Adalette Peşrev Olmaz
Türkiye Batılılaşma ile ithal ettiği yargı problemlerini bir türlü aşamamanın sürekli sıkıntılarını yaşıyor. Mahkemelerden çıkan kararlar adil da olsa, yanlış da olsa hedef tahtası…
İşin garibi, kararı hâkimler verir dayağı iktidarlar yer…
Hani nerde, bir saatlik adalet bir yıllık
ibadet?
Vahşice cinayet sadece görevi başındaki savcıyı öldürmekle sınırlı değildir, firavun Sisi misali günahsız insanları bir saat bile içeride tutmak da yargı cinayetidir.
Ne olursa olsun, insan olan delilsiz bir karara imza atmaz…
Hidayet Karaca ile 75 zanlının soruşturma dosyalarını göremediğim için suçlu veya suçsuz oldukları hususunda herhangi bir söz
söyleyemiyorum.
Ancak yargı üzerinden kotarılanlar ülke adına pek de iç açıcı değil.
Geçmişte Ergenekon ile Balyoz vardı…
Ne olduysa, ne gittiyse bunlar söndü yerini Paralel Yapılanma aldı.
Bu kadar tantana, bu kadar gürültüden sonra bir rüzgâr, müebbet hapse mahkûm olanların cezalarını aldı götürdü, akladı pakladı, yerine yenisini koydu.
Şimdi ise bir el “iti ite kırdırmak” politikası uygulayarak bu ülkenin çocuklarını kapıştırmak peşinde. Bir taşla iki kuş…
Bir yerde anlı pak beş kişi varsa beşe bölündü…
Gidişatın vahim kısmı böyle de, gece yarısı İstanbul Adliyesi’nde olup bitenler gerçekten düşündürücü. Aynısını Balyoz davasında nöbetçi hâkim yapmıştı. Derdest olan dosyaları mahkemelerinden alan nöbetçi hâkim görevli olmadığı halde tahliye kararı vermişti.
Ne var ki o karar uygulandı…
O zamanlar “Balyozun Fendi Yargıyı Yendi” diye yazmış olduğum makale yüzünden ben yargılandım, ancak yetkililer tekerrür etmemesi için herhangi bir tedbir almadıklarından benzerine yine şahit oluyoruz.
Gece yarısı Hidayet Karaca ile 73 zanlının tahliyesi…
Delil olmadığı halde birçok kişinin içeride tutulduklarını düşünmek bile istemiyorum.
Öylesi bir karara imza atan hâkimin vidanı değil insanlığı bile sorgulanır…
Ancak Samanyolu Televizyon ekranlarına bakıyoruz, telaş sergileyenler başkaları.
Bir ekranda Ahmet Altan, diğer ekranda Şahin Alpay...
“Mahkeme kararları bu ülkede uygulanmıyor” sloganı ile iktidara ömür biçiyorlar.
Buradan bir yerlere de mesajlar gidiyor…
İçimizden birisine haksızlık yapılmışsa bir Marksist’in bu haksızlığı savunmasına veya elin gâvuruna gidip ülkeyi şikâyet etmeye gerek yok, hak varsa bunu dibine kadar biz de savunuruz. İlişkilere bakıyoruz, biz değil onlar…
Daha dün “din afyondur” diyenler…
Cemaat dedik, ama bakıyoruz ki bu kargalar cemaatin kuşlarına hiç benzemiyor.
Kargaları kılavuz olanın, gagaları pislikten kurtulmaz…
Şunu söylemek istiyorum, Ahmet Altan her ne kadar bu tip bir olayı iktidara karşı yıpratma politikası olarak kullanmaya kalkışsa da kazın ayağı hiçte öyle değil.
Türkiye’de hâkimler var efendi…
Görüyoruz ki bu tahliyeler usulüne göre değil.
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi tahliye yetkisi olmadığı için yok hükmünde bir karar verdi. Yani görevini aştı… Bu oyunu anlamak için hâkim olmaya gerek yok.
Herkes 5235 Sayılı Kanun’un 10. Madde-si’ni açıp okuyabilir.
Ben şunu söylüyorum, birileri JİTEM, Ergenekon örgütleriyle bu ülkenin inançlı kesimine yönelik kumpaslardan sonuç alamayınca bu kez de derin yapılanmayı küllemeye yönelik Paralel Yapılanma diye bir oyun koydular sahneye.
Bu karanlık oyunda kimlerin rol aldığı aşağı yukarı belli…
Başta ekran heveslileri, parasal ilişkileri olanlar…
İktidara da hatırlatalım, devşirme kadrolarla bu oyunun bozulacağı pek de görünmüyor. “Zurnada peşrev olmaz.” Yargıda hiç olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.