Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

“İstanbul 8,2 Şiddetindeki Depremle Yıkıldı” (2)

“İstanbul 8,2 Şiddetindeki Depremle Yıkıldı” (2)

New Ma­na­ge­ment Plan For Is­tan­bul: İs­tan­bul için Ye­ni Yö­ne­tim Pla­nı

Dün bu kö­şe­de İs­tan­bu­l’­da mey­da­na ge­len (ge­le­cek olan) dep­re­mi, 8,2 şid­de­tin­de­ki dep­re­mi yaz­mış­tık. Yüz bin ölü ve 150 mil­yar do­lar za­ra­r…

Bu­gün de­vam edi­yo­ruz.

Ev­le­ri yı­kıl­ma­yan­lar da hu­zûr için­de de­ğil­di­ler. Ko­ca şe­hir bat­mış­tı ve on­lar et­raf­la­rın­da mey­da­na ge­len olay­la­ra göz­le­ri­ni ka­pa­sa­lar da can­hı­raş fer­yât­la­rı duy­maz­lık­tan ge­le­mez­ler­di. Hem gel­se­ler de ba­şı­na bin­bir fe­lâ­ket ge­len in­san­la­rın bir kıs­mı on­la­rı ra­hat bı­rak­mı­yor­du za­ten. İs­yân­lar, ta­lan­lar, sa­bo­taj­lar, soy­gun­lar, hak­ka te­câ­vüz­ler al­mış ba­şı­nı git­miş­ti. Lüks vil­la­lar­da ya­şa­yan­lar da kor­ku­dan ev­le­ri­ni de­mir par­mak­lık­lar­la ko­ru­ma­ya al­dık­tan son­ra şeh­ri terk et­miş­ler­di. Bir kıs­mı Av­ru­pa­’ya kaç­mış, bir kıs­mı baş­ka şe­hir­le­re ge­çi­ci ola­rak git­miş­ler­di. 

Dep­rem­den son­ra, NMPI, Av­ru­pa Bir­li­ği ta­ra­fın­dan bü­tün yar­dım ku­ru­luş­la­rı­nın ko­or­di­nas­yo­nu için gö­rev­len­di­ril­miş­ti. Ar­tık yar­dım ku­ru­luş­la­rı NMPI ta­ra­fın­dan ko­or­di­ne edi­le­cek ve tek el­den da­ha ya­rar­lı dü­zen­le­me­le­re gi­di­le­cek­ti. İlk ba­kış­ta bu, he­men her­ke­sin hem­fi­kir ol­du­ğu bir yak­la­şım­dı. NMPI, gi­de­rek yar­dım­lar­la yük­sek bir ka­bul gör­müş, sem­pa­ti ka­zan­mış ve ne­re­dey­se bü­tün İs­tan­bul­lu­la­rın gön­lün­de ken­di hü­kü­met­le­rin­den zi­yâ­de yer al­mış­tı; hat­tâ in­san­lar ken­di top­lu­mu­nu lâ­net­li­yor, he­le he­le hü­kü­me­tin adı­nı da­hi duy­mak is­te­mi­yor­lar­dı ama NMPI lo­go­su­nu gö­ren­ler tan­rı­sal bir gü­cün, bir iyi­lik pe­ri­si­nin ken­di­le­ri­ne ku­cak aç­tı­ğı­nı dü­şü­nü­yor­lar­dı. Böy­le­ce NMPI İs­tan­bu­l’­un bü­tün yö­ne­ti­mi­ni eli­ne al­dı. Üs­te­lik bu te­re­ya­ğın­dan kıl çe­kil­me­sin­den da­ha ko­lay ol­du. Zâ­ten in­san­lar da­ha dün­den bu yet­ki­yi bu ku­ru­lu­şa ver­mek için can atı­yor­lar­dı. Bir kı­sım İs­tan­bul­lu­lar yıl­lar ge­çip de dep­rem şöy­le ya da böy­le unu­tu­lup, ar­tık ye­ni­den İs­tan­bul tra­fi­ği­ne, iş­le­ri­ne güç­le­ri­ne dö­nün­ce ger­çek­ten çok şe­yin de­ğiş­miş ol­du­ğu­nu an­la­ya­cak­lar­dı. Ar­tık bü­tün ki­lit ma­kam­lar­da ya­ban­cı­lar otu­ru­yor­lar­dı. So­kak­lar Türk­le­rin, ma­kam­lar ya­ban­cı­la­rın ol­muş­tu. İs­tan­bu­l’­la il­gi­li her ka­rar­da İs­tan­bul Ser­best Böl­ge Hü­kü­me­ti­nin adı ge­çi­yor­du. NMPI iler­de gö­re­vi bı­ra­ka­cak­tı ve ar­tık 1453’ten bu ya­na –İn­gi­liz­le­rin çok kı­sa bir dö­nem, 1920 ön­ce­si iş­ga­li bir ke­na­ra bı­ra­kı­la­cak olur­sa- Türk­le­rin yö­ne­ti­min­de olan İs­tan­bul, ar­tık Ulus­lar ara­sı bir kon­sor­si­yum ta­ra­fın­dan idâ­re olu­na­cak­tı. İs­tan­bu­l’­da ya­şa­yan nü­fû­sun üç­te bi­ri bu­nun an­la­mı­nı bil­mi­yor­du, pek de umur­la­rın­da de­ğil­di ha­ni... Nü­fû­sun an­cak on­da bi­ri bu­na kar­şı duy­gu­lar bes­li­yor­du ama di­le ge­ti­re­cek za­man ve ze­mîn bul­duk­la­rı da söy­le­ne­mez­di; sâ­de­ce kah­ve kö­şe­le­rin­de söy­le­ni­yor­lar­dı. 

