Çanakkale Zaferini Kutlamak
Çanakkale zaferi kutlamaları hem resmî mahiyette bir faaliyet, hem de halkın tasvib ettiği güçlü bir millî anma.
Bu sene Çanakkale zaferinin, zaferlerinin 100. yılı. Dün, 18 Mart Deniz Zaferi kutlandı. Resmen kutlanan, “Şehidler günü” olarak kayıtlara geçen o. Çanakkale muharebeleri sadece deniz cephesinden ibaret değil ki, uzun süren kanlı kara savaşları var. Bu itibarla, en azından bu sene, yani 100. yılda bir veya birkaç önemli yıldönümünde kutlamalar yapılmalı.
Resmî kutlamaların bugününe bakıp, baştan itibaren Çanakkale Zaferi’nin resmen hatırlandığını, coşku ile kutlandığını sanabiliriz. Mesela, 1930’larda Çanakkale ile ilgili kutlamalar yapıldığına dair bir bilgiye sahip değiliz. Atatürk devrinin yarı resmî gazetesi Hâkimiyet-i Milliye’nin 18 Mart 1934 tarihli sayısında bir tek satır bulamazsınız Çanakkale ile ilgili. Ertesi günlerdeki nüshalarda da kutlama yapıldığına dair bir bilgi yoktur.
Ya yirminci yıldönümünde, yani 1935 yılında?
Sene gazetenin adı değişmiş, Ulus olmuştur. Ulus 18 Mart 1935’te yayınlanmaz. Kapandığını filan sanmayın. O zamanlar dinî bayramlarda günlük gazeteler yayınlanmaz, yerine Hilaliahmer, yani Kızılay gazetesi çıkardı. 15-17 Mart Kurban Bayramı idi. Hilaliahmer’de de bir haber yok. İstanbul’daki yarı resmî gazete Cumhuriyet’e de bakarsak; keza, o da aynı şekilde... Sonraki günlerde de bir haber yok. Yalnız Abidin Daver’in epey zamandır tefrika edilen “Çanakkale’de Türklerle süngü süngüye” devam ediyor...
Peki, Çanakkale hiç kutlanmıyor muydu?
Üniversite öğrencileri bir vapurla Çanakkale’ye gönderiliyor, gemiden sahillere bakılarak bir kutlama yapılıyordu! Buna karşılık İngiliz donanmasına mensup askerler karaya çıkarak kendi mezarlarını ve anıtlarını ziyaret ediyorlardı.
Türkiye, zaferin sahibi iken neden kutlamalar yapılamıyordu, hatta Atatürk 1934’te Çanakkale’de telef olan Anzak askerlerinin annelerine yönelik bir mesaj yayınlıyordu.
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”
Bu çok insancıl mesaj ne anlama gelir?
Türkiye Cumhuriyeti’nin Çanakkale Boğazı arazisinde Lozan’daki kabullerinin dile getirilmesi! O “muhteşem” Lozan’a göre Boğazlar üzerinde Türkiye’nin bir yetkisi yoktu, hatta orada askerimiz yoktu!
Bu durum büyük zaferimizi anmamızı dahi engelliyor olmalıydı. Çanakkale zaferinin ardından yaşananlar, büyük savaşın mağlubiyetle sonuçlanması, Mondros Mütarekesi…Gerçi bunun ardından Türkiye’yi işgale yeltenen Yunanlılara karşı zafer kazanmıştık ama büyük savaşın galibi İngilizler’e karşı öne sürülecek bir muvaffakiyet değildi bu. İngiltere’nin dünya hâkimi olduğu o dönemde Çanakkale savaşının kutlanmamasını Atatürkçülükle yatıp, kalkanlar bir şekilde izah ederler herhalde!
Eğer zorlanırlarsa biz yorumlayalım: Türkiye Cumhuriyeti İngiltere’nin yüksek hâkimiyetini kabul üzerine kuruldu. Bu kabul, onlara karşı kazanılmış büyük bir zaferin kutlanmasını imkânsız kılıyordu!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.