Dünden Bugüne ‘Darbe’ Kavramının Geldiği Nokta
Dün, 28 Şubat 1997'de yapılan MGK toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan; siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda travmatik değişimlere neden olan, ordu ve bürokrasi merkezli yürütülen “28 Şubat Darbe Süreci”nin yıldönümüydü…
Şahsımın ve ailemin bizzat mağduru olduğu bu darbe süreci rezilliklerinin ve ilkelliklerinin detayına girmeyeceğim. Gerek ağır bir savaş dili kullanılarak ve tüm kurumların askeri bir yapıya bürünerek toplumun cunta altında yaşamaya zorlandığı 12 Eylül 1980 tecrübesi olsun... Gerekse, geleneksel yöntemlerden farklı yol ve yöntemler kullanan askerlerin siyasi hayata müdahalelerinin soft ve post-modern örnekleri sayılan 28 Şubat Süreci ve 27 Nisan 2007 muhtıra/andıç tecrübeleri olsun… Yol ve yöntemleri zamanın şartlarına göre değişse de yaşattığı mağduriyetler ve acı tecrübeler itibariyle hepsi birer “darbe” idi…
Malumunuz… Günümüz Türkiye’sinde, iktidar-toplum arasındaki ilişki, bilgi ve iletişim çağının nimetlerinden sınırsız yararlanma avantajlarına sahip bireylerin lehine gitgide şeffaflaşmaya başladı. Asker-sivil ilişkilerinde dominant taraf yer değiştirdi. Haliyle; sadece sözlük ve ıstılahî anlamları bakımından değil, tasavvurundan algısına kadar “darbe” kavramı da değişmeye ve dönüşmeye başladı!
Dün, “askeri üstünlüğün” zor kullanarak siyaseti dizayn etmek ve sivil iktidarın fiillerini kısıtlamak hatta engellemek şeklinde tarifi yapılan “darbe” süreçleri; güçlü tek parti iktidarının tecrübe edildiği bu günlerde, bizzat siyasi erk tarafından farklı anlamlar yüklenerek güncelliğini korumaya devam ediyor. Toplum içinde artan kutuplaşmanın ve keskinleşen ayrışmaların tezahürü geniş protesto ve tepki hareketleri, yargısal denetim faaliyetleri diyaloga kapalı STK ve muhalif düzlemde çıkış yapan sair organizasyonların üst perdeden çıkışları, dış politik manevra alanı daraldıkça “batı başkentleri” kaynaklı artan gerilimler; siyasi iktidar tarafından topyekûn “darbe” olarak nitelendirilmeye başlandı!
Diğer taraftan; ‘olağanüstü şartlar’ gerekçesiyle keyfi, hukuksuz ve ihlalci siyasi iktidar kaynaklı uygulama ve faaliyetler de; mevcut iktidar karşıtları tarafından “iktidar darbesi” olarak nitelendirilmeye başlandı!
Gelinen aşamada “darbe” ve “darbeci” kavramı, Türkiye gibi ekseriyetle işlerin algı üzerinden yürütüldüğü bir ülkede, mecraından saptırılıp bahaneler klişesi haline geldi!
Misal: Geçtiğimiz hafta; üyesi olduğu gerekçesiyle yüzlerce asker ve sivilin aileleriyle birlikte ciddi mağduriyetlere uğratıldığı darbeci Ergenekon örgütü diye bir örgütün olmadığı mahkeme kararıyla tescil edildi! Hani; 7 yıl önce AK Parti hükümetine yönelik darbe teşebbüsü ve faaliyetinde bulunan ve bir dönem tüm kötülüklerin anası olarak lanse edilen “Ergenekon” isimli darbeci terör örgütü..! Öte yandan, 7 yıl siyasi iktidarla beraber askeri vesayeti ve darbeyi önlemek amacıyla birlikte hareket eden ve siyasi iktidarın “ne istedilerse verdik” dediği “cemaat” orijinli bürokratik ve siyasi kadrolar; 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması sonrası, “Hükümeti yıkmaya yönelik faaliyette bulunan paralel devlet” olarak nitelendirilir oldu!
Yarın bu “darbe/darbeci” kapsamına; kimler, hangi niyet ve saiklerle girer bilinmez!
Yani anlayacağınız içinden “klasik askeri darbe” riski azaldıkça ortaya çıkan boşluk; “darbe” kavramına konjonktürel anlamlar yüklenerek doldurulmaya başlandı! Haliyle ipin ucu kaçtı! “Cemaat darbesi", “darbeci çarşı taraftar grubu”, ''faiz lobisi darbesi'', "yargı darbesi", “medya darbesi” vs. derken; bırakın demokrasiyi, insanlığa ihanet olan gerçek darbenin ne olduğunu unuttu herkes..!
Hülasa
“Darbe”, “andıç”, “rövanşizm” ve “hizaya getirme” vs. kavramlar; içeriklerinin boşaltılıp nalıncı keseri gibi herkesin kendine göre yontarak ajitasyonunu yaptığı “nevzuhûr” kavramlar haline getirildi! Demokrasi zemininden değil, “iktidar mücadelesi” meselesi üstünden yürür ve değerlendirilir oldu!
İşin daha da kötüsü, “darbe” kavramının mevcut pratiğine bakarak geldiği noktayla ilgili gelişmeler, “demokrasi” kavramıyla alakalı kaygıları da arttırdı! Tıpkı sulandırılan “darbe” kavramı gibi “demokrasi” kavramının da içi boşaltılacak ve git gide akıl tutulması yaratan başka bir hale dönüşecek gibi..!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.