Şiddeti Artıran Kanun
8Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle son bir kaç gün gazeteler, en fazla kadınlarla ilgili haber yaptılar. Bu haberleri takip ettim. Gördüğüm kadarıyla kadın deyince akla gelen iki ana konu var: Kadının çalışma meselesi ve kadına şiddet meselesi.
En çok da şiddet konusu işlenmişti. Kadın hakları savunucusu bir kadın yazar şöyle demiş: "Biz bu kadın erkek eşitliği, kadına karşı şiddete hayır deme işlerine 80'li yıllarda başladığımızda söz konusu şiddet, bir iki tokattı. Aradan geçen yıllar şiddeti artırdı. Kadın erkek eşitliğine inanmayan liderin 12 yıllık iktidarında ise her gün bir kadın cinayeti" diyerek artan şiddetin sebebi olarak önceki başbakanımız, şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı göstermiş.
Yazara göre kadın cinayetlerinin artması liderin kadın-erkek eşitliğine inanmaması yüzünden. Bu haklı bir eleştiri olabilir mi? Kadını öldürenler "Cumhurbaşkanımız kadın erkek eşit değil, farklı yaratılmıştır" dedi madem eşit değilmişiz, gideyim karımı öldüreyim" diye mi cinayet işliyor? Tabii ki hayır. Bu çok haksız bir suçlama olur.
Fakat yapılan işe bakarsak Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çıkarılan aile kanunlarından sonra şiddet arttı. Hele son çıkan aile kanunundan sonra şiddet iyice arttı. Çünkü kanun aileyi korumaktan daha çok yıkmaya yönelik. Kanun hazırlanıp onaylanmadan önce ben çok yazmıştım. Bu kanundan sonra şiddet artacak milletvekilleri hayır desinler, diye.
O zamanın aile bakanı Fatma Şahin, feminist kadın dernek temsilcileri ile günlerce oturup birlikte hazırlamışlardı kanun maddelerini. Ve feminist derneklerinin istedikleri gibi de çıkardılar kanunu. Ne oldu? Hükümet bu solcu derneklere yaranabildi mi? Hayır. Neden? Kanunun isminde anlaşamadılar.
Feminist derneklerin aile kurumu ile ciddi problemleri olduğu için onlar kanunun isminde aile kelimesini istemediler ve kanunun adının "Kadını koruma kanunu" olmasını istediler. Fakat hükümet isim konusunda onları dinlemedi ve kanunun adını "Aileyi Koruma Kanunu" yaptı.
Hükümet kanunun ismi konusunda onları dediğini yapmadığı için içerikte onların bütün isteklerinin yapılmış olmalarını göz ardı ettiler ve şimdi kanunun sebep olduğu cinayetlerde hükümeti suçluyorlar. Oysa feminist derneklerde bu cinayetlerde en az hükümet kadar suçludur.
Kanunun adı "Aileyi Koruma Kanunu" olsa da içerik kadını korumak adına erkeği cezalandırmak üzerine hazırlanmış. Şiddet kavramı sadece fiziki şiddet değil psikolojik şiddeti de içine alacak şekilde hazırlandığı için erkeğin karısına sesini yükseltmesi bile şiddet kavramı içine girdi. Kadın kocası ona kızıp sesini yükselttiğinde "bana şiddet uyguluyor" diye şikayet ettiğinde delil aranmadan erkek ceza alıyor. Para cezası, belli bir süre evine hatta mahallesine yaklaşmama veya hapis cezası... Kanundan sonra çok fazla kadın kocasını şikayet edip kendine koruma istedi.
Bir aile danışmanı anlattı. Ona danışan bir hanım basit bir sebeple karakola gidip" Kocam bana şiddet uyguluyor" diye gidip şikayet etmiş. Danışman "Neden böyle bir şey yaptınız?" diye sorunca kadın "Burnu sürtülsün diye yaptım" demiş. Yani kadın kocasını korkutarak kendi hükmüne almak için kanunları kullanıyor. Bunun gibi pek çok örnek var.
Şiddet haberlerine bakarsanız çoğu ya erkeğin evine yaklaşma cezası verildiği zamanlarda sokakta kalan adamın öfkesi ile ya da boşanma davası sırasında oluyor. Erkeği cezalandırarak aile kurumunu kurtaramazsınız, tam aksi batırırsınız.
Seçim öncesi benim hükümetten beklentim yeni dönemde aile kanunun işin ehli insanlarla gerçekten aileyi koruyacak şekilde hazırlanıp değiştirileceğinin sözünü vermeleridir. Bu hükümet ne yaparsa yapsın solcuları memnun edemeyeceğini artık görsün, onların desteğini almayı unutsun. Kanunlar adalet gözetilerek yapılsın; kadın da erkek de ezilmesin. Aile kanunu erkeği cezalandırmak üzerine değil, aileyi bilgilendirmek, muhabbeti artırmak aileyi gerçekten korumak üzerine kurulu bir kanun olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.