Güncellenmiş Osmanlı-Safevi Çekişmesi
Arap Doğusu ( el Maşrık el Arabi) denilen bölgede yani İslam dünyasının merkezinde Şah İsmali’in zuhurundan beri ilk defa bu kadar keskin yeni bir ‘iç’ kutuplaşma ve çekişme yaşanıyor. Çekişmenin zirve noktasına tırmandığı sırada Lozan’da Batılılar ve onların zımninde İsrail İran’ın elini kolunu serbest bıraktı. Mısır’da Sisi ile birlikte İran’daki rejim İsrail tehdidini bir yana bırakarak Amerikan pazarlaması doğrultusunda kendilerine yeni bir tehdit algısı ürettiler. Afakta ve gerçekte olmayan bu uyduruk tehdit algısını kendileri ürettiler. İsrail’in yerine Sünni veya ‘İslami terörü’ ikame ettiler. Halbuki Irak’ta Halk Yığınağı adı verilen Şii milisler Suriye’de rejim ve ona eşlik eden Şii milisler ve Yemen’de Husiler IŞİD’in yaptığını yapıyorlar. Hatta denildiği gibi IŞİD Suriye rejiminin İslami yüzüdür. IŞİD’in Şii türü bizzat İran ve temsil ettiği değerler ve bölgedeki vekilleridir.
Türkiye’de Hasan Ruhani’nin danışmanlarından Ali Yunusi’nin imparatorluk hayallerine eşlik eden yeni tehdit değerlendirmesi fazla dikkat çekmedi. Halbuki Ali Yunusi İslami aşırılık, ateizm ve yeni Osmanlıcılığı yeni tehdit unsurları olarak belirlemiştir ( El Hayat gazetesi 10 Mart 2015). Safeviliğin karşısına Osmanlıcılığı dikmiştir. Doğrusu da budur. Onlar miraslarına geri dönerken biz niye reddi mirasta bulunuyoruz? Yunusi, Aynı konuşmasında imparatorluk hayallerini gündeme getirmiştir. Öyle görüyor ki imparatorluk hayali kurmak ve onun dışında icra etmek İran’a serbest lakin bölge ülkelerine Osmanlı hayali kurmak bile yasak. Hatemi de Taliban’ı İslami aşırılık olarak takdim etmiş ve onu yıkmak için Amerikalılarla el ele vermiştir . Aşırılara karşı büyük şeytanla işbirliği! Bunlar şeytanla sadece işbirliği yapmazlar icabında şeytanın bile yerine geçerler.
Safevilerin bölgeyi ele geçirme planları ve çabaları doğrultusunda tavan yapan gerginlik atmosferinde Erdoğan İran’a gitti. Oradaki muhataplarını ikna edebildi mi? İran kaypaklık ustasıdır ve bundan dolayı hiçbir sözünü itibar edilmez. Sözü senet olamaz. Alttan alta kalleşliklerini icraya devam ederler. Sözgelimi Erdoğan’ı Tahran’da karşılayan atlı birliklerinin ellerindeki flamalar gizli mesajlar taşımaktaydı. Sözkonusu flamalarda ‘Ya Hüseyin!’ yazıyordu. Adamlar kuraklık olunca Hüseyin’den medet umuyorlar! Hicaz’da Haremeyn’de telbiye getirirken ‘Lebbeyk ya Hüseyin’ diyorlar. Biz lebbeyk Allahümme lebyeyk diyoruz onlar Lebbeyk ya Hüseyin diyorlar. Zaten bunu diyenler Kerbela’da Hazreti Hüseyin’i yarı yolda bırakmışlardı. Erdoğan’ın Tahran’daki mesajlarından birisi ‘mezhep meselesini bir tarafa bırakarak; Suriye’deki kanı durduralım ve mezalimi son verelim” şeklindeydi. Kös dinlediklerinden ve yeni hileler kurguladıklarından eminim. Bu hatırlatmalar iyi güzel de adamlar orada ve oralı değiller! Batılılara göre Müslümanların kanının hiçbir değeri yok. Dökülen kanlar hederdir. Şiiler için de sünnilerin kanı öyledir. Yoksa 1979 yılından itibaren Irak ve Suriye ve bölgede milyonların kanını hiç uğruna dökerler miydi? Yavuz’u anlamadan ve izinden gitmeden İran’ı anlamak ve durdurmak mümkün değildir. Onların sözden anlayacak halleri yok. Aksine Putin gibilerinin de bölgeye burunlarını sokmalarına vesile oluyorlar. İran devrimi olmasaydı Batı neyi kaşıyacaktı ve malzeme olarak kullanacaktı?
Erdoğan’ı neden Hüseyin flamalarıyla karşıladılar? Nazarlarında Yezid midir? Esasında onlar Yezid’i temsil ediyorlar. Onların Hüseyin’leri de gerçek olamayacak kadar hayalidir. Hayallerindeki 12 imamdan biri olan Hüseyin’i seviyorlar. Bediüzzaman’ın biraderine dediği gibidir, ‘ sen hayalindeki Ahmet Ziyaüüddin’i seversin. Ben ise hakiki Ahmet Ziyaüddin’i severim, onunla ülfet halindeyim ve dostum. Benim muhabbetim gerçeklerden etkilenmez ama seninki etkilenir. Zira hayal üzerine kuruludur.” Hüseyin hayali peşinden binlerce tomurcuk gibi fidan gibi Hüseyin’i toprağa veriyorlar! Hüseyin’i öldürüyorlar. Taassuplarına kurban ediyorlar.
Bununla birlikte Kararlılık Fırtınası operasyonuna destek veren Erdoğan geç de olsa gerçekleri fark etmiştir. Geç diyorum zira Bahreyn’de Kerbela’dan bahsetmişti. Kerbela Bahreyn’de değil Suriye’de Irak’ta ve Yemen’de Şiiler tarafından Sünnilere yaşatılmaktadır. Yine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geldiği nokta isabetli bir noktadır. Belki bunlar yaşanmasaydı İran’ın maskesi düşmeyecek ve gerçeği anlaşılamayacaktı. Ama şimdi sıkı durma sırası ve İran’ı bölgeden silkeleme zamanıdır. Hadisenin gerektirdiği seviye ve olgunlukta olmalıyız. Kolaycılıkla bu işin üstesinden gelinemez. Hakikati ve zorluğu kuşanma vaktindeyiz. Allah yar ve yardımcımız olsun
Gerçekler karşısında batıl eriyip gidecek ve kül olacaktır. Denildiği gibi ‘lilbatili cevle ve hilhakkı devle’. Batılın bir turu varsa hakkın bin turu var. Batılın bir turu varsa hakkın devleti var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.