Sünnî Şiî Savaşları
EHL-İ SÜNNET ile Şia’nın ne dinen ne siyaseten, anlaşıp birleşemeyeceği tarihten de bellidir, günümüzdeki hadiselerden de... Sünnilik ve Şiîlik kültürüne vakıf, realist kimseler bu acı gerçeği görür ve kabul eder.
Şiî İran’ın Suriye’de, Yemen’de, Irak’ta yaptıklarına bakarsanız dediğimi anlarsınız.
Ehl-i Sünnet dinî ağırlıklıdır, Şia siyasî… İkisinin dinî konularda birleşmesi, anlaşması, ihtilafları gidermesi mümkün olamıyor.
Yapılacak şey, dinî ve siyasî anlaşma değil, ateş kes ve mütareke imzalamaktır. Bu da yapılamıyor.
Halk yığınları, kelam ilmini, mezhepler tarihini bilmediği için onlara ne Ehl-i Sünneti, ne de Şiayı doğru dürüst anlatmak mümkün değildir.
Ehl-i Sünnet ilk üç râşid Halifeyi sever sayar, isimlerini camilere asar. Bu râşid Halifeleri tekfir edenlerin, onlara münafık diyenlerin, onların Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun ona) hıyanet ittiğini iddia edenlerin kâfir olacağını söyler. Şiiler onları hiç mi hiç sevmez. Bir Şiî Ebubekir, Ömer, Osman hazeratını sever ve beğenirse Şiîlikten çıkmış olur. İranlı Şiî hattatlara Hilye yazdırmak isteyenler bilir; onlar Hilye-i şerif levhalarına Ebubekir, Ömer, Osman isimlerini yazmazlar, parasıyla değil mi, yazıverin deseniz de yazdıramazsınız.
Tarihte Sünnilerle Şiileri dinî açıdan barıştırma hareketleri hep başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Lakin birbirleriyle savaşmamaları, mütareke ateş kes imzalamaları mümkündür. Bir ara Osmanlı Sünnî devlet ile Şiî İran devleti siyaseten barışmışlardı. Bu devirde de mümkündür. Maalesef bu da yapılamıyor.
Suriye meselesini ele alalım:
Suriye’nin yüzde seksenine yakın kısmı Sünnî Müslümandır. Orada Şiî çok azdır. Nuseyrîler Şiî değildir. Bu memlekette çok kan dökülüyor, beş milyondan fazla halk göç etmiştir. Şehirler yakılıp yıkılmıştır. Sivil halk çok eziliyor. Ortada çok büyük bir facia vardır. Bu faciayı bitirmek için Sünnîlerle Şiîler bir araya gelip âdil ve insaflı kararlar almalıdır. Bu yapılamıyor.
Irak’ta Sünnîlere büyük zulüm yapılmaktadır. Öyle korkunç zulümler ki, Sünnî halk Saddam devrini mumla aramaktadır.
Yemen Müslüman bir ülkedir. Orada da Şiîlik Sünnîlik konusunda büyük bir fitne başlamıştır.
Birbirlerini yok etmek için savaşan en gaddar ordular bile icabında ateş kes imzalıyor ama Sünnîlerle Şiîler bunu yapamıyor.
Hangi taraf haklıdır? Şimdi bu tartışmayı bırakalım da kan dökülmesini, can kaybını, Müslümanların perişan, ülkelerin harap olmasını önleyelim.
Türkiye sosyolojik ve kültürel açıdan bir İslam ülkesidir ama rejimi İslami değildir. İran, adı üstünde bir İslam cumhuriyetidir. Ateş kes, mütareke konusunda ilk adını İran atmalıdır.
Bendeniz Türkiye’nin hâkim resmî ideolojisine karşı olan bir Sünni’yim. Kemalist rejimin yanlışlarından sorumlu değilim. Lakin elimde imkân yok. Şiîlerin durumu benimkine benzemiyor. Onların Şiî devleti, kendi İslam Cumhuriyetleri var…
Ankara’nın Suriye konusundaki siyasetini beğenmiyorum. Keşke bugünkü iç savaş çıkmasaydı da halk perişan ve mahvolmasaydı diyorum. Esed rejimine sempatim yok ama beterin beteri varmış, görüyorum.
Şiî İran’ın Suriye, Irak, Yemen siyaseti İslam’a, Kur’an’a uygun mudur? Adalete, insafa uygun mudur?
Şiî milisler Sünnilere karşı kâfirlerden daha acımasız.
Yahu şu bitmez tükenmez, kim haklı kim haksız tartışmalarını bırakalım da kan dökülmesini önleyelim.
Maalesef bu yapılmayacak ve belki de üçüncü dünya savaşı Sünnî Şiî anlaşmazlığından çıkacaktır.