Aden Yasak Şehir!
25 Mart (2015) tarihinde TRT Arapçada Bilakuyud programında Yemen’i işledik. Yemen’den katılan arkadaş gelişmelerden dolayı bir nevi ye’se düşmüştü. Ben ise tek çarenin Körfez Zırhı gücünün müdahalesi oluğunu ifade etmiştim. Nitekim öyle de oldu. Abdu Rabbuh Mansur Hadi’nin Aden’e sığınmasından ve oradan karşı hamle başlatmasının ardından gelen iki mescide saldırıyı ( Yemen IŞİD’i üstlendi) bahane eden Husiler seferberlik ilan etti ve elindeki hava gücünü de kullanarak Taiz Havaalanını ele geçirdi. Ardından ilerlemesini sürdürerek Lehic vilayetinin merkezi olan Huta ve bu bölgede Amerikalıların tahliye etmiş olduğu Aned Hava Üssünü ele geçirdi. Ardından Hadi’nin ülkeyi terk ettiği ve kaçtığı söylendi. Sonrasında Şerm eş Şeyh üzerinden Suudi Arabistan’a intikal ettiği doğrulandı. Husilerin Aden’e 30 km yaklaştıkları sırada Hadi ve onu temsil eden yetkililer dünyaya müdahale çağrısında bulunuyorlardı. BM Andının Yedinci Maddesi kapsamında bir müdahale bekliyorlardı. Ardından Yemen’in dostlarına çağrıda bulunuyorlardı. Körfez Zırhını göreve davet ettiler. Elbette Güvenlik Konseyinde İran’ın hatırı sayan ve çıkarlarını gözeten uluslar arası bir lobi var. Sünni dünyanın yok ama iki sekter devlet olan İran ve İsrail’in var. Başta Obama olmak üzere Amerikan yönetimi de, müttefikleri yerine resmi sıfatı olan ‘düşman’ olanların safında yer alıyordu. Bugüne kadar İran ve vekilleri olan Şii milisler karşısında tek kelime etmemesi manidar değil midir? Kaldı ki Körfez Zırhı ( Der’ul Cezire)’nin Bahreyn’e daha önce müdahalesi Obama tarafından da eleştirilmiştir. ABD geçmişte bu bölgeye yönelik olarak ikili oynamış, lakin bu oyun hep İran’ı kazandırmıştır. ABD önce Saddam’ı şimdi de İran’ı bölgeye karşı baykuş olarak kullanmanın arayışı içinde. 11 Eylül sonrasında ABD bölgedeki İran düşmanı olan iki rejimi; Taliban ve Saddam’ı tasfiye ederek İran’ın önünü açmıştır. Arap Baharıyla birlikte de yine İran’ın önünü açmıştır. İran bölgesel vekillerini kullanarak bölgeyi dönüştürmeyi tasarlamıştır.
***
Bununla birlikte Obama’nın her cephede gösterdiği sakarlığıyla birlikte manevra alanı da daralmıştır. Körfez ülkelerine hayır diyecek bir mecali kalmamıştır. İşte burada ilk defa Körfez ülkeleri ve başta Suudi Arabistan, 25 Mart 1975 tarihinde ABD’nin cezalandırma çabası sonucu bir suikastla öldürülen Faysal’ın adımını izlemeye cesaret etmişler ve kendi iradeleriyle birlikte Husilere yönelik hava akınları ve operasyonu tertip etmişlerdir. Faysal’ın ki dünya düzenine ilk başkaldırı idi. Kararlı Fırtına operasyonu da İran yayılmacılığına karşı ilk kırılma anıdır. Pasif anlamda Mısır ve Pakistan’ı da saydığınızda ona yakın ülkenin katılımıyla birlikte 200 uçak akınlarda görev yapmış ve halen de yapmaktadır. Operasyonun ikinci adımı ise kara operasyonudur. Riyad ve Kararlı Fırtına operasyonunun ortaklarının acelesi bulunmuyor. Siyasi ve arazi şartları oluştuğunda belki kara harekatına da girişirler. Bununla birlikte, Husilere yönelik hamleden cesaret alacak olan Hadi taraftarı Halk komiteleri ( el Lican eş Şabiye) bu işi kendileri omuzlayabilir ve Husileri Yemen’den sökebilirler. Bunun için hem siyasi hem de lojistik desteğe ihtiyaçları var. 11 Şubat 2011 süreci sonrasında atıl bırakılan ve Kral Abdullah tarafından hasmane muamele gören İhvan eğilimli Islah Hareketinin milis kollarının da Husilere yönelik hamleye karadan aktif olarak katılmaları halinde tablo tersine dönecektir. Halit Meşal, Riyad ile Islah hareketi arasında arabuluculukta bulunmuştur. Islah Hareketi kaygan siyasi zemine güvenememiş bundan dolayı 21 Eylül’de başkent Sanaa’nın düşmesinden itibaren Husi ilerlemesi karşısında mevzii müdafaanın dışına çıkmamıştır. Şimdi ise bütün kırıp dökmelerden sonra Husiler bütün Yemenlilerin nefretini celbetmiş ve arkasında, hırsından başka sermayesi olmayan Ali Abdullah Salih gibi ahtapot ve fırsatçı devrik liderden başka müttefik bırakmamıştır.
***
Husilerin güneydeki varlıkları kırılgandır, bu nedenle Halk Komitelerinin karşı hamlesiyle birlikte Aden Havaalanı, Anet, Huta gibi yerler yeniden geri alınmıştır. Şimdi güneyde Husilere yönelik olarak silip süpürme harekatı başlamıştır. Husilerin güneye saldırmaları ve zımni olarak yasak şehir ilan edilen Aden’i ele geçirme girişimleri bardağı taşıran son damla olmuştur. Husiler Doha ardından Riyad’da yapılacak olan müzakereleri boykot etmişlerdir. Ardından zımni olarak yasak şehir ilan edilen Aden’e saldırmışlardır. Riyad’ın mükerrer uyarılarına aldırmamışlar, ötesinde tüy dikercesine ve küstahça bir tavırla Suudi Arabistan sınırlarında askeri tatbikat başlatmışlardır. Böylece Yemen’de sona gelindi denilirkenyeniden başa dönülmüştür. Körfez’in İran karşısında kararlılık göstermesi bölgede 11 Eylül’den itibaren süren İran yayılmacılığına karşı tokat gibi ilk cevap ve kırılma anıdır. Okkalı bir Müslüman ve Osmanlı tokadını sadece Husiler değil onun gerisinde İran da hak etmiştir. Güçlendikçe niyetlerini ve imparatorluk hayallerini açık etmişlerdir.
Husilerden sonra operasyonun darısı Suriye’nin başına. Ardından sıra modern Humeyni-Pers imparatorluğunun başkenti Bağdat’a gelecektir. Ondan sonra ise inşallah muzaffer kıtalarla birlikte Tuğrul Bey gibi Tahran’a gireceğimiz günler yakındır. Hiçbir mazeretleri kalmamıştır. Ne yer ne de gök Humeyni imparatorluğu için ağlayacaktır! Zira bütün sermayeleri yalandan ve vahşetten ibarettir. Husiler modern mağara adamlarıdır. Sahabeler ordusunun varisleri Mecusi kalıntısı imparatorluğun mafsallarını yeniden sökecek, yerle bir edecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.