Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Mezhep ve Din Farkı

Mezhep ve Din Farkı

Cumhurbaşkanı Erdoğan zaman zaman mezhep meselesine temas ediyor.  Mezhep yerine dini öncelemenin daha hayırlı ve doğru olacağını vurguluyor. Meselenin bam teli de burası ya!  Bunu nasıl ayırt edeceğiz, sağlamasına nasıl varacağız?   Mezhep ile dinin alanını nasıl ayıracağız?   Mezhep dinin dışında bir alan mıdır? Dinle kesiştiği ve ayrıldığı noktalar nelerdir? Bunlara ciddi cevaplar verilmelidir.  Ben kendimce bir cevap denemesinde bulunayım.  Peygamber ve peygamberler varken dinin sahibi vardı.  Peygamberlerin irtihalinden sonra birinci derecede dinin sahibi olan kimse kalmamıştır.  Tali sahipleri varis düzeyindedir.  Gazali’nin ifadesiyle masum imam tektir ve o Hazreti Muhammed’dir.  Üst kimliğin tek temsilcisi peygamberdir.  Peygamberlerin irtihalinden sonra yapılan din yorumları ise mezhep düzeyindedir ve alt kimliktir.  Mezhepçiliğe en karşı olanlar ise selefilerdir.  Akaitte tevile karşı çıkarlar.  Ameli konularda da mezhep ayrımına muhaliftirler. En azından bilinen yöntemleri budur.  Dolayısıyla mezhepçilik meselesine en fazla karşı çıkanlar selefiler olmalarına rağmen İslam dünyasında Şia ile birlikte en şedit mezhepçi grup olarak tanınırlar. Yanlış mıdır?  Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz. Peygamberin dini anlayışı veya uygulaması dindir.  Peygamber sahib-i dindir.  Onun dışındakilerin dini anlayışı ise mezheptir.   Asaleten dini peygamberlerden başkası temsil edemez. Bütün peygamberlerin ortak dini aslında İslam’dır. Hazreti Peygamberin dışında kimse kamilen dini temsil edemez ve uygulamaları din yerine geçemez.

Cumhurbaşkanı ise bütün kabahati mezheplerde görüyor.  Bu hususta şunları söylüyor : “Mezhepçilik şu anda İslam dünyasını, ümmeti paramparça etti. Bunu bizzat yaşadık. Şu anda bunun Irak'ta, Suriye'de, Filistin'de, Yemen'de görüyoruz. Acımasızca Müslüman Müslüman'ı öldürüyor. Bu sadece mezhebi farklılık nedeniyle. Bu kadar açık ve net. Bunları bizzat siyasetçi olarak biz de yaşıyoruz. Kendileriyle bunu konuşuyoruz. Açık ve net, bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim tek dinimiz İslam'dır. Bunu böyle bilmemiz lazım. Ne yazık ki mezhebini din edinmiş olanlarla başımız dertte. Sıkıntı burada…”  İstenmese de mezhep ve din kavgalarının olması tabiidir.  Tefrika yadırganır ama yine de hayatın bir kanunudur.  Elbette ideal olan birlik ve bütünlüktür.  Lakin dünya imtihan yeri olduğundan dolayı tefrikaya sahnedir.  Allah dünyayı bunun için yaratmıştır. Müçtehitlerin yerinde yaşayan peygamberler olsa mezhep yerine din olgusundan bahsederdik.  O takdirde din vahiyle müeyyet ve ismetle mücehhez kalacaktı. Mezhepleşme olmayacaktı.   Din kusursuz olmakla birlikte onun anlayışını yansıtan mezhep hata ve sevaba açıktır.  Kimse mezhepleri eşitleme konumunda değildir. En azından bizler fırka olarak Ehl-i Sünneti en isabetli mezhep veya İslami anlayış olarak değerlendirmekteyiz. Bundan feragat da etmeyiz.  Mezhep dinin muradını ortaya çıkarmaya ve künhüne varmaya çalışır.  Lakin bu sonuçta içtihat düzeyidir ve hata doğruluk payı vardır.

Din ve mezheplerin yapıcı olması genel bir kuraldır. Bu mesele öne çıkarılabilir.  İmanın şubeleri bahsinde yapıcılık veya müspet hareket bahsi de vardır.  Burada din ve manevi değerler, menfi çığırlara alet edilmemeli bilakis yapıcı davranış ve müspet çığırlar için merci yapılmalıdır.  Din ve mezhep müspet yani yapıcı atmosferde ele alınmalıdır.  Yapıcı olmayan zaten şaibelidir. Din ve mezhepler siyasi yayılmacılığın aleti haline getirilmemelidir. Şiiler ise Sünnileri muhalifler yani ötekiler olarak konumlandırmaktadır.  Bundan dolayı güce erişince tarihi kin birikimini tedavüle sokmuştur.  Şiiler futuhatı gayri Müslim dünyaya değil aksine Sünni dünyanın merkezine doğru yapmak ister.  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki hassasiyetine katılmakla birlikte yaklaşım ve tarzını benimsemekte zorlanıyoruz.   Taassup düzeyinde değil de hakkı arama düzeyinde mezhebi çizgiyi benimseme fazilettir. Din ve mezhep nüfuz kapma yarışına alet edilmemelidir. Bunu dile getirmek bir tespit olsa da çözüm değildir.  Çözüm teorilere göre değil genelde fiiliyata göre şekilleniyor.  Hasan el Benna ve Bediüzzaman doğru İslamiyet tabirini kullanır, Buna mukabil Muhammed Gazali (es Saka) mağşuş yani sahte dindarlıktan bahseder.  Dini siyasete alet eden anlayışlar doğru İslamiyeti değil yanlış İslamiyeti temsil ediyorlar. Buna mukabil siyaseti dine alet edenler yani dini siyaset için değil de siyaseti din için yapanlar doğru İslamiyet dairesine girmiş olurlar.  Mezhep kavgaları istemiyoruz ama bunun yolu mezhepleri inkardan geçmez.  Mezhepler tarihi bir birikim ve bir vakıadır.  Üzerinden atlanılamaz. Elbette mezhep tali, din esastır. Bununla birlikte mezhep de esastan kaynaklanmaktadır.   Arada bir telazum /beraberlik var. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi