Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Baş Başa Bağlıdır

Baş Başa Bağlıdır

Karadenizli somon balığını derinden süzerek satıcıya sormuş: “Hemşerum merak ediyorum, habu balığın erk mi dişi mi olduğunu anlamak için başına mı bakacağuk kuyruğuna mı?”

Satıcı demiş ki “Amca ben bu işlerden anlamam, benim işim balık satmak, sen en iyisi akvaryumcular var onlara git sor.”

Akvaryumcu da amcanın sorusuna anlam verememiş:

“Sorduğun zor bir mesele, bu soruya ancak Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergün Paşa cevap verir. Tek yetkili o, baş derse baştır, kuyruk derse kuyruktur.”

Cumhurbaşkanı “Başkanlık Sistemi” diye diretiyor…

Yani bu millet başsız diyor.

Direnişin karşında tek sorun tutucu muhalefet.

Kemalizm... Bu ideoloji 1924 yılından sapmak istemiyor.

Tıpkı bir din anlayışında değişmeyen hadisler, içtihatlar, o ne dediyse o!

Halbuki uyuz demokrasilerde herkesin baş olması Lozan sonrasında Batılılaşmanın bir gereğidir. Batılılara asimile olacağımız hususunda söz verdik, kâğıtlara da imza attık. 

Çin atasözüdür, herkesin baş olmak istediği yerde herkes köledir…

Bu anlayışı rehber edinen Çinliler dünyanın piyasasına hâkim oldular. Çin ekonomisinden tek ses çıkıyor, tek çark diğer küçük çarkları çalıştırarak ekonomi boyutu ile dünyaya adeta meydan okuyorlar. Çok seslilik, çok gürültü, çok şamata, çok sorun…

Başkanlık sistemi deyince Kemalistler kurulu teyp gibi başlıyorlar saymaya. Meksika sistemi, Amerika sistemi, Latin Amerika sistemi… Başka bildikleri yok…

Kültür o kadar, nato kafa nato mermer.

Batıcılık insanımızın zekâ seviyesini sömürülme alışkanlığında tutunca düğmeye bastığınızda aynı sesleri, aynı şarkıları, aynı nakaratları duyarsınız…

Öz kaynaklara dönerek baş olmak yok, ille de köle olmak var.

Cumhurbaşkanı hem başkanlık     diyor, hem de bu sistemin değişmesini öneriyor.

Çağın devrimi dediğimiz olay     budur işte. 

Eğriden doğru çıkmayacağına göre dışarıdan ithal ettiğimiz bu eğri büğrü çağdaş ve de çakma laikçiliği değiştirerek zararın nesrinden dönsek kârlıyız.

Tarih 31.03.1998. Diyarbakır, 3 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde maznun (sanık) Erdoğan, son savunmasını yapıyor (mahkeme zabıtlarından alınmadır): 

“...13-9, 35-29’daki konuşma metni okundu, Özellikle konuşmada geçen: ‘Evet benim referansımdır, göğsümü gere gere söylüyorum, benim referansım İslâm’dır, bu ezanlar susmayacak, kutlu doğumlar sancılıdır, her türlü doğum öncesinde sancı vardır, eğer bugün bu ülkede benim başörtülü bacım üniversiteye rahatlıkla giremiyorsa, benim üniversitedeki bacıma, ‘kazandın ama başörtünü çıkarmadıkça okuyamazsın deniyorsa’ bu ülkede zulüm vardır kardeşler... Ben size dünyadan bir örnek vereyim. Biliniz ki, her devrin firavunları vardır, her devrin Nemrutları vardır ama biliniz ki her firavunun, her Nemrut’un bir İbrahim’i vardır’, sözleri hatırlatılarak sanıktan soruldu: (Maznun Erdoğan cevap veriyor).

‘Her şeyden önce ben, bir Müslüman’ım. Attığım her adımda inancıma uygun olanı arıyorum, bu bağlamda referansım İslâm’dır, bunu kişisel olarak belirttim. 

Kutlu doğumdan maksadım, aydınlık bir Türkiye’nin ortaya çıkacağı, Güneydoğu’daki bu sıkıntıların biteceği, bu sıkıntıların aydınlık Türkiye’nin doğum sancıları olduğunu kast ettim.

Üniversiteli öğrencilerin başörtülü bir şekilde rahatlıkla okula girememeleri ile ilgili olarak sadece başörtüden dolayı okuma haklarını kaybettiklerini manevî zulüm olarak söyledim. 

Nemrutlar ve firavunlar sözlerinde de tarihî bir örnekleme yapıyorum. 

Genel olarak partim iktidara geldiği takdirde, vaktiyle Firavun’da, Nemrut’ta olduğu gibi aydınlığa çıkacağını, ülkenin huzura kavuşacağını söylemek istiyorum.”

Bu geçmiş hatıra Kürtçüler’i peşine takan HDP’ye ithaf olunur.

Demek ki bu ülkede zulüm kavmiyete değil İbrahim’i oluşa bakıyor…

O yüzden başlar başa bağlanacak, ayrıcalıklar son bulacak...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi