Kürt Sorunu da Neymiş?
Birileri Kürt halkının sırtına binmiş maceraya doğru sürüklüyor. İşte Kobani... Adamlar sırf baş olalım diye Kürt halkını evlerinden yurtlarından ettiler. Şehirde taş taş üzerinde kalmadı. Türkiye olmasaydı aç ve çıplak kalacaklardı.
PYD baş oldu, halk da perişan oldu...
Keza örgüt yüzünden devlet Güneydoğu yöresine bir çivi bile çakamıyor.
Gençler işsiz, aileler perişan, çokları da terk edip gitmiş… Bu durumda Güneydoğu’nun kalkınma sorunu var da Kürt sorunu neymiş diye yıllardır soruyoruz.
Bu ülkede sorunu olan tek Kürtler mi var?
Laz’ın, Çerkez’in, Türk’ün sorunları yok mu?
Bu topraklar çok çekti, işgal yedi vurgun yedi, bölündü, parçalandı.
Kışkırtmalarla Ermeni Asala çeteleri canlar aldı, evleri barkları yıktı…
Hele de Şef döneminin faşist baskılarından Müslüman halk ötekileştirildi, itildi, kovuldu, zindanlarda süründü, idam edildi. O yüzden sorun varsa hepimizin, yoksa yok.
Okula alınmayan başörtülü kız çocuğuna “Kürt müsün, Türk müsün?” diye sorulmuyordu. Namaz kılıyorsan, üstün başın örtülü ise kapı dışarı…
Binlerce subay, kürt oldukları için değil namaz kıldıkları için ordudan atılmadı mı?
Öğretmen başörtüsü ile sokakta bile gezemiyordu.
Cumhurbaşkanımız, “Kürt sorunu yok, Kürt halkının sorunları var” demek suretiyle yıllardır beklediğimiz son cümleyi söylemiş oldu.
Doğrusu da bu değil mi?
Kürt dilinin geçmişte yasaklanması elbette ki faşist bir uygulama idi.
“Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı.” diyen zihniyet bugün artık yok.
O tip sorunlar çoktan aşıldığına göre; bu PKK denilen eli kanlı örgüt, Türkiye’yi bölmek suretiyle Siyonizm’in öncüsü İsrail’e yeni yollar açmak peşindedir.
Topu tüfeği de oralardan geliyor…
Hem bu İmralı denilen hapishaneye olduğundan fazla değer verilmesi ülkenin diğer hapishanelerinde yatan binlerce mahkuma karşı ayıp ve de haksızlık olmuyor mu?
Bu devlet, Kürt-Türk demeden çoluk çocuk 30 bin vatandaşını katlettirene bu kadar rağbet gösterirse, giderek bu ilgi ve alaka vicdanları yaralar, gayretullaha dokunur.
“Silahlar gölgesinde barış olmaz” diyor Cumhurbaşkanı.
Hele de örgütün emrinde siyasi parti hüviyetine bürünen HDP ile neyi konuşacaksınız?
Terör örgütünün istekleri biter mi?
İki ileri bir geri... 2012 yılında PKK neredeyse dağılıyordu.
Hatta örgüt içerisinde birkaç lider baş göstermeye başladığında birileri devreye girerek İmralı’yı adres gösterdi. O zaman da uyarmıştık, gitmeyin, görüşmeyin, kale almayın demiştik.
İmralı kale alınınca örgüt yeniden Öcalan başkanlığında toparlandı.
Şimdi de İmralı’dan zafer naraları atılıyor.
Öcalan da bir nevi zafer kahramanı.
İmralı’daki sonuçta bir mahkumdur... Elçiler olmadı, sekreterya olmadı, şimdi de izleme komitesinde ısrar ediliyor. İyi de kim ne yaptığının farkında mı?
Öcalan’ın manifestosunu iyice okuyun, anlamadıysanız daha daha okuyun.
Adam aynasal eşit yurttaşlık, demokratik kimliklerle ortaklaşmaya geçmek mecburiyetinden bahsediyor... Şu anda eşit yurttaşlık hakkı yok mu?
40 yıl bu ülkeye hizmet veren birinci sınıf hakim olarak Başbakanla veya yardımcıları ile görüşemem, ama eli kıçında dayı havalarındakiler her an Başbakanlıkta...
Yine de demokratik kimliklerle ortaklık istiyorlar…
Ben de ne varsa onda daha çok var, buna rağmen “İstediklerimiz olmazsa bu iş karakolda biter” tehdidine karşı bu devlet bu kadar aciz olmamalı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.