AİHM’de Cemevi Davası
Milletin kültür yapısına suikast yapmakla görevli odaklar her cepheden harekete geçerek adeta söz kestiler. Kürtçülük ve Ermenicilik yetmedi, şimdi de Aleviciliğe soyunanları AİHM kapılarında görüyoruz. Türkiye’yi Avrupa’ya şikâyet ederek hak etmedikleri hakkı arıyorlar…
“Biz de Müslümanız, Alevilik Orta Asya Türkeri’nin yorumudur” diyorlar.
İyi de, İslam’ın direği namaz kabul mü? Yok…
Peki, hac kabul mü? O da yok.
Zekât yok, oruç yok, kıble yok, ezan yok, cami yok…
Kabul etmemekle yorum farklı şeyler… Sen önce temel esasları kabul et, sonra da yorumunu yap. Desek ki, “yorum farkından devlete vergi vermek istemiyorum” söker mi?
Vatandaşsan vergi vereceksin, Müslümansan Kur’an’ın temel ilkelerine inanacaksın. Ben böyle yorumluyorum dersen o zata mahsus felsefi bir inanç olur mezhep de olmaz, İslam da olmaz.
Hz. Ali efendimiz cami dostuydu, şehadeti sabah namazına giderken oldu…
Hacı Bektaş-i Veli cami ve namaz dostuydu, eserleri ortada…
Müçtehitlerden İmam Cafer-i Sadık öyle…
Bunlar Orta Asya geleneğinden/yorumundan habersiz miydiler? Şia İslam’ın temel esaslarