Tarihin Yeni Turu
Nuray Mert’i kastetmesem de mert kadınlar var. Bunlar aynı zamanda kahraman kadınlar. Arap ülkelerinde mertlikte erkekleri geçen ve yaya bırakan bazı kadın tipleri var. Bunlardan birisi Ayat Arabi diğeri de İhsan el Fakih’tir. İhsan el Fakih güncellenen ve tarih sahnesinde yeni turlarıyla devam eden Safevi-Osmanlı mücadelesine ışık tutmaktadır. Türkiye’de son sıralarda sadece laik kesimler değil aynı zamanda kimi İslami kesimler bile kendilerini reddi mirasa kaptırmış ve havlu atmışlardır. Günümüze izi düşen Osmanlı olgusunu yok farz etmektedirler. Biz unutsak da başkaları unutmuyor. Hatta daha ilerisine gidenler var. Arapların ağız tadı bozulsa da tarihin tadını hala damaklarında hissedenler var. Said Duri adlı Arap müellif Osmanlıların yıkılışından en çok Arapların zarar gördüğünü ifade etmektedir. Araplarla Türkler ayrılmasaydı şimdi Safevi sarkıtı bu kadar bölgeye uzanabilir miydi? Sair Duri, Araplar ve Türklerin Siyam ikizleri gibi olduğunu ifade etmektedir. Churchil vasiyetnamesinde zinhar Türklerle Arapların birbirlerinden koparılması siyasetini tavsiye etmektedir. Sykes-Picot buna amirdir. Bunu yapmak için de şimdi emperyalizm aracısı olan İran milletini devreye sokuyorlar. Tarihte bazı aracı milletlere rastlanmıştır. Sözgelimi, Hindular vaktiyle İngilizlerin dünyadaki aracı milletlerinden birisiydiler. Onları Fiji’den Güney Afrika ve Kenya’ya kadar geniş bir coğrafyada kullandılar. Sonrasında Napolyon’dan itibaren emperyalizmin şarktaki aracı milleti Yahudiler oldu. Şimdi de bir ilave ile birlikte Persler devreye sokuluyor. Bu nedenle de Muhammed Surur Zeynelibadin tam bir isabetle ‘Cae Devru’l Mecus’ kitabını kaleme almıştır. Bu kitabıyla sıranın Mecusi kalıntılarına veya İranlılara geldiğine parmak basmıştır. Anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az!
*
Arapların talihsizliği Türklerden kopmalarıdır. Şimdi emperyalistler bu ayrılanlar kafilesine bir de Kürtleri ilave etmek istiyorlar. Halbuki, Filistin sorununun halledilememesinin nedeni ortak bir çatı devletinin olmaması ve Filistin’in bu suretle ortak ve merkezi mesele olmaktan çıkmasıdır. Önüne gelenin istismar kartı olmuştur. İran’ın bölgeye salınması da yine ortak çatı devletinin yok olmasındandır. Arap milletinin felaketi Osmanlının çökmesiyle başlamıştır. Nitekim Muhammed Hayr Abdulkadir’in ‘Nekbetü’l ümmeti’l Arabiyye bisukuti’l Hilafeti’l Osmaniyye/ Arapların Felaketi Osmanlı Hilafetinin Yıkılmasıyla Başladı’ kitabı konuyu etraflıca özetlemektedir. Araplar açısından felaketlerin anası Osmanlı’nın yıkılmasıdır. Milli enaniyetten ve menhus ırkçılık zevkinden dolayı bunu göremeseler de sonuçlarını yaşamışlar ve katlanmışlardır. Lakin günümüzde sonuçları katlanılamayacak dereceye ulaşmıştır. Osmanlı yıkılmasına rağmen yerini tutacak bir sistem kurulamamıştır. Bundan dolayı sancı devam etmektedir. Batılılar da Osmanlı anlamına gelecek bir yapının yeniden inşasına İsrail ve kendi çıkarları adına karşıdırlar. Bundan dolayı Safevi projesine dört elle sarılmışlar ve bunu pompalamaktadırlar. Obama’ya göre, Araplar düşmanlarını ne Perslerde ne de Yahudilerde arasınlar! Onlara düşman olarak kendileri yeter! Düşmanları kendi içindedir.
*
İhsan el Fakih, ‘Safevi-Osmanlı mücadelesinin çağdaş versiyonu’ başlıklı yazısında çoklarının göz ardı ettiği gerçekleri nazara vermektedir. Bu yazısında İhsan el Fakih Suudi Arabistan ile Türkiye arasında emareleri görülen ittifakın daha geniş Sünni bir ittifakın nüvesi ve çekirdeği olacağına parmak basmaktadır. İnşallah böylece bir şer hayırlara vesile olur ve hayırların önünü açar.
İran’ın birinci düşmanı İsrail değil, Türkiye ve varisi olduğu Osmanlı coğrafyası ve anlayışıdır. Aksine İran İslam dünyasının ikinci İsrail’idir. Bunu söyle okumayan İran ve Şia’yı tanımamaktadır. Günümüzde İttihad-ı İslam yeni Safevilerin kırılmasıyla gerçekleşecektir. Salahaddin Eyyübi ve Yavuz Sultan Selim İslam birliğini nasıl temin etti? Şii şevketi kırılmadan bu temin edilemezdi. Safevi yayılması muvakkaten Osmanlıların Avrupa’da ilerleyişlerini durdurmuştur. Yavuz da yönünü şarka çevirmiştir. Çaldıran bir milat olmuş ve Safevlerin ilerlemesi durdurulmuştur. Lakin İran’ın tarih boyunca desiseleri devam etmiştir. Bu mücadele çağdaş turlarla birlikte yoluna devam etmektedir. Humeyni mezhep kavgalarını yeniden hortlatmıştır. Sünniler onlara teslim olmadıkça Sünnilerin mezhepçilik yaptıklarını ileri sürüyorlar. Halbuki, anayasalarından tutun da fiili siyasetlerine kadar her şeyleri mezhep üzerine kuruludur. Mezhepleri de alelade bir anlayış değil Sünnilere yönelik kin birikimidir. Her fırsatta onun intikamını alma sevdasıdır. Bundan dolayı Humeyni rejimi milyonlarca Müslümanın kanının akıtılmasından sorumludur. Adamların mezhepten başka sermayeleri yok.Yemen’deki olaylar da bu mücadelenin bir parçasıdır. Husilerin başkaldırması Yemen isyanlarının bir devamıdır. Biz de tanıyı ve teşhisi doğru koyduğumuzda görev taayyün edecektir. Teşhis yoksa tedavi de yoktur. Kısaca İhsan el Fakih gibi adı değil ama kendi mert kadınlara kulak verelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.