‘Vallahi Dünya İçin Allah Demem’
Erzincan gezisinden hem Dostlar Divanı üyeleri hem de Erzincanlılar memnun kaldı. Hem mihman hem de mihmandarın keyfine diyecek yoktu. Yarenlerin, divanelerin divanı böyledir. Kemah yolu dönüşünde gerçek anlamda bir tuzlayı ziyaret ettik. Geçmişte Karadeniz yöresine tuz tedarik ocağı imiş. Karlarla temas hattındaki bu tuzlada, paçalarımız çamura battı. Gam değil. Organik bir temas yaşadık. Tabii yollarla işlenen tuzun kaynağı dağ altından isale edilen suyun içinde eriyik halindeki tuzlar. Bunlar havuzlarda işlemden geçirilerek tuz kıvamına getiriliyor ve sofralara servis ediliyor. İlk tuz işletmesini Sakarya’da Erenler semtinde bulunan evimizin arkasında fındık fabrikasından bozma bir tuz işletmesi vesilesiyle tanımıştım. Tuzcu ile dedemin başı pek hoş değildi. Depremlerden birisinde fındık fabrikasından bozma tesis yıkıldı, daha doğrusu yerle bir oldu. Tesisin fındık fabrikası merhalesinde edindiğimiz hatıralar da bu yıkımla birlikte tuz buz oldu.
Tuzladan ayrılırken hatıra babından tuz ikram ettiler. Böylece aramızda tuz ve ekmek kardeşliği veya hukuku teessüs etmiş oldu. Araplar üç şeyin ortaklığını darb-ı meselle anlatırlar: Su, ateş ve mera.
***
Erzincan’a dönüş yolunda Erzincan Ergan Dağı Kış Sporları Turizm Merkezini de ziyaret ettik. Böylece doğrudan karla temas etme imkanımız oldu. Karda yürüdük ve kayakçıları seyrettik. Ergan Dağı kayak pisti, uzunluğu açısından Türkiye rekorunu elinde tutuyor. Ergan Dağına otobüslerle tırmandık lakin inişte teleferik yolunu kullandık ve gondollarla tepeden eteklere doğru kuş misali süzüldük. Süzülmeden önce, bir dinlenme tesisinde canlı türküler eşliğinde sıcak çaylarımızı içtik, demlendik. Sonrasında ikindi vakti olmalıydı tekrar Erzincan il merkezine döndük. Lakin bu sefer bizi manevi bir yolculuk bekliyordu. Otele revan olmadan Terzi Baba mezarlığına yöneldik. Namazlarımızı oradaki mescitte eda ettik. Terzi Baba veya babalar benim eski göz ağrımdır. Dergahlarının kıtmiriyim. Merhum Sakaryalı Terzi Ali Taşçeken ağabey de Erzincanlı Terzi Baba kademi üzerine idi. Adeta hayatı boyunca taş yerine başkalarının maddi ve manevi yükünü omuzlanmıştır. Taş çeken değil, dert çeken idi. İyilik etti, iyilik biçti. Hayyat babalar veya piran-ı hayyatin anlatmakla bitmez. Rahmetli Ali Teşçekenin vefatıyla alakalı bir derkenar düşmüşüm. 'Ulu Çınarların ebediyet yolculuğu' başlıklı yazımda Terzi Ali abi ile alakalı şunları kayda geçirmişim:” Onun terzihanesi gerçekten de kaybolmaya yüz tutmuş son irşat ocaklarından birisiydi. Ali Abi mürit kisvesinde bir mürşitti. Vaktiyle Adapazarı gurebasının ve miskinlerinin ve meczuplarının yükünü bir avuç arkadaşıyla birlikte yüklenmişti. Soyadı Taşçeken idi ama o yük çekerdi. Şam'a gitmeden onun terzihane kisvesindeki dergahına sık sık uğrardım. Döndükten sonra da kürkçü dükkanı gibi yine uğrak yerim orası olmuştu. Ramazanlarda muczuban taifesiyle birlikte ortak iftarlarımız anlatılmaz ancak yaşanabilir…” Erzincanlı Terzi Baba hakkında da geçmiş gün ‘ Ya güzel insanlar yok olursa?’ başlıklı bir değini kaleme almışım. Bizi yaşatanlar bu yüce ruhlar. Erzincan’da Terzi Baba Mezarlığına girdiğimizde kitap temin edilir yazan bir tabela ile karşılaştım. Yanına geldiğimde karşımda bir depo vardı. Mezarlığa yürüdüğümde bazılarının elinde Terzi Baba romanını gördüm. Nereden bulduklarını araştırırken seyyar kitapçı ile yüz yüze geldim. Derhal bir adet vermesini istedim ve gayri ihtiyari elim cebime gitti. Seyyar kitapçı parasına değil değerine satıyordu. Besbelli ki maddi değil manevi bir karşılık bekliyordu. Aramızda kitabı bir solukta okuyanlar, hatmedenler vardı. Yazarı Ünal Tuygun gerçekten de Terzi Babanın nefesini günümüze taşımış ve aksettirmiş. Hakkını vermiş. Kitapta anlatıldığı gibi Abdullah Mekki hazretleri Halid-i Bağdadi’nin ilahi emanetini tevdi etmek istediğinde Terzi Babadan şu karşılığı alır: Vallahi dünya için Allah demem. Bazıları bunu yadırgayabilir. Lakin bununla dünyaya metelik vermeyeceğini ve Allah’ı dünya işlerine ve menfaatine karıştırmayacağını, alet etmeyeceğini anlatmak ister. Beni Terzi Baba mezarlığında en fazla duygulandıran husus bir kabrin başına nakşolmuş şu dizeler oldu:
Bir kuş gibi uçtun gittin Avustralya eline.
Ömür kısaymış geldim vatanıma geriye.
Yavrularım kaldı gurbet elde geriye!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.