Ali Baba’dan Ali Usta’ya…
2010 yılında Kenyalı Sara Ömer Obama, Allah’tan torunu Barak Hüseyin Obama’ya hidayet dilemiş ve ona doğru yolu göstermesini istemişti. Neneden toruna samimi bir dua. Ardından ileriki yıllarda nene Obama hacı ünvanını elde etti. Obama ise bu çağrılara dolaylı olarak cevap verdi onca iş içinde günde beş vakit namaz kılmaya vaktinin olamayacağını söyledi. Yani Müslüman olamayacak kadar meşgul olduğunu söyledi. Öte dünyada bu meşguliyet bir işe yarar mı, bilmiyoruz. Obama’nın cevabı gerçekten de kaba ve hoyratça. Kendisine yakışan bir cevap vermiş. Kalbinde imani parıltılar olsaydı cevabı en azından saygı çerçevesinde olurdu. Obama, Beyaz Saray muhabirleri için verdiği bir akşam yemeğinde, “ABD Başkanı olmak hiç kolay bir iş değil. Halen bozuk göçmenlik sistemimizi tamir etmek, (Kongre'ye) veto tehdidinde bulunmak, İran'la müzakere etmek zorundayım. Bunları yaparken, bir yandan da günde beş vakit namaz kılmaya zaman ayırmam gerekiyor” ifadelerini kullandı. 2012 yılında yapılan bir araştırmada, ABD'de halkın yaklaşık yüzde 17'sinin Kenya'daki ataları Müslüman olan Obama'nın da gizli/kripto bir Müslüman olduğuna inandığı ortaya çıkmıştı. Bu iddialara karşı Hıristiyan olduğunu açıklayan Obama, ikinci ismi “Hüseyin”i kullanmamaya özen gösteriyor.
İslam elbette tebliğ dini ve herkesin Müslüman olmasını istemek en samimi arzumuzdur. Bu kurtuluşun dairesinin çapının büyümesi anlamına geliyor. Müslümanların artması bizi hem keyfiyet hem de kemiyet düzeyinde sevindirir. Bununla birlikte bu bir zaaf haline dönüşmemelidir. İslam azizdir ve girenleriyle aziz, çıkanlarıyla zelil olmaz. Aksine bir hadiste denildiği gibi izzet ve zillet yoluyla da olsa intisap edelerin intisabıyla İslam yayılacak ve derinlik ve genişlik kazanacaktır. Bununla birlikte Hazreti Ömer’in tashih ettiği gibi müellefe-i kulup meselesi zamanla zaaf ve kompleks haline gelebilir. Nitekim bazen öyle olmaktadır. Sözgelimi Muammer Kaddafi, Şekspir’in gerçekte Şeyh Pir olduğunu iddia etmiştir. Bu komik bir iddiadır. Şeyh de pir de aynı anlama gelmektedir. İkisinden mürekkep bir isim olamaz. Şeyh pir’in Arapçasıdır. Olursa da Kaddafi tarzı olabilir. Napolyon ve Mısır’daki haleflerinin Müslüman oluşlarıyla ilgili efsaneler üretilmiştir. Napolyon bu söylentileri yaymak için sistematik bir çaba harcamıştır. Bu söylentilerle birlikte Mısır’daki varlığını kökleştirmek ve derinleştirmek ve Mısır halkıyla ülfet kurmak istemiştir. Bu intiba ve imajın elbette gerçekle alakası yoktu. Siyasi bir malzeme olarak kullanılıyordu. Hala da tortuları tedavülde.
Alman cengaveri ve Napolyon’u olan Hitler ile alakalı da benzeri efsaneler üretilmiştir. Napolyon’un Ezher şeyhlerine yakınlaşmaya çalışması gibi Hitler de El Hac Emin el Hüseyni gibilerle teşrik-i mesai kurmuştur. Bu nedenle Hitler-Emin el Hüseyni yakınlığı, beraberliği bir takım yakıştırmalara kapı aralamıştır. Murat Malay isimli yazarın Mem Yayınları arasında çıkan ‘Hitler ve Ali Baba’ kitabını bu zümreden sayabiliriz. Hitler ressamdır ve çizdikleri resimlerden veya tablolardan birisi de Şeyh Ali Baba tablosudur. Bu tablo 60'lı yıllarda Alman Der Spiegel dergisi tarafından yayınlanır. İşte Hitler ve Ali Baba kitabı bu tablodan mülhem olarak kaleme alınmıştır. Samimi olarak Hitler’in Müslüman olduğuna inananlar vardır.
Hitler’in Müslümanlığına ısınamadan bir de karşımıza Stalin’in Müslümanlığı tezi çıktı. Hitler tarih önünde karşımıza Ali Baba olarak çıkarken Stalin de Ali Usta kılığı ve kisvesinde tecessüm etmekte ve somutlaşmaktadır. Elbette Hitler’in Müslümanlığı kulağa bir dereceye kadar hoş geliyor ve insan kanıksayabiliyor. Fakat ya Stalin? Onunla ilgili de size karineler sunanlar çıkabilir. Sözgelimi İkinci Dünya Savaşından sonra Napolyon ve benzerleri gibi İslam dünyasına şirin görünebilmek için Mir Arap Medresesini sınırlı da olsa yeniden faaliyete geçirmiştir. Ne tesadüf Kılıçdar-oğlu’nun hatırlattığı gibi CHP de tam da İkinci Dünya Savaşından sonra imam hatipleri ve ilahiyat fakültelerini devreye sokuyor! Iraklı Şii mercilerden veya mollalardan Şeyh Halisi, Stalin’i İslam haziresine sokmaya ve Müslüman etmeyi başarmıştır! Hazreti Ömer ve Hazreti Ebubekir gibilerini İslam’dan çıkaran Şii mübalağası Stalin’i İslam’a sokmuştur (Jemal Nebez, The Oppressed Kurds And Their Moslem Brothers, S: 133-134, İkinci Baskı, Süleymaniye, 2006)! Ne kadar savruk gelse de durum böyle. Bazı Müslüman tahayyülatında Hitler Ali Baba Stalin ise Ali Usta’dır.
Ali Baba ile Ali Usta aynı zamanda İkinci Dünya Savaşının kıyasıya rakipleri, baş ve can düşmanları idi. İki Ali ya da Ali Baba ile Ali Usta olsa olsa kendi kırk haramilerinin Ali Babası olabilirler. Kel Ali ile Kılıç Ali bu iki Ali’nin Türkiye’den küçük çaplı misalleri olabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.