Mesele o değil. Ben Nihat hoca ile niye uğraşayım yahu?

KENDiMiZE DELi DEDiRTMEYELiM

Ulema “Bir adamın çok konuştuğunu görürseniz onun hakkında karar verebilirsiniz ki mecnundur” diyor. Delidir yani. Çünkü akıllı kişi sözünü faydasız yere harcamaz. 

Ben de çok konuşuyorum ama vaazlarda çok konuşuyorum. Vaazlar dışında çok konuşmam. Ama dini bir konuya girilirse her yerde çok konuşurum. Beni eve gelip ziyaret etseniz, yanlış bir itikat falan sezersem 5 saat konuşurum. 

Din işi girerse devreye konuşurum. Ama “Araba kaç model? Bilmem ne kadar yakıyor” gibi dünya işleri konuşulursa onu bilmem. O konuları siz konuşursunuz. Ben dinlerim sadece. Konuşman faydalı yerde olacak. Faydasız yerde boşa gevezelik etmeyeceksin.  Şimdi çok konuşan çok akıllı zannediliyor. En iyi programcılar onlar oluyor. Geveze oldukları için onların müşterisi çok oluyor. “Bunda çok çene var, bu işi bağlar” diyorlar.  Hazret Ali Efendimiz (Radıyallâhu Anh) “Akıl tamamsa kelam noksan olur” buyuruyor. 

Kendimize deli dedirtmeyelim yani.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi