Kıbrıs Müzakereleri
BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide, KKTC’de yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Adaya geldi… Bir seçim öncesi müzakereleri yönetecek bir temsilcinin Kıbrıs’a gelmesi çok olumsuz ve diplomatik teamüllere aykırıdır. Bu seçim Rum kesiminde olsaydı kesinlikle bu ziyaret gerçekleşmezdi; hem Rum kesimi buna müsaade etmezdi, hem de BM seçim süreci spekülasyonlarına fırsat vermezdi! Hatırlarsınız, geçen sene Mayıs ayının sonlarında 52 yıl aradan sonra adaya gelen ABD’nin başkan yardımcısı Joe Biden ‘Doğu Akdeniz hâkimiyeti’ ve ‘Kıbrıs müzakereleri’ bağlamında görüşmelerde bulunmak KKTC’ne gelmiş, masa başında daha ödünsüz bir politika izlemesiyle maruf KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu’nu adeta refüze etmişti! İddialara göre “KKTC sembollerinin” bulunmadığı KKTC Başkanlık makamına sanki “içerde bir arkadaşım var bakıp çıkacağım” edasıyla girip, basına hiçbir açıklama yapamadan yan yana fotoğraf vermeden adadan ayrılmıştı!
Eroğlu’nun 19 Nisan’da seçimi kazanması ve ardından yapılmaya başlanacak müzakereler Türkiye için çok önemli. Çünkü Kıbrıs’ın da içinde bulunduğu Doğu Akdeniz’in önemi giderek artmaktadır. “ABD – AB” ile “Rusya – Çin” ekseninde ciddi bir kapışmanın parçası bu bölge… Bundan ötürü ABD yönetimi Gürcistan, Ukrayna ve Suriye’de kaybettiklerini Doğu Akdeniz bölgesinde, özellikle de eski müttefiki İngiltere’nin üslerinin bulunduğu bu adada işleri sağlama alma ve ipleri elinde tutmak istemektedir. Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Akdeniz’de “sözde münhasır ekonomik bölge” ilan ederek İsrail ile ortak doğalgaz ve petrol arama çalışmalarını başlatmasının o kadar kolay yürüyecek bir proje olmadığı zamanla ortaya çıkmıştır. İsrail ve Rum ittifakının bir sürü açmazı var. Doğalgazı çıkardınız diyelim, neyle taşıyıp nasıl satacaksınız? Doğal gaz öyle konteynerlere doldurulup gemilerle gönderilebilecek bir malzeme değil. Bir kere doğal gaz boru hattı inşa edilmeli. Bu konuda mutlaka Türkiye’ye gebe kalınacağı ortaya çıktı! Hadi bundan vazgeçip “yok arkadaş biz çıkarılan doğalgazı ikinci bir taşıma sistemi olan gemilerle taşıyacağız” derlerse, bu kez de gazın sıvı hale dönüştürülmesi gerekiyor. Bu sıvılaştırma işlemi için de ara sıvılaştırma istasyonu gerekecek ki bu istasyon da sadece Kıbrıs’ta yapılabilir. Yani her halükârda bu bölgedeki doğal gazı çıkarıp satmak isteyenler mutlaka Türkiye ve KKTC anlaşması gerekecek.
Kâr zarar hesabı yapıldığında bu anlamda İsrail’in durumu da iç açıcı değil; 13 milyar euroluk yatırım yapmak zorunda. Üstüne üstlük İsrail’in ürktüğü en önemli risk ise denizin ortasındaki (uluslararası sular) doğalgaz tesisinin ciddi güvenlik sorunu ve muhtemel Türkiye tehdidi..!
Hani eşeğe fazla değer verirsen kendini at zannedermiş ya, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi uluslararası açıdan sorun yaratmaya meyilli devlet görüntüsünü “güç” sanıyor! Şu anda Türkiye sürekli Akdeniz’de ve KKTC’de ki askeri tatbikatlarla İsrail-Rum Antlaşmasını bloke ediyor. Etmelidir de… Çünkü ABD sürece girmek ve Adanın tümü adına İsrail’le antlaşma yapılmasını dikte etmek istiyor. Türkiye buna direnecektir. Türkiye eğer Doğu Akdeniz’deki bu güvenliğini sağlayamazsa Suriye’nin de Kuzey Irak’ın hatta Rusya’nın kendisi için ciddi risk olacağını çok iyi biliyor.
Hülasa
Bizim açımızdan Kıbrıs Sorunu 1974’te kısmen 1983’te ise büyük ölçüde çözülmüştür! Kıbrıs, üzerinde bir tek Kıbrıslı Türk yaşamasa da Türkiye için hayati bir kara parçasıdır. Türkler tarafından son 200 yılda geri kazanılan tek toprak parçası olan Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’de Türklerin psikolojik kırılma noktasıdır!
Nasıl ki Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, “Egemenliğimiz müzakere masasına konulamaz” diyerek Güney Rum Yönetiminin adanın tek ve meşru devleti olduğunu kabul ettirmeye çalışıyorsa; Türk tarafı da en gür sada ile kendi milletine ve dünyaya, buradaki egemenlik haklarını katiyen paylaştırmayacağını kararlı bir şekilde haykırmalıdır! “Güney
Rum Yönetiminin adanın tek ve meşru devleti olduğunu kabul etmek demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.