Frak ve Istanbulin
(Aşağıdaki satırlar, ‘Abdülkadir Geylanî İslam Mektebi’ başlıklı yazıma yapılan bazı itirazlara ve tenkitlere cevap mahiyetindedir.)
İNTERNETTE resimlerini arayınız, Eton Koleji öğrencilerinin okulda frakla gezdiklerini göreceksiniz. Onlar merasim kıyafetiyle okuyacaklar da, bizim Hz. Geylani İslam mektebimizdeki talebe niçin, dünyanın en büyük modaevinde günümüze uyarlanmış istanbulin kıyafeti giyemeyecek? Hayallerimizin ufuklarını geniş tutalım…
Bugün İslam dünyasında böyle binlerce mükemmel İslam Mektebi açabilecek para var ama birini açabilecek kültür yok.
Böyle bir İslam Mektebinin birçok özellikleri ve üstünlükleri olması gerekir:
Birincisi: Binası bir mimarlık ve sanat şaheseri olmalıdır. Öyle gümrük antreposu, hapishane, depo, mahkeme duvarı mimarisiyle, laik ve Dönme üslubuyla böyle bir hizmet yürümez, yürütülemez.
İkincisi: Talebelerinin çok üstün ve kaliteli olması gerekir. Çabalama kaptan ben gidemem zihniyetli çocuklar böyle bir okulda okuyamaz. Başlangıçta bu mektebe yüz talebe bulmak bile çok zor olacaktır.
Üçüncüsü: Öğretmen kadrosu kurmak da çok zordur. Daha olmazsa yurt dışından çok kaliteli, çok güvenli, çok vasıflı öğretmenler getirilecektir. Türkoloji branşında dünyada büyük uzmanlar bulunmaktadır. Onlar, çocuklarımıza niçin Osmanlı edebiyatı okutamasın?
Dördüncüsü: Okulun en az bir milyon, kaliteli kitap, fotoğraf, harita, belge ihtiva eden (içeren) çok zengin bir kütüphanesi olacaktır.
Eton’un yıllık ücretinin 140 bin lira olmasına gelince. Bu para azdır. İslam dünyasında akıl olsa, petrolden kazanılan yüz milyarca dolar ile yılda 250 bin lira harcayarak çocuk okutulabilir.
Bendeniz zaman zaman böyle hayalî senaryolar üretiyorum. Maksadım fikir vermektir.
Yükseklik devrinde Endülüs’ün medreseleri mektepleri Avrupa’nın en üstün okullarıydı. Şu anda ismini hatırlayamadım, Ortaçağ papalarından biri Endülüs’teki medreselerden birinde tahsil görmüştür. O tarihlerde bazı Avrupa zadegânı, oğullarını Endülüs mekteplerinde okutmak için çırpınıyordu.
Şahsî görüşümü beyan etmemize izin veriniz: Bugünkü resmî ve özel liselerimizle kurtulmamız mümkün değildir.
İleride böyle okullar açılacağı ümidiyle müteselli olmaktayım.
***
ZENGİN MÜSLÜMANLARA: İstidatlı, zeki, geleceği parlak, ileride hizmet edebilecek yapıdaki çocuklarınıza alternatif lise eğitimi verdirtmek için çalışınız, planlı ve programlı olmak şartıyla para harcayınız. Harcayacağınız paralar, uzmanlar tarafından hazırlanmış dört başı mâmur plan ve programlara göre sarf edilmezse boşa gidecek, heba olacaktır.
Onlara özel Osmanlıca dersleri aldırtınız… Onlar mükemmel İngilizce ve Arapça öğrensinler, bu dillerle ileride ilmî makaleler, kültür kitapları yazabilsinler.
Çocuklarınıza Mecelle’nin ilk yüz maddesini (Kavaid-i külliye) öğretecek ehliyetli bir hoca bulunuz. Evladınız, bu maddeleri ezberlesin. Bu yüz madde tek başına bir hikmet hazinesidir.
Çocuklarınıza mutlaka bir İslam sanatını öğrettiriniz. Hat, tezhib, ebru, ağaç oyma, tesbih ve takı, sedefkârlık, yazma (kumaş üzerine tahta kalıplarla desenler basıp, onları boyama) sanatı, arakiyecilik vs.
Onlara yüksek İslam ahlak ve karakterini kazandırmak için kâmil üstadlar bulunuz ve yanlarına veriniz. (Bendeniz böyle biri değilim…)
Bugünkü devlet liseleriyle, İmam-Hatip okullarıyla, özel okullarla, cemaat mektepleriyle bu anlattıklarım olmaz. Gerçekçi olmalıyız ve kendimizi eleştirebilmeliyiz.
Eğitim konusundaki (bazılarına uçuk gelen) yazılarım, tekliflerim, çare ve çözümlerim dolayısıyla bendenizi elbette tenkit edebilirsiniz. Lakin tenkitleriniz yapıcı olsun, gerekçeli olsun, gerçekçi olsun. Bir de sakın kırıcı olmayınız. Yaşı genç olanlardan tek üstün tarafım, yaşça onlardan büyük olmamdır. “Yaşlılarımıza hürmet etmeyen, gençlerimize şefkat beslemeyen bizden değildir” hadîs-i şerifini göz önünde tutarak, tenkitler şiddetli olsa da, hürmetkâr ve kibar bir üslup ile yazınız ve sakın hakaret ve istihza etmeyiniz, alaya almayınız. Hakaret ve alay edenin tenkitleri doğru da olsa, baştan kaybetmiş olur. İslam kibarlık, nezaket, mürüvvet, efendilik, âlicenablık dinidir.
***
BİR HATIRLATMA:
Fransa Müslümanları orada kırk küsur İslam mektebi açtılar ve bunlardan “İbn Sina-Avicenna Mektebi” kısa bir zaman dilimi içinde ülkenin birinci lisesi oldu… Demek ki, kültür ve gayret bir araya gelince böyle hizmetler yapılabiliyormuş… Yazmaya lüzum yok, böyle hizmetler sanat kıymeti olmayan cami binaları yapmaya, hoparlörleri avaz avaz bağırtmaya, cami avlularındaki paralı WC WC Men Women hizmetleri gibi kolay ve basit değildir. Yüksek ilim, irfan, medeniyet, kültür, geniş ufuk ister…
İslam ilim, irfan, edeb, hikmet, ahlak, fazilet, fütüvvet dinidir. Bunlar İslam mekteplerinde öğretilebilir. Bunlar olmadan hiçbir İslam toplumu ayakta duramaz, yükselemez, kurtulamaz.
Her câmi bir İslam mektebi olmalıdır.
Her caminin yanında bir İslam mektebi bulunmalıdır.
İslam mekteplerinde Kur’an’a, Sünnet’e, Şeriat’a, İslam ahlakına uygun etkili eğitim verilmelidir.
Eğitim etkili olmazsa amaca ulaşılamaz. Eğitim maddesini, konusunu, meselesini ilk plana almaz ve İslam okulları ve medreseleri açmazsak kurtuluşumuz çıkmaz ayın son çarşambasına kalır.
Şimdi birtakım adamlar çıkacak ve Asr-ı Saadet’te mektep mi vardı diye itiraz edeceklerdir. Vardı vardı vardı! Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) Mescid-i nebevîleri dünyanın en yüksek, en münevver, en feyizli mektebi idi. Onun suffesi dünyanın en güçlü üniversitesi idi. Onun talebeleri, Ashab-ı kiram (radiyallahu anhüm ecmain) efendilerimiz, o mekteb-i pür-nûrdan aldıkları feyz ile karada yürüyerek veya hayvanla, denizde küçük gemilerle nice fütuhat yapmış, âleme Tevhid inancını yaymıştı.