Tarihten Ateş Devşirenler
Ağzınızla kuş tutsanız da haminiz olmazsa bir yerlere gelemezsiniz. Batı’da da durum bu minvaldedir. Belirli mahfillerin adamı olmazsanız, onlara yaranmadan sizi belirli yerlere getirmezler. Herkese Nobel barış ödülü vermeyecekleri gibi kaleminizden hikmet damlasa bile belirli mahfillerin sözcülüğünü yapmazsanız size ödül falan vermezler. Necip Mahfuz nasıl Nobel edebiyat ödülünü kazandıysa, Orhan Pamuk da aynı süreçten geçmiştir. Belki de hak etmişlerdir. Lakin hak etmek asla bu ödüle konmanızı sağlamaz. Temel şart olsa da yeterli şart değildir. Başka maharetleriniz de olmalıdır. Kendi fezanızı ve gök kubbenizi, dünyanızı temsil ederseniz niçin Batılılar size kendi ödüllerini versinler? Necip Mahfuz, ‘Evladu Haretüna’ gibi kitaplarında dini hafife almıştır. Necip Mahfuz zaman zaman ayıkan adamlardan biridir. Her hali aynı değildir. Dine yaklaştığı gibi uzaklaştığı dönemler de olmuştur. Bununla birlikte yine de din karşıtı azgın edebiyatçılardan birisi sayılmaz. Daha doğrusu sistematik olarak Selman Rüşdi gibi dine karşı tavır almamıştır. Onun dinle ilgili metinleri sosyal hayat içinde geçen değini veya sert kabilinden olmalıdır. Orhan Pamuk ise daha ziyade Batı kültürünü terennüm etmektedir. Onun ötesinde onu Nobelli yapan hususlardan birisi reddi miras geleneğini sürdürmesidir. Özellikle de Ermeniler ve Kürtlerle ilgili sarf ettiği sözler reddi miras sermayesini kullandığını gösterir. Ne kadar kendini ve geleneklerini kötülersen Ba- tı’da o derece öne çıkarsın. O ve onun gibiler milletini ve tarihini suçlamayı sermaye olarak kullanmaktadır. Bu da Batı’da geçer akçe olarak kabul edilmekte ve sizi meşahir zümresine ilhak etmekte ve şöhret minderine çekmektedir.
*
Neden Orhan Pamuk’u hatırladım? Bana Mankurtlaşma eğilimi hatırlattı. Meşhurdur insanlar işkence altında yapmadıklarını da itiraf ederler. Mısır’da içeri alınan bir adam işkence altında bütün Mısır liderlerini de kendisinin öldürdüğünü itiraf eder. İşkencecileri bununla övünmüş de olabilir. Birde beklentilerin konuşturduğu muhteris tipler var. Ozan Ceyhun, Alman Cumhurbaşkanı Joachim Gauck’ın izinden hızını alamayan Cem Özdemir’in işkence ile değil ama beklentileri üzerinden tarihteki bütün katliamları Türklere fatura ettiğini hatırlatıyor. Meğerse adamın gözü bu sayede dışişleri bakanı koltuğuna oturmakmış ! Bu gibi hallerde herhalde ‘gözünü toprak doyursun’ derler. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ve Parlamento Başkanı Norbert Lammert'in açıkça soykırım demelerini öven Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir'in Almanya'da Dışişleri Bakanı olma hayali kurduğunu dile getiren Ceyhun ‘Almanya bunu kendisine vaadetmişse bile 5 kuruşluk kıymeti, hükmü kalmadı o bakanlığın’, diyor. Federal Meclis'te Yeşiller Eş Başkanı Cem Özdemir'in, "1915 yılında yalnız Ermeniler değil aynı zamanda Asuriler, Süryaniler ve Pontuslu Rumlar da katledildi" sözlerine de değinen Ozan Ceyhun, "Bence Cem eksik söylemiş. Cem Özdemir iyi bilgilendirilmemiş bu konuda. Ben ona yardımcı olayım. ABD'deki Kızılderilileri de Türkler katletti. Afrika'daki siyahilerin köle olarak dünyanın dört bir yanına satılması ve siyahilerin çok sayıda katli, Cezayir'deki Cezayirlilerin katledilmesi, örneğin Yunanistan'daki Batı Trakya'daki Müslümanların inim inim inletilmesi, ezilmesi hatta belki Cem Özdemir bilmiyordur, onun ataları Çerkezleri katledenler Türklerdir. Cem Özdemir öyle bir açıklama yapmıştır ki bütün katliamların hesabını bizim atalarımıza yükleseydi hiç şaşırmazdım.”
*
Cem Özdemir’i hatırlatan hallerden birisi de Mısır’da yaşandı. Sisi’nin milli eğitim bakanı olabilmek için yarışan Prof. Büseyne Keşk özlediği ve düşlediği makama ulaşmak için Engizisyon çığırını hortlattı. İhvancı olma töhmetinden kurtulmak ve milli eğitim bakanı olmak isteyen Büseyne Keşk Gize’deki özel Modern Fadl Okulu bahçesinde İslami kitapları tomar halinde meydana yığarak naralar eşliğinde onları ateşe verdi. Böylece Mısır’da Rabia ve Nahda meydanlarında adam yakma seanslarından sonra Modern Fadl Okulunda da kitaplar da ateşe verildi. Büseyne Keşk’in davranışının arkasında iki neden aranıyor. Suzan Mübarek’in eski papatyalarından olan Buseyni Keşk, Mürsi döneminde İhvan’la yakınlık arayışı içine girmişti. Yine mevkii makam kapmak uğruna. Bu yönde amcası meşhur vaiz Abdulhamit Keşk’in aziz hatırasından ve manevi mirasından yararlanmak istemiştir. Darbeden sonra bakan olma heveslerine ve ihtiraslarına gem vuramayan Buseyni, İhvan töhmetini üzerinden atmak ve İslamcılara karşı cephe önünde görünmek için İslami kitapları ateşe vermiştir, reddi mirasta bulunmuştur. Cem Özdemir ise kitapları yakmasa bile kariyer basamaklarını birer ikişer tırmanmak için Türkleri yakmıştır. Türkleri kötülemekte, nefret ile meşbu Almanlarla yarışa girmiştir. Ozan Ceyhun bu halini çok güzel tasvir etmektedir :” Cem Özdemir, Almanların ve de Türkiye ile sorunlu, Türkiye'yi sevmeyen Türkiye ile dertli Almanların bakanı olabilecek ve bunun için bu kadar koşturuyor, bu konuşmaları yapıyorsa da ne diyeyim; Allah kurtarsın" Allah ihtiras ateşinden kurtarsın. İşte bu gibi isimler ihtiras ateşiyle birlikte tarihi de tarih üzerinden günümüzün ilişkilerini de ateşe veriyorlar. Tarih üzerinden kavga ve husumet devşiriyor ve üretiyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.