Şimdi mi Yazmalı, Seçimden Sonraya mı Bırakmalı?
Bu seçim ülkemiz için köklü bir dönüşümün habercisi olabilir mi?
Genel kanaat, iktidar partisinin seçimi kazanacağı yönünde. “Öyleyse köklü bir dönüşüm beklenmemeli” denilebilir.
Biz aksini düşünüyoruz!
Seçim sonucu ile ilgili değil, sonuçtan sonra olacaklar hususunda...
Türkiye’nin 21. yüzyılını başlatan siyasî hareket, 13 yıllık iktidar, geçmişini gerçekçi şekilde değerlendirerek, bunun seçim sonuçlarına yansımasını da doğru görerek bir istikamet tayini yapmak gücünü göstermelidir.
Siyasî iktidarla ilgili düşüncelerimizi seçim öncesi yazmamız gerektiğini söyleyenler bir hayli. Bu iki sebeple doğru görünmüyor. Birincisi, seçim havasının estiği günlerde bazı hassas konuları gündeme getirmenin doğuracağı rahatsızlık... İkincisi, bugüne kadar iktidarın uygulamaları ile ilgili bir hayli eleştirimiz oldu. Millî Eğitim, kültür, bazı belediye reislerinin sakil uygulamaları... Bu mealdeki yazılarımız ilgililerde sonuç alıcı bir merak uyandırmadı. “Ne demek istiyorsun?” diyen olmadı. Daha ötesi, merkez partinin seçim beyannamesinde ne maarifle ne de kültürle ilgili yeni bir ufuk ortaya konulduğunu göremedik. Tek parti idaresinden devr alınan ve darbe dönemlerinde pekiştirilenin sürdürüleceğine dair en ciddi delil bu.
Bizim hükümetin iktisat siyaseti ile ilgili, kalkınma uygulamaları ile ilgili söyleyecek fazla bir şeyimiz yok. Fakat stratejik tercihlere itiraz hakkımız var. Bütün muhafazakâr iktidarlar, 1950’den beri aynı modeli uyguluyorlar: Oy toplamak için kültüre, maneviyata vurgu yapıyorlar, iktidar olduktan sonra ekonomi ve maddî kalkınma esaslı siyaset belirleyici oluyor.
Tek boyutlu kalkınmanın doğurduğu sosyal çalkantılar dikkatten uzak tutulmamalı. Yetişmekte olan nesillerin zihnini besleyecek, gençlerin benliklerini yenip kendilerini aşmalarına, idealizme yükselmelerine zemin oluşturacak vazife ve sorumluluk aşılayacak ciddi çalışmalara ihtiyaç var.
Bunları seçimden sonra daha ayrıntılı gündeme getirmek gerektiği düşüncesindeyiz. Bu arada, siyasetin tavan yaptığı bir dönemde neden siyasetten uzak durduğumuz soruluyor. Aslında siyasetten uzak durduğumuz yok. Bizim uzak durduğumuz günlük siyaset. Günlük siyasetin iğvasına kapılmadan uzun vadeli, kalıcı siyaset için düşünmek ve yazmak çok daha önemli.
Mesela, başkanlık sistemi gibi hayatî bir konuda neden yazmıyorsunuz, diyenler var. Elbette bu konuyu farklı yönleri ile ele aldığımız yazılar yayınladık. Fakat bugünlerde başkanlık konusunu en keskin şekilde savunan, bir zamanlar oy kullanmayı bile sistemle uzlaşma olarak gören radikal dostlarımız var. Onların yazdığı mecralarda başkanlık sisteminin sünnetin gereği oluduğunu iddia eden, belki de vacib veya farz olduğunu söyleyenler dahi çıktı!
Biz çağımızda siyasî bir sistemin dinî görünümlü muhteva ile savunulmasının doğru olmadığına inananlardanız. İslâm’ın bir din devleti öngörmediği, tarih içindeki müslüman devletlerin hiç birinin “din devleti” olmadığı kanaatindeyiz.
İyiliği emreden, kötülüğü engelleyen bir devlet anlayışının ötesindeki iddiaların devlet adamlarını kutsallaştırma gibi bir sonuç doğuracağını bu yüzden başkanlık sistemini savunurken dinî delillerin devreye sokulmasının doğru olmayacağını düşünüyoruz.
Bugünlerde en büyük eksiğimiz, 20. yüzyılın dindar düşünürlerinin iç eleştirilerinden yoksunluğumuzdur. Necip Fazıl ve Nureddin Topçu iki mühim örnektir. Onların dindarlık taslayanlarla ilgili keskin tenkidlerini bugünlerde dikkatle okumamız, “ham yobaz ve kaba softalar”a ne gözle baktıklarını hatırlamamız gerekiyor.
Hem zaten şu anda ülkemizde birçok gazete, televizyon doğrudan başkanlık sitemini destekliyor ve bu gazetelerde başkanlık sisteminin önemine ve Türkiye’nin geleceğini sadece onun kurtaracağına dair birçok parlak yazılar yayınlanıyor. Bu kalabalık koroya bir ses daha ilave etmenin sonucu değiştirmeyeceği ortada…
Sadede gelirsek, 7 Haziran sonucu belli bir seçim olmakla beraber, aynı zamanda milletin iktidara ve muhalefete ufuk açıcı mesajlar vereceğini tahmin ediyoruz. Milletin ortaya koyduğu sonuca göre muhalefetin kendine çeki düzen vermesi yanında, iktidarın da ders aldığını gösterir bir tavır takınması beklenmelidir.
Bu sebeple asıl yazacaklarımızı 7 Haziran sonrasına bırakmayı doğru buluyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.