Bunları Berat Bile Kurtaramaz
Şiirlerinde ve şarkılarında Allah’a isyan eden, kadere, feleğe küfreden kişiler Berat gecesinde de af olmazlar. Allah hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Kişilerin, toplumların başına gelen şeylerin arkasında mutlaka ilahi adalet vardır.
Şiirlerinde ve şarkılarında “Kahpe felek nerede?” diyenler, “Adaletin nerede?” diyenler, “İsyanım tanrıya” diyenler maalesef berat gecesi de af olmazlar. Bu şairlerin şarkılarını söyleyenler, bir de bunları efkârlanıp da dinleyenler, cehennemde bir efkârlanacaksın ki sen, hakiki efkârı orada göreceksin. Sigara da yok ki tüttüresin. Her taraf ateş zaten nerde neyi tüttüreceksin. Efkârlanmış! Ne efkarlanıyorsun?! Allah’a “Kader bu. Kahpe felek” diyor haşa ve kella. Hadis-i şerifte “Al-lah-u Teâla buyuruyor ki: Âdemoğlu feleğe söver, onun felek diye sövdüğü benim” (Buharî, Tefsir 45) buyruluyor. Çünkü felek yaratmadı, melek yaratmadı. Anneni de, karını da alan Allah, malını da batıran Allah. Öyleyse yaratan Allah ise rıza göstermek lazım. Kime sövüyorsun yahu?!
GÂVURU MUSALLAT EDER
Şiirlerinde, şarkılarında “İlahi adalet yok mu?” diye soruyorlar. İlahi adalet öyle bir var ki… Osmanlı son zamanında bozulmasaydı, bu millet hak etmeseydi, Allah düşmanı musallat eder miydi? 4 mezhep müftüsü Ali Haydar Efendi bile “Bu milleti bu hale getiren hocalarla, şeyhler” der miydi? “Meşihatta 60 tane hocaydık. Hepsi de allame-i cihan. 6 kişi namaz kılardı, gerisi kılmazdı” der miydi? “50 lira rüşvetle istediğin yere kadı, müftü olarak tayin olursun” der miydi? Zenginin, ağanın oğlu okumadığı halde medrese yazılıp askerden firar eder miydi? Sen bu kadar bozulursan Allah da gâvuru musallat eder kardeşim.
BİZE ŞAİRLİK LAZIM DEĞİL
İlahi adalet vardır. Osmanlı’da yıkıldıysa, yıkılmayı mucip günahlar sudur etmiştir.
Kur’an’da “Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez.” (Ra’d Suresi-11) buyruluyor. Bu millet kendi iyi halini bozduğu için Allah nimeti değiştirdi. Peki, o zaman Allah’ın ne suçu var bunda?
Bütün olayların arka planında mutlaka ilahi adalet vardır. “Şüphesiz ki Allah, hiç kimseye zerre kadar zulüm etmez.” (Nisa Suresi-40) buyruluyor.
Onun için şairlerin ara sıra efkârlanıp, kafiyeyi tutturayım diye atıp tuttukları vardır. Bize de çok şairlik lazım değildir. Kur’an’da şairler suresi var. “O şuarâ’ya (şâirlere) gelince, onlara azgınlar uyar.” (Şuarâ Suresi-224) diyor Kur’an. “Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” (Şuara Suresi-225, 226) buyruluyor.
ÇOK KUVVETLİ DELİL
Şairin biri bir kadınla nasıl zina ettiğini anlatan, ağzından burnundan başlayarak her tarafını tasvir eden şiir yazmış. Olay hemen kadıya intikal etmiş. Şiiriyle beraber getirmişler şairi. Zinadan dolayı adamı recm edecekler. Şair bayağı uyanıkmış.
Sadece şairlik yetmiyor, hafızlık da lazım demek ki. Şair kadıya “Size bir ayet-i kerimeyle zina yapmadığımı ispat ederim” demiş.
Kadı buyur deyince hemen “Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” (Şuara Suresi-225, 226) ayetini okumuş. Kadı “Ayetten delil çok kuvvetli geldi” demiş ve beraatına karar vermiş şairin. O zaman ayet falan okuduğunda yetiyormuş.
Şimdi özel mahkemeye ne ayet söküyor, ne hadis. Ama Allah’ın huzurunda ayet söker. Onun için biz işimize bakalım.
SAHABE DE ŞİİR SÖYLERDİ
İslam’a, Kur’an’a, sünnete uyan şiirler var. Sahabe-i kiram şiir söylerdi. Hazreti Ebubekir, Ömer söylerdi. Ancak Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) söylemezdi. Kur’an’da “Biz, O’na (Peygamber’e) şiir öğretmedik. Ve (bu), O’na yakışmaz. O (O’na indirilen), sadece zikir ve apaçık Kur’ân’dır” (Yâsîn-69) buyruluyor. Çünkü şiir söylerse ayet ile karışır. Ama sahabe söylerdi.
Hatta meşhur Hassan bin Sabit’e “Ey Hassan, müşriklerin, kâfirlerin yüz karalarını ortaya koy! Cebrail seninledir. Eshâbım silâhla harb ettikleri gibi sen de dil ile harb et!” derdi.
Hazreti Hassan’a minber kurdururdu, “Çık şu minbere” derdi. Kendisi de otururdu “Bana şiir yakışmaz” derdi.
İstese hepsinden iyi söyler. O zaman ki şiir en iyi tebliği aracı. O şiirle bu tarafı yıkıyor, bu da şiirle o
tarafı yıkıyor.
Hazreti Hassan bir şiir söylerdi, müşrikler rezil olur giderdi. Onun için biz bu manada şiire karşı değiliz.
Osmanlı bozulmasaydı, bu millet hak etmeseydi, Allah düşmanı musallat eder miydi? Ali Haydar Efendi bile “Bu milleti bu hale getiren hocalarla, şeyhler” derdi.
SABÂN-I SERiF ORUCLARININ FAZiLETLERi
Üsâme ibni Zeyd (Radıyallâhu Anhümâ) şöyle anlatmıştır:
Bir kere ben:“Yâ Rasûlellâh! Şabânda oruç tuttuğunuz kadar hiçbir ayda oruç tuttuğunuzu görmedim” dediğimde:
“O receb ve ramazan arasında kalmış büyük bir aydır ki insanlar on(un ululuğun)dan gâfildir. O, kendisinde amellerin âlemlerin Rabbin(in huzûr-u manevîsin)e yükseltidiği bir aydır.
Ben de amelimin oruçluyken yükseltilmesini seviyorum (da onun için bu ayda çok oruç tutuyorum)” buyurmuştur. (Nesâî, no:2221; Beyhakî, Şu‛abu-l-îmân, no:3540, 5/352-353; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 5/201; İbni Ebî Şeybe, el-Musannef, 3/103; Münzirî, et-Terğîb, no:1537, 2/122)
ŞABAN ORUCUNUN KIYMETİ BİLİNMEZDİ
Bu hadîs-i şeriften anlaşıldığı üzere insanlar, kıymetli haram aylardan olduğu için öteden beri receb-i şerîf orucuna önem verirlerdi, fakat şabân-ı şerîf orucunun kıymetini bilmezlerdi. İşte bu yüzden Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şabân orucunu sünnet olarak teşrî etti.
Enes (Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir:
“Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) oruca başladığı zaman o kadar devam ederdi ki artık biz: ‘Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bu sene oruç açmaya niyeti yok’ derdik.
Bir de orucu açtığı zaman bir zaman tutmazdı, tâki biz: ‘Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu sene oruç tutmaya niyeti yok’ derdik. Oruçlar içerisinde en çok şabân orucunu severdi.” (Ahmed ibni Hanbel, Taberânî, Münzirî, et-Terğîb, no:1538, 2/122; Heysemî, el-Mecma, 2/192)
ÖLECEKLER O AYDA YAZILIR
Yine Enes (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edildiğine göre, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e:
“Ramazandan sonra hangi oruç daha üstündür?” diye sorulduğunda: “Ramazana hürmeten şabân orucudur” buyurdu. “Hangi sadaka daha üstündür?” diye sorulunca da:
“Ramazandaki sadaka” buyurdu. (Tirmizî, Zekat, no:663, 3/51-52; Beğavî, Şerhu’s-sünne, no:1778, 6/329; İbni Ebî Şeybe, 3/103; Ebû Ya‛lâ, no:3421, 6/154; Münzirî, et-Terğîb, no:1539, 2/123; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3539, 5/352; es-Sünenü’l-kübrâ, 4/305; Ali el-Muttakî, Kenzü’l-ummâl, no:24292, 8/591)
Âişe (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyete göre:
“Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şabânın tamamını tutardı. Ben kendisine: ‘Oruçlu geçirmeyi en çok sevdiğiniz ay şabândır’ dediğimde: ‘Şüphesiz Allâh o sene ölecekleri o ayda yazar (takdir eder). Ben de ecelim geldiğinde oruçlu olmayı seviyorum’ buyurdular.” (Ebû Ya‛lâ, el-Müsned, no:4911, 8/312; Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, 13/254; Münzirî, et-Terğîb, no:1540, 2/123)
RAMAZAN DIŞINDA AYIN TAMAMINI TUTMAZDI
Âişe (Radıyallâhu Anhâ) şöyle buyurmuştur. “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) oruca başladığında: ‘Daha açmayacak’ derdik. Bir de açtığında: ‘Daha tutmayacak’ derdik. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in ramazan dışında bir ayı tam tuttuğunu görmedim. Onun şabândan daha çok hiçbir ayda oruç tuttuğunu da görmedim.” (Buhârî, Savm, 2/243-244; Müslim, Sıyam, no:175, 1/810; Ebû Dâvûd, Savm, no:2434, 2/813; Nesâî, Sıyam, 4/199-200; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 6/107; İbni Hıbbân, no:3640, 5/262; Abdurrezzâk, el-Musannef, no:7861, 4/293; Beğavî, Şerhu’s-sünne, no:1776, 6/328; Beyhakî, Şu‛abu’l-îmân, no:3535, 5/349; es-Sünenü’l-kübrâ, 4/292-299)
"Bünyesi zayıf olanın, şabanın 15’inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu hatta tamamını oruçlu geçirebilir."
AYET-İ KERİME
“Rabbiniz buyurdu ki: Bana dua edin, kabul edeyim. Kibirlenip bana ibadet etmek istemeyenleri, zelil ve hakir yapar, cehenneme atarım.” [Mümin 60]
HADİS-İ ŞERİF
“Rabbiniz, hayâ ve kerem sahibidir. Dua eden kullarının ellerini boş çevirmekten hayâ eder.” [Ebu Davud]
ALİMLERDEN ÖĞÜTLER
"Allah-U Teâlâ bir kuluna iman vermişse ona daha ne vermemiştir. İman vermemişse ona daha ne vermiştir!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.