Ba­zı yar­dım ku­ru­luş­la­rı da­ha baş­tan NMPI­’ya bağ­lan­ma­ya di­ren­di­ler. Bun­lar ken­di ken­di­le­ri­ne İs­tan­bul­lu­la­ra yar­dım edi­yor­lar­dı ama za­man za­man ya­pı­lan şi­kâ­yet­ler üze­ri­ne NMPI mu­hâ­fız­la­rı ta­ra­fın­dan tar­tak­la­nı­yor­lar, bâ­zen ki­bar bâ­zen de sert ted­bir­ler­le uzak­laş­tı­rı­lı­yor­lar­dı. NMPI bu yar­dım ku­ru­luş­la­rı­na iş­bir­li­ği öne­ri­yor, ik­nâ et­me­de ba­şa­rı­lı ola­maz­lar­sa bu yar­dım ku­ru­luş­la­rın­da ça­lı­şan­lar ara­sın­dan ken­di­le­ri­ne ka­za­na­bi­le­cek­le­ri in­san­la­rı ayar­tı­yor­lar­dı. Zâ­ten zor şart­lar al­tın­da yar­dım ku­ru­lu­şu ola­rak ayak­ta kal­ma­ya ça­lı­şan ve Ana­do­lu­’da ör­güt­le­nen bu ku­ru­luş­lar bi­le ken­di in­sa­nı­nı el­de tut­mak­ta zor­la­nı­yor­lar­dı. 

1509 dep­re­mi 14 Ey­lül­de, 1689 dep­re­mi 25 Ha­zi­ran­da, bir yıl son­ra­ki dep­rem 11 Tem­muz­da, 1719 dep­re­mi 14 Ma­yıs­ta, 1754 yı­lın­da­ki dep­rem de 3 Ey­lül­de, 1766 dep­re­mi 23 Ma­yıs­ta, 1894 bü­yük dep­re­mi (Bü­yük Ha­re­ket-i Arz) ise 10 Tem­muz­da mey­da­na gel­miş­ti. 7 Ma­yıs 2006 dep­re­min­den son­ra bu yı­lın 23 Ey­lü­lü ha­sar­lı bi­na­la­rı ta­ma­men yer et­miş; İs­tan­bul­lu, yüz­yıl­la­rın bi­ri­ki­mi­ni ta­şı­yan kor­ku­yu ye­ni­den his­set­miş­ti. Ye­rin al­tın­da­ki de­vin ho­mur­tu­su İs­tan­bul­lu­yu yi­ne kor­kut­muş­tu. “Ho­mur­tu­la­rı za­man za­man du­yu­lan bu dev, top­ra­ğın üs­tün­de faz­la­ca yıp­ra­tı­cı iş­ler ya­pan İs­tan­bu­l’­a aşı­rı aba­nan üst­te­ki­le­re bir ders ve­re­cek­ti­” de­di bâ­zı dep­rem uz­man­la­rı. 2000 yı­lın­dan îti­bâ­ren ki­mi dep­rem pro­fe­sör­le­ri kı­lık kı­yâ­fet­le­ri­ne çe­ki dü­zen ver­miş­ler ve te­le­viz­yon yıl­dı­zı ol­muş­lar­dı. Bun­lar­dan ki­mi saç­la­rıy­la, ki­mi te­nis oyun­la­rıy­la, ki­mi kü­pe­le­riy­le, ki­mi film ar­tis­ti kı­yâ­fet­le­riy­le, ki­mi de Hül­ya Av­şa­r’­la mü­nâ­ka­şa yap­ma­la­rıy­la ün­len­miş­ler­di. Dep­rem ede­bi­ya­tı­nın zen­gin­leş­me­siy­le ağ­zı laf ya­pan ve ede­bî sa­nat­la­rı iyi kul­la­nan ki­mi uz­man­lar da tü­re­miş­ti el­bet­te... 

Eko­no­mik kriz baş gös­te­rin­ce te­le­vo­le eko­no­mist­le­ri TV ek­ran­la­rın­dan arz-ı en­dâm et­me­ğe baş­lı­yor­lar­dı; dep­rem söy­len­ti­le­ri çı­kın­ca ya da yer ha­fif ve­ya ağır sal­la­yın­ca te­le­vo­le dep­rem uz­man­la­rı... Can alı­cı dep­rem­le­rin ar­dın­dan bir­kaç ay ül­ke­nin gün­de­mi­ne otu­ran ko­nu ve ate­şin düş­tü­ğü yer­ler­den du­yu­lan fer­yâd-u fi­gâ­nın te­si­riy­le mey­da­na ge­len has­sâ­si­yet, il­gi­li ki­şi ve ku­ru­luş­la­rı sağ­lık­lı ted­bir­ler için kol­la­rı sı­va­ma­ya iti­yor­du. Fa­kat ko­nu gün­dem­den dü­şüp, acı­lar ha­fif­le­yin­ce her şey za­man­la unu­tu­lu­yor, dü­şü­nü­len ted­bir­ler de tek­rar raf­lar­da­ki ye­ri­ni alı­yor­du.
So­nun­da in­san­lar ken­di­le­rin­den olan in­san­la­rın ken­di­le­ri­ni yö­ne­te­me­ye­ce­ği­ni san­ki da­ha çok kav­ra­dı­lar ve İs­tan­bu­l’­un fe­tih­ten ön­ce­ki in­sa­nı­nın “Bi­zans ser­pu­şu gör­mek­ten­se Türk sa­rı­ğı gör­me­ği ter­ci­h” nok­ta­sın­da­ki alış­kan­lı­ğı, ter­si­ne bir tâ­ri­hî di­ya­lek­tik­le, “çan­ta­sı­nı ko­ru­ma­sı­na ta­şıt­ma­yan Ba­tı­lı pro­fes­yo­nel­le­re­” yö­nel­di. 2000’li yıl­lar­da bü­rok­ra­si­de, med­ya­da, is­tih­ba­rat uz­man­lı­ğın­da, iş dün­yâ­sı ve ka­mu yö­ne­ti­min­de 68 ku­şa­ğı­nın es­ki Sta­li­nist­le­ri­nin ye­ni sol prag­ma­tiz­miy­le Ke­ma­list fır­sat­çı­lı­ğa kal­bet­me­le­ri, seç­kin­ci sta­tü­nün bir müd­det da­ha ko­run­ma­sı­na yol aç­tıy­sa da son dep­rem ve eko­no­mik çö­kün­tü­nün ar­dın­dan ar­tık kim­se yer­li yö­ne­ti­ci gör­mek is­te­mi­yor­du; hem ye­rel yö­ne­tim­ler­de hem mer­ke­zî yö­ne­tim­de hem de med­ya­da ve iş dün­yâ­sın­da... 2000’li yıl­lar­da yap­tı­ğı kur­tar­ma ça­lış­ma­la­rıy­la hem yurt için­de hem de yurt dı­şın­da hay­li ta­nı­nan AKUT bi­le ge­çen on beş, yir­mi yıl için­de ulus­lar ara­sı bir ku­ru­luş hâ­li­ne gel­mek­le be­râ­ber yö­ne­ti­mi­nin ağır­lı­ğı­nı ya­ban­cı­lar­dan oluş­tur­ma­ğa baş­la­mış­tı. 

De­va­mı ya­rı­n…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi