Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Terör Listesinde Bir Gazeteci

Terör Listesinde Bir Gazeteci

Wikileaks belgelerini  sızdıran Edward Snowden,  belgelerin  arasında Ahmet Muvaffak Zeydan’a dair de  Amerikan istihbarat servislerinin  fişleme notuna  hatta onu terör listesine, kara listeye aldıklarına yer vermiştir.  Ahmet Muvafak Zeydan, el Cezire’nin en önemli gazetecilerinden birisi. Pakistan’da faaliyet gösteren yabancı gazetecilerin de ilkleri arasına girer.  ABD bu isimden veya isimlerden ne ister de onları karara listeye veya terör listesine alır da takip eder? Terörist iseler niye işlem yapılmaz? Yoksa dertleri yıldırmak mıdır?  Zira Pakistan’da faaliyet gösteren İslamcı zeminden gelen gazeteciler hep mimlendi. Onların şaibeli ve şüpheli faaliyetler içinde olduğu ileri sürüldü ve kara listeye alındılar. Ahmet Muvaffak Zeydan’dan önce de yine Pakistan’da El Cezire namına temsilcilik yapan Türk asıllı Mısırlı Refet Yahya’nın başına Türkiye’de ilginç bir olay gelmişti. Refet Yahya Türkiye’de birçok kişi ile temas etmiş ve el Cezire için Türkiye dosyası hazırlamıştı. Katar’a  dönmek üzere iken Fatih’te kaldığı otelle birlikte haber konusu yapılmış; kendini birden Hürriyet’in manşetleri arasında bulmuştu. Sonra da Mısır konsolosluğuna sığınmıştı.  Adı Kaide ile bağlantılı hale getirilmişti.  El Kaide mensubu birisi neden Mısır konsolosluğuna sığınır?  Elbette Kaide iftiracıları yüzünden. Kendisine gazeteci olduğu halde yargısız infazda bulunulmuştu. Hürriyet burada bilerek veya bilmeyerek son derece olumsuz bir rol oynamıştır.  Lakin Refet Yahya en korkunç bir suçlama ile itham edildiğinden, can derdine düşmüş bu isnadı yapanlarla hesaplaşamamıştı.  İşin peşini takip edememişti.  İftiracılar iftira atmalarıyla kaldılar.  Kimse de bu veya benzeri nedenlerden dolayı Hürriyet gazetesinden hesap soramamıştır. 28 Şubat’ın hesabını veremeyen ve bir ara meselenin gazeteci ayağına da geleceğinden korkanlar bugün atmosferin tersine döndüğünü görerek yeniden atak ve saldırgan hale geldiler. Adeta aklanarak; hesap verme makamından hesap sorma makamına geçtiler.

Ahmet Hakan tipi kimi yazarlar da bazı siyasi ittifakların basınla buluşma günlerinde başköşede ağırlanıyor.   Bizim eski bir hastalığımızdır soldan gelirsen baş tacı edilirsin, sola gidersen yine baş tacı edilirsin. Ortası yoktur.  Bu kompleks bizde olduğu müddetçe bu makus talihimizden kurtulamayız. Şahsiyet ideolojiden de siyasetten de önce gelir.   İşte bu toplantılardan çıkacak sonuç Hürriyetlik ve ibretliktir: Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik!  Refet Yahya iftiraya uğramamış olsaydı Türkiye’de el Cezire’nin burasını açacaktı.  Elbette büro sonra gecikerek de olsa açıldı. Birilerinin onun projesinde gözü vardı. Belki de onun bu posta oturmasını hazmedemeyen veya gözleri olanlar Hürriyet’e onun Kaide elamanı olduğu iddiasını uçurdular!   Nedense Pakistan’da çalışan el Cezire mensuplarının başına gelmedik kalmadı! Nedeni hassas bölge olması ve buradan çıkacak haberler tornadan çıkar gibi tek elden çıkmalı ve Amerikan görüşünü yansıtmalı. Bir karantina uygulanmalı ve bu karantina bölgesinde muhabirler değil hayaller serbest bırakılmalı. Ya da Abdulbari Atvan’ın ifade ettiği gibi Batılı olursanız Bin Ladin ile görüşebilirsiniz.  Bu takdirde ideolojik çerçeveye uygun düşerseniz.  İslamcı veya  Müslüman gazeteciler ise çevresinde dolaşmamalı. Yoksa hakikat ortaya çıkarsa kurgu bozulur!  Bu bana Arapça bir deyimi hatırlatıyor: Sebep bilinirse, şaşkınlık zail olur!   Ama adamların hakikate değil kurguya ihtiyaçları var. Ebubekir Bağdadi bilinse onun üzerinde bu kadar kurgu yapılabilir mi?  Kurgu atmosferi için örgütün vahşi, sansürün de muhkem olması lazım!

Bundan dolayı Kaide veya IŞİD’e batılı gazeteciler ulaşabilir. Sıkıntı ve beis yok. Alman gazeteci Jürgen Todenhöfer  örneğinde olduğu gibi. Ya da  Enver Avleki’nin öldürülmesinde rol alan Danimarkalı CIA devşirmesi sahte ‘Müslüman dervişi’  Morten Storm gibi Batılı ajanlar da var.  Elbette Ömer Abdurrahman vakasında olduğu gibi bunların İmad Salim gibi Müslüman versiyonları da bulunuyor!  Tarihte Vambery gibi soy ataları da var.  Batılı gazeteciler bu gibi karantina altındaki isimlere Batı namına ulaşıyorlar. Müslüman gazeteciler ise hakikat namına ulaşamıyorlar. ABD’nin hakikate ihtiyacı mı var? O zaten hakikati biliyor ama üzerine örtmek istiyor.  Bu nedenle de Müslüman gazeteciler hakikatin adresine ulaşmamalı. Hakikat örtülü olarak kalmalı.  Yoksa, aksi taktirde, terörist damgasını yer.  Ahmet Muvaffak Zeydan gibi Suriye asıllı olan Tayseer Allouni de Amerikan saldırısı sırasında Kabil’de el Cezire bürosunu yönetmekteydi.  Saldırılar sırasında Amerikan uçakları veya füzeleri el Cezire’nin  adresini hedef aldılar.  Allouni, Bin Ladin ile görüşen ender isimlerden birisiydi. Bundan dolayı kendisine terörist damgası vurdular. Bu yöntemleriyle hakikate yalnızca hakikate küresel karartma ve sansür uyguluyorlar. Bilgi sadece onlara açık olacak.  Yoksa maskeleri düşecek! Nasıl olsa Robert Fısk, Kaide mensubu olamayacak kadar batılı! Selefi Patrick Seale gibi üstelik zor zamanda Suriye rejiminin yandaşlığını da yaptı.  Ahmet Muvaffak Zeydan’ı fişleyenler onu hem İhvancı hem de Kaideci yapmışlardı. Böylece Sisi’ye de İhvancı birinin aynı zamanda nasıl Kaideci olduğunu da öğretmiş oluyorlar. Onlara tanklar üzerinde Bağdat’a süzülecek embedded yani maiyet gazetecileri lazım.

Gazeteciliğin yanında akademik ünvana da haiz olan Ahmet Muvaffak Zeydan Taliban’ın Yükselişi başlığı taşıyan bir analiz kitabı kaleme aldı. Müslüman olursa marifetli gazeteci istenmiyor! Adamlar sadece hakikatin düşmanları değil aynı zamanda haysiyet cellatları ve iddiasını ettikleri hürriyetin de katilleri. Habercilikte Batı tekeli kırılmamalı. Bunun için komutları şu ‘kamerayı kapat, hayali çalıştır!’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi