Oktay Sinanoğlu ‘Mühim’ Adamdı!
İskoç Yazar Lord Kinross, tarih boyunca kendi içlerinden sayısız deha çıkaran Türk milletini bu dehalarına sahip çıkmamakla itham eder ve bu yönüyle bizi oldukça ilginç bulur! Geçtiğimiz gün vefat eden Oktay Sinanoğlu Kinross’un bu tespitine oldukça uyuyor! Maalesef merhum Sinanoğlu’da, Doğu toplumlarından çıkan her dehanın kaçınılmaz akıbetine uğramış başka ülkelerde gördüğü itibar ve kıymeti kendi ülkesinde görmemiştir! Amerika’da oldukça genç yaşta kimya alanında beş önemli “kuram”a imza atarak profesör olduğu halde, kendi ülkesinde 60 yaşından sonra tanınmaya başlamıştır. Tanınmış tanınmasına da, anlaşılamamıştır! “Körün fili tarifi” hesabı, yıllardır kendisine odaklananlar ‘anlama’ noktasında gerçekten gaflete düşmüş, onu farklı yerlere oturtmuşlardır!
Tamam, “derin” bir filozof değildi ama “münevver” ve “meselesi” olan bir “âlim” idi… Sahip olduğu müthiş ilmi kariyeri dışındaki uğraşıları, fikirleri, ilgi alanları ve “nev’i şahsına münhasır” tavırları kendisi gibi düşünmeyen insanlarca daima aşağılandı. Ölümünden sonra sosyal medyada yazılanlara bakıyorum, hâlâ onu aşağılayan mallar var! Neymiş efendim kariyeri abartılıymış, megalomanmış, dil konusunda paranoyak ve fazla radikalmiş, milli siyaset konusundaysa komplocu tezlere sahipmiş..! Ne isteniyor anlamıyorum ki; hem çok iyi bilim adamı, hem dil bilimci, hem mütevazılık abidesi, hem düşünür olsun ama en önemlisi bizimle aynı düşünce ve fırkadan olsun..! Bu kör taassuptan ötürü adamın kimya alanındaki müthiş üstünlüğü ve kariyerinin bile üstü çiziliyor!
Bu ülke insanı onu daha çok, kültür emperyalizminin dayatmalarından biri olan ‘dil kıyımı’na karşı verdiği mücadeleden tanıyor… Eldivenden merdivene her konuda söz söyleme ve hüküm verme konusunda kendisini yetkin hisseden büyüklerimizin bir sene “Türkçe ile felsefe, bilim yapılmaz, bilim dili kurulmaz deniyor. Bunların tamamı ırkçılık kokan açıklamalardır” dediği, bir sene sonrada “şu anda Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız.” seviyelerinde dibe vuran ‘Türkçe’ hassasiyetine sahip olduğumuz bu memlekette, her milletin bilimi kendi diliyle yapması gerektiği istikametindeki düşünceleri ve ürettikleri oldukça önemlidir. Batı hayranlığının ve Türk kimliğine duyulan hazımsızlığın arttığı bir dönemde bu işlerle iştigal etmek gerçekten zordur.
Oktay Sinanoğlu’nun, bir milletin var oluş sebebi olan kültür birliğinin en önemli öğesi olan “Dil”in yozlaşması veya yozlaştırılmasının nelere mal olacağıyla alakalı sağlam gerekçeleri vardı. Bundan ötürü Türkiye’nin savunmasını Türkçe’nin savunması ile başlatan tezler ileri sürmüş, zihinlerin ve gönüllerin köleleştirildiği kültürel sömürgeciliğe dikkatleri çekmeye kendisini adamıştı…
Hülasa
Bilim alanındaki unvanları ve başarıları acısından ele alındığında Türkiye için benzersiz bir insandı… “Benzersiz” tarifini övgü anlamında kullanmadım; gerçekten erken yaşlarda kendisine bahşedilen zekânın zekâtını uzmanı olduğu ve ilgilendiği alanlarda eksiksiz veren ve bu anlamda bu ülkede dengi olmayan biriydi!
Araba Arap, Fransız’a Fransız, Alman’a Alman, İngiliz’e İngiliz denildiği ama Türk’e “Türkiyeli” denildiği günümüz şartlarında, bırakın yabancı dilde eğitime karşı çıkmayı, “resmi” olarak ‘Türk’ ve ‘Türkçe’den vazgeçmenin anayasal teminata kavuşturulmasının hesabının yapıldığı şu günlerde, “Türkçe Giderse Türkiye Gider” aforizmasını dilinden düşürmeyen merhum Oktay Sinanoğlu’nun çabaları daha iyi anlaşılmaktadır!
Şairin ediği gibi: “meşhurdur söylenir dillerde ey dil/ sağ iken bir şahsın kadri bilinmez.” Kalbimizin kürsüsünü dolduracak hocaların sayısının iyice azaldığı günümüz Türkiye’sinde, lâyık olduğu gibi taltif edilemeyen koca yürekli bir vatanperver âlimdi Oktay Sinanoğlu hoca… Mekânı cennet, ruhu şâd olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.