Darü'l Harp'te Müslüman'ın menfaati esastır
Darü’l-Harp olan memleketlerde fasit akitlere cevaz veriliyor. Bunlardan biri de faizdir. Müslümanlar kendi aralarında ve gâvurlarla faizli muameleler yapabilir. Ancak gâvurlarla yapılan işlemlerde Müslüman’ın menfaati esastır.
“Darü’l-Harp’te kâfir ile Müslüman arasında faiz muamelesi yoktur.” (Beyhakî, Ma’rifetü’s-süneni ve’l-âsâr, no:5663, 14/392) Yani faiz alınıp-verilir demektir. Hadis-i şerif sahihtir. İmam-ı Âzam ve İmam-ı Muhammed’in görüşüdür. Ebu Hanife ve İmam-ı Muhammed 2 müçtehidimiz. İkisinin görüşünde de “Darü’l-Harp olursa Müslümanlar arasındaki işlemde de buna müsaade var” diyor.
KAFİRDEN FAİZ ALINIR
Bunu kimse görmez, demez. Ben bunu bir araştırdım. Baktım ki İmam-ı Muhammed’e göre “Müslümanlar arasında da bu muamele olur. Çünkü sistemlerin çarkı bozuk” der. Fakat burada şu mesele var. Genel fıkıh kitaplarımız “Müslüman’ın menfaati esastır” der. Burada da şu mesele var. Kâfirden faiz alınır. Çünkü Müslüman faydalanıyor. Ama faiz verilmez yani para kâfire yedirilmez. Bunu ayıralım. Faiz alır, onu güçsüzleştirir. Faiz vermez yani onu güçlendirmez.
ZAHİRDE FAİZ ÖDÜYORSUN
Ama gelelim camilerin alınma meselesine. Milli görüş camileri o kategoridedir. 30 sene evvel bu süreç başladı. Yani biraz paraları olunca cami almaya başladılar. Papazlar satıyordu, kiliseleri de aldılar. Mesela adam aylık 10.000 Mark vererek kiralıyor koca yeri. Onun yerine bankaya gitse “Burayı 300.000 Marka satın al” dese. Bankada kabul ettiğin vadede 50.000 Mark yükleyecek sana. Fiyat 350.000 Mark’a gelmiş olacak. Zahirde sen gâvurun bankasına, kâfire 50.000 Mark faiz ödüyorsun görünüyor. O zaman bunun caiz olmaması lazım. Çünkü faiz almıyorsun, veriyorsun. Ancak bu durum da caizdir. Çünkü burada Müslüman’ın menfaati esastır. Ne demek menfaati esastır?
Sen buraya kira verirsen 30 senede 500.000 vereceksin. Ama onun yerine bankaya 50.000 Mark faiz veriyorsun. Yani kârdasın.
MEZHEBİMİN İMAMLARI VAR
50.000 Mark faiz veriyorsun gibi gözüküyor ama 10-20 senede 100.000-150.000 Mark Müslüman kâra geçiyor. Buna da müsaade veriliyor. Şimdi bu İmam-ı Âzam’ın, İmam-ı Muhammed’in fetvasıdır ve açık bir fetvadır. “Hoca efendi bu işlere kapı açmayalım” diyorlar. Ya ben İmam-ı Âzam’dan daha takva değilim. İmam-ı Muhammed’den de daha büyük âlim değilim.
Benim mezhebimin imamları var. Öyle kimsenin kafasına göre hareket edemem. Bundan dolayı bu mesele böyledir.
KÂFiR HAKKI DAHA ZORDUR
Bir de Darü’l-Harp diye işi olduğu halde kendini işsiz göstererek devletten para alanlar oluyormuş. Bu caiz değildir. Çünkü yalan vardır, çünkü aldatma vardır. Gâvuru bile aldatmak caiz değildir.
Orada oturum iznin var veyahut pasaportlusun.
KARAVANAYA GİTMEZ
O devletin izniyle oraya girmişsin ve o izin verirken sana ya da sen ondan izin isterken kanunlarına uyma teminatı ve taahhütü vermiş oluyorsun.
Senin işin olduğunu bilse sana o parayı vermez.
Burada kâfir hakkı vardır. Kâfir hakkı Müslüman hakkından daha zordur. Çünkü Müslüman’ın yerine ahirette sevap geçer. Ama kâfire sevap da geçmez. Ondan dolayı çok azap olur. Tersten bakalım.
Bir gâvur Müslüman’ın hakkına girerse ahirete nasıl hesaplaşılacak? Allah kimseye zulmetmez, o kâfir senin kul hakkına girdiği için cehennemde özel bir azap görür.
“Banane onun azabından, bizim para gitti” dersen o zaman Allah da sana onun yerine cennette özel bir köşk vererek seni memnun eder. Hiç merak etme. Cennette memnun olmayacak adam yok. Kâfirden sevap transferi yapamayacaksın ama karavanaya falan gitti zannetme. Allah’ın hesabında böyle bir açık olmaz.
ALKOL SATAMAZ
Bunu da söylemiş olalım. Bu yüzden kâfir devletini kandırmak da caiz değildir. Yalan beyanda bulunduğun için caiz değildir.
Peki, Darü’l-Harp olan ülkede Müslümanlar alkol satabilir mi? Satamaz! “Ee gâvura satıyorum” dersen o da olmaz. Bazıları “Domuz, alkol gibi şeyler bize haram. Kâfire haram olmadığı için kâfir müşteriye satabilir” derler.
MÜTEKAVVİM DEĞİL
Bu yanlıştır, satamaz. Çünkü alışveriş akdinin geçerli olmasında şartlar vardır. Bu şartlardan biri de malın mütekavvim olmasıdır. Mütekavvim İslam’ın ona kıymet vermesi demektir. Yani onu değerli bir mal sayması. Buna göre Müslüman için domuz ve alkol mütekavvim olmuyor. Satılma değeri yok. Şimdi sen gâvura satarken sana göre mal olmayan bir şeyi satmış oluyorsun. Ona göre mal ama sana göre mal olmadığı için senin bunu satman caiz değil. Misal verelim.
Sen benim bardağımı kırarsan tazmin edeceksin. İslam’a göre sen bunu ödemekle mükellefsin. Ama benim
2 testi şarabım var, yıllanmış.
FIKHA GÖRE KONUŞUYORUZ
Gâvura göre çok para ama bir Müslüman geldi bunu kırdı. İslam fıkhına göre Müslüman bir kuruş ödemez. Mesela domuz çiftliği yaktı. İslam’a göre Müslümanın domuzu da mal değil. Yanlış anlaşılmasın yaksın demiyoruz. Fıkha göre konuşuyoruz. Şimdiki kanunlarla tazmin ettirir zaten. Ama gâvurun domuzu mal. Eğer ki gâvurun domuzunu telef edersen ödeyeceksin. Çünkü ona göre domuz mal.
ALIŞVERİŞ AKDİ YOK
Bu yüzden Müslüman’ın içki ve alkollü maddeleri mal sayılmadığından gâvura da satma şansı yok. Çünkü kendi elindeki İslam’a göre mal değeri taşımıyor. Mal değeri taşımadığı için alışveriş akdi gerçekleşmiyor.
NiHAT HOCA BASIMIN TACIDIR
Nihat Hatipoğlu Ehl-i Sünnet adamdır. Ben Nihat hoca için Ehl-i Sünnet dışı demedim. Dinlenmez demedim. Hocam sana direk hitap ediyorum. Benim senden ricam biraz reddiyelere de gir yahu. Siyer’i, Hazreti Ömer’i anlatıyorsun başımın tacı. Bende seni dinlesem etkileniyorum. Hoş anlatıyorsun, bir şey demiyorum ben sana. Ama millet sel gibi cehenneme gidiyor hocam. Benim senden ricam biraz reddiye yap.
REDDİYELERİ GEL BİZİM KANALDA YAP
“Bizim kanal izin vermez” diyorsan bizim kanala buyur hocam. Ben açık konuşurum. Diğer kanallarda Siyer’i anlat, bizim kanallarda da reddiyeleri anlat hocam. Başımın tacısın. Sen Ehl-i Sünnet olmasan ben seni çağırı mıyım?! İstersen isim verme. Sana “Rasulullah’ın böyle gücü var mıydı? Bu hadis-i şerifler doğru mu?” diye sorsunlar. İsim vermek belki biraz benim işim. Sen isim vermeyebilirsin. Biz sana hadisleri, konuları sorduralım. Ben konuları ayarlayayım sen doğru cevaplar ver. Ben senin Ehl-i Sünnet olduğuna güveniyorum. Mesele o değil. Ben Nihat hoca ile niye uğraşayım yahu?
KENDiMiZE DELi DEDiRTMEYELiM
Ulema “Bir adamın çok konuştuğunu görürseniz onun hakkında karar verebilirsiniz ki mecnundur” diyor. Delidir yani. Çünkü akıllı kişi sözünü faydasız yere harcamaz.
Ben de çok konuşuyorum ama vaazlarda çok konuşuyorum. Vaazlar dışında çok konuşmam. Ama dini bir konuya girilirse her yerde çok konuşurum. Beni eve gelip ziyaret etseniz, yanlış bir itikat falan sezersem 5 saat konuşurum.
Din işi girerse devreye konuşurum. Ama “Araba kaç model? Bilmem ne kadar yakıyor” gibi dünya işleri konuşulursa onu bilmem. O konuları siz konuşursunuz. Ben dinlerim sadece. Konuşman faydalı yerde olacak. Faydasız yerde boşa gevezelik etmeyeceksin. Şimdi çok konuşan çok akıllı zannediliyor. En iyi programcılar onlar oluyor. Geveze oldukları için onların müşterisi çok oluyor. “Bunda çok çene var, bu işi bağlar” diyorlar. Hazret Ali Efendimiz (Radıyallâhu Anh) “Akıl tamamsa kelam noksan olur” buyuruyor.
Kendimize deli dedirtmeyelim yani.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.