İki Beyaz Adam!
Beyaz Türk” tabiri son yıllarda yaygın olarak kullanılıyor, bunu benimseyenler var. Beyaz Türk olmak, gerçekten Türk olmayı gerektirmiyor. Elbette onlarla frekansları aynı beyaz Kürtler de var. Onlar için de aynı şey söz konusu, Beyaz Kürtler de gerçekten Kürt olmak zorunda değil! Esas olan ittihatçılık, baasçılık.
Biz iki beyazdan söz edeceğiz bugün. İkisi de Müslüman’a kâfir demenin hükmünü soruyor... Müslümansanız, söylenecek belli, fakat Müslümanlık hâle bakılarak anlaşılır. Durumunuzdan sizin Müslüman olduğunuz çıkıyor mu? Dil ile ikrarınızı duyan var mı? Sizi camide gören olmuş mu? Konuşmalarınız, haliniz tavrınız Müslüman’a yakışır mı?
Öze hiç girmeyelim, görünüş Müslümanlığı için bile sıkıntılısınız...
Kâbe-Taksim benzetmesi gerçekten hiç yapılmadı mı? Çünkü doğunun süt beyazı böyle bir şey söylemediğini iddia ediyor, kulaklarımla duydum.
Hadi o benzetmeden ibaret. Ya Kudüs’ü İsrail’in kutsal şehri ilân etmek?
Bunu siyaseten, yani İsrail’e hulûs çakmak için yapmadıysanız, hem din cahilisiniz, hem tarih cahili...
Miraç kandili belki bir hatırlama fırsatı vermiştir, Müslüman’ın ilk kıblesinin neresi olduğunu öğrenmişsinizdir. Ama öncelikle Selahaddin’in hayatını okuyun. Kudüs’ü kurtarmayı nasıl hayatının gayesi yaptığını öğrenin. Her halde bu kadar zahmete, Yahudilerin kutsal şehrini kurtarmak için girmedi!
İsmini taşıdığınız “şarkın en sevgili sultanı” ile hiçbir yakınlığınızın olmadığını fark etmenize vesile olur belki, bu okumalar. Selahaddin’i rahat bırakırsanız size daha laik, daha beyaz, çocuklarınıza verdiğiniz tarzda “Kürtçe” bir isim bulma konusunda yardımcı olabiliriz!
İkisinin de babadan, dededen örnek gösterme alışkanlığı var. Bu hususta Kenan Paşa’yı aratmıyorlar. O da “benim babam da namaz kılardı, dedem hocaydı, ebem de örtünürdü” demez miydi?
Demirtaş’ın dedesi 4 defa hacca gitmiş. Keşke bir hac eksik yapsa da torunu ile meşgul olsa idi! Ona en basit dinî bilgileri ve Müslümanlık kültürünü belletse idi... Onun inancı bizi ilgilendirmez, ister Ateist olur ister Zerdüştî isterse Ezdî, toplum huzuruna çıkan bir siyasetçi o toplumun dinî kültüründen bîbehre olmamalı...
En çok Ertuğrul’un beyanatına sevindim.
Müslümanları zor durumda bırakmamak için açıklama yapmış: Cenazem kiliseden kalksın!
Bu vasiyet mutlaka dikkate alınmalı. Ertuğrul’un gençlik zamanlarında Ankara’da meşhur bir cenaze merasimi var, bilmem hatırlar mı? 1960’ların sonunda zamanın Yargıtay Başkanı İmran Öktem “Allah’ı insanlar yarattı” mealinde konuşmuştu. Yargıtay Başkanı iken 1 Mayıs 1969’da öleceği tuttu. Cenazesi Maltepe Camii avlusuna getirildi. İmam ve cemaat bu zatın namazını kılmayı reddetti... Büyük gürültü koparıldı. İnönü'nün, “Namazı kılınacak, namaz kılınmadan gitmem” dediği rivayet edilir. Cemaatin cenaze namazına durmadığı zatın cenaze namazını 1960 darbe hükümetinin bakanlarından Abdullah Pulat Gözübüyük'ün ağabeyi İzzet Gözübüyük kıldırır.
İyi bir zamanda yaşıyoruz. Hiç bir imam Ertuğrul’un cenaze namazını kıldırıp “merhumu nasıl bilirdiniz” sorusunu sormakla mükellef değil, hiç bir mümin de yalancıktan “iyi biliriz” demek zorunda olmayacak.
Beyaz “Türk”ün taahhüdünün benzerini beyaz “Kürt”ten de bekleriz. Diyarbakır’da çok sevdikleri bir Ermeni kilisesi var, Surp Giragos olacak galiba, görkemli bir yapı. Yakışır!
Mezar yerinde de bir karışıklık olmasın. Cenaze nerede kılındıysa, naaş da oranın kabristanına gider!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.