Ölülere Sevap Gider mi?
Hemen cevabını verelim; sevap da gider, azap da.
Her nedense son günlerde sıkça şöyle bir soru geliyor: “Okuduğun Kur’an sana sevap getirir. Ama bundan ölüye gitmez. Herkes kendi amelini kendisi yapmalıdır. Öldükten sonra birisine sevap göndermek yoktur. Bu doğru mudur?”
Malum, insan bu imtihan dünyasında çalışmalı, çabalamalı, ölmezden evvel amel defterini iyiliklerle doldurmalıdır. Kendini kurtarmaya vesile olucu salih amelleri ihlas ve samimiyetle yapmaya rağbet etmeli ile çokça gayret etmelidir.
Ancak insan ölünce amel defteri büsbütün kapanmaz. İyilikte de, kötülükte de amel defteri kısmen de olsa açıktır. İyilik ve kötülüklere sebep olanların defteri kıyamete kadar açık olarak da kalabilir. Ne mutlu o kimseye ki, öldüğünde kötülük defteri büsbütün kapanır, ama iyilik defteri açık kalır. Ne yazık o kişiye ki, ölmüş gitmiştir ama hala defterine günahlar yazılmaktadır. Zira kaidedir; “sebep olan yapan gibidir.”
Bazı ibadet ve taatların ölen bir kimse adına yapılması mümkündür ve caizdir. Bunların sevabı ölüye ulaşır. Ölü nâmına verilen sadakalar başta gelir. Hz. Peygamber'e bir adam gelerek şöyle demiştir: "Ey Allah'ın elçisi! Annem ansızın öldü, vasiyet de etmedi. Öyle sanıyorum ki, konuşmuş olsa sadaka verilmesini vasiyet ederdi. Acaba onun adına ben sadaka versem, anneme sevap olur mu?" demiş. Hz. Peygamber; "Evet" cevabını vermiştir."(Buhârî, Cenâiz, 95; Vesâyâ, 19; Müslim, Zekât, 51; Vasiyye, 12, 13; Ebû Dâvud, Vesâyâ,)
Hz. Enes (r.a), Rasûlüllah (s.a.s)'e; "Biz ölülerimize dua ediyor, onlar adına sadaka veriyor ve haccediyoruz. Acaba bunların sevabı onlara ulaşıyor mu?" diye sormuş, Allah elçisi şöyle cevap vermiştir: "Şüphesiz, onlara ulaşır ve onlar sizden birinizin hediyeye sevindiği gibi ona sevinirler."( Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, V, 366.)
Hanefilere göre, bağışlanan her çeşit ibadetin sevabı ölülere ulaşır. Ancak ölen kimse namına zekât, adak, hac gibi mali yönü olan ibadetleri ifa etmek mümkün ise de; namaz, oruç gibi bedenî ibadetleri onun namına ifa yeterli değildir. Bunların bizzat hayatta iken ifası gerekir. Çünkü bu ibadetler, ferdi, beden ve ruh bakımından olgunlaştırır, olumlu etkileri bizzat bunları yapanların kendilerinde görülür. Başkalarının bunları yapmasıyla asıl yükümlü üzerindeki fayda sağlanmış olmaz.
İnsan fıkıh konusunda hassas ve disiplinli olmalıdır. Hassas olmalı, okuduğu kitabı veya ilim aldığı hocayı iyi seçmelidir. Disiplinli olmalı, hangi mezhebin muteber eserlerini okuyacağına dikkat etmeli, mezhepler arasında keyfince dolaşıp işine geleni alma (telfik) cıvıklığından kaçmalıdır.
Her konuda daha iyi bilenlere sorma işi kolaylaştırır, unutmayalım.