Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Cemaatler kapıyor” muş!..

“Cemaatler kapıyor” muş!..

Başbakan Erdoğan ile Milli Eğitim Bakanı Çelik’in katıldığı yeni eğitim sezonu açılış etkinliklerini izlemek için gittiğim Gaziantep’te etrafımı “dertli veliler” sardı.
“Dertsiz”ler diğerlerine…
“Dertliler” bize…
Allah eksik etmesin.
***
Madem o moda girmiş bulunuyoruz, yazımızı “eğitime” ayıralım.
Ve de… Bugünlerde “barınma” telaşını yaşamakta olan velilerle öğrencilerden başlayalım..
Yıllar yılı dirsek çürütüp, okullara dershanelere para akıttıktan sonra, üniversiteyi kazanmayı başarabilen gençlerden büyük bir bölümü şimdilerde “nerede kalacağını” düşünüyor.
Görüyorum ki; “Devlet yurdu çıkmayan” pek çok veli, “aylık ücreti” 200 ile 750 YTL arasında değişen “özel yurtlara” bakınıyor.
“Barınma mücadelesi” bütün şiddetiyle sürerken, “Hilton talepkârı” Doğan Grubu’nun televizyonları da… “Aman çocuklarınızı şeriatçılara kaptırmayın!..” havasında…
Ben diyorum ki; seçici olmak kaydıyla, “cemaatlerin kontrolündeki yurtlardan birine yönelmek” çok sağlıklı olur!..
Oralarda, “daha düzenli, programlı” oluyor gençler.
Birlikte çalışacakları “düzgün arkadaş” bulmaları çok daha kolay oluyor.
İbadetleri düzene giriyor.
Bu alanda faaliyet gösteren çok sayıda cemaat var.
Onlara, “seçici davranmak şartıyla” rağbet etmeniz, Gaziantep’te görüştüğümüz eğitimcilerin de tavsiyesi!..
ÖZEL DERSHANELER?..
Efendim; bir de “özel dershane” meselesine gireyim:
“Eşten dosttan borç alır, olmazsa kredi çeker, çocuğumu en iyi dershaneye gönderirim” türünden laflar işitiyoruz.
“Peki (çocuğunuz için) en iyi dershanenin hangisi olduğunu nasıl anlayacaksınız?..”
Bunu sorduğumda muhtelif karşılıklar alıyoruz.
“En pahalısının en iyisi olduğu”na dair genel bir kanaat hakim.
-Ucuzsa var (mış) bir hikmeti!..
***
Kimi, afişlere bakıyor; “Şu dalda Türkiye birincisi, yedincisi, on yedincisi bizden!..”
Neredeyse her dershanenin “birinciliği” var!..
Bazı dershaneler oldukça pahalı ve gerçekten de “birinci, ikinci” çıkartıyor…
Lâkin; “Zehir gibi öğrenciler” üzerinden yapılan reklamlara fazla itibar etmemek gerek.
Belli başlı dershaneler, başarılı olmaları neredeyse “kaçınılmaz” olan son derece zeki ve çalışkan öğrencileri, ailelerine cazip tekliflerde bulunmak suretiyle kapıyor…
Ve verileni, hatta verilmeyeni almaya çok müsait olan bu öğrencileri “özel kampa” tabi tutarak reklam kampanyalarında kullanabileceği sonuçlara ulaşıyor.
Bunlara fazla itibar etmemek gerek…
Sonucu, sınava girecek olan öğrencinin azmi, gayreti belirleyecek; reklam kampanyaları değil!..
ÇOCUĞUNA MERHAMET ET!..
Bir başka önemli nokta; bazı anne babalar, “fedakarlıkta” bulunup elindekini avucundakini “kaliteli” (!) eğitim için sarf ediyor…
Ve… Bu “fedakarlığı” da zamanı geldiğinde çocuğun başına kakıyor.
“Bunca para harcadık;
Elin çocukları kapıcı odalarında adam oluyor, sen özel okullarda özel dershanelerde bir halt yapamıyorsun!..”
Hâl böyle olunca da… Öğrenci, “yatırımların karşılığını vermeye mecbur hissediyor” kendisini.
Borçlu hissediyor!..
Kişiliğini bulmaya çalışmanın sıkıntısı içindeki bir çocuk için ne büyük bir “baskı unsuru” değil mi?..
İş yerinde onun bunun afra-tafrasını, sırf “evladı iyi eğitim alsın” diye çeken, temel ihtiyaç maddelerinde sırf bu sebepten dolayı kısıntıya giden ebeveyn, bunca “fedakarlığın” karşılığını alamamanın yol açtığı “hayal kırıklığının acısını” çocuktan çıkartıyor!..
Yazık!..
BIRAKIN OYNASIN!..
Çocuğun da bazı hakları var.
Yalnızca belli yaşlarda faydalanabileceği hakları “elinden almak” zulüm değil mi?..
Küçük yaşlardan itibaren, “okulla dershaneyi bir arada götürmek mecburiyetinde bırakılan” çocuklarımıza da acıyorum!..
KÖYLER - VAROŞLAR NE OLACAK?
Son olarak; dikkatimi çeken bir vaziyetten bahsedeyim…
Zaman zaman köylere, varoşlara gidiyorum.
Maalesef; ailelerin büyük bir kısmı ekonomik sıkıntılardan dolayı çocuklarına “üniversite okutma”nın hayalini bile kuramıyor.
Bu işin aylık maliyeti en az 600 YTL ya da 500 Amerikan Doları.
Böyle bir yükü; aylık geliri 2 bin YTL’yi geçmeyen bir ailenin kaldırabilmesi çok zor…
Böyle olunca da, mesela 20 yıl sonrasının “okumuş adamlarının” buralardan çıkma ihtimali iyice azalıyor.
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’le önceki akşam sohbet ediyorduk; “Sezer takozuna” takılan “fakir ailelerin çalışkan çocukları için özel okullarda eğitim imkanı”nı yeniden gündeme getirmeyi düşündüklerini söyledi.
Güzel.
Öğrencilerini “hayatın gerçeklerinden uzaklaştırdığı” için eleştirdiğim özel okullara da katkı sağlayacak bir uygulama olur, bu.
“Varsıl ailelerin” çocukları, “yoksullarla” aynı sıraları paylaşacak olurlarsa, ellerindeki nimetin kıymetini daha iyi anlarlar, herhalde!..
Bu çocuklara, devlet desteği ile özel eğitim imkanı sağlamanın yanı sıra, bu alandaki “vakıf-cemaat” faaliyetlerine de daha fazla “destek olmak” gerekiyor.
Pek çok hayırseverin, yoksul çocuklarını “belli mevkilere getirmeyi” hedefleyen “vakıfları, cemaatleri” desteklediklerini biliyorum.
Lakin; gün geçtikçe zorlaşan hayat şartlarının “boğaz derdi”nden ötesini düşünemez hale getirdiği ailelerin sayısındaki “ürkütücü artış”ı göz önünde bulundurduğumda, mevcut çabaların yeterli olmayabileceğinden endişe ediyorum.
Bundan dolayı da, Doğan grubunu ve diğer “mukaddesat karşıtlarını” rahatsız eden “faaliyetlere” her zamankinden çok destek verelim, diyorum.
Devlet bir yere kadar… Ne varsa bizde var!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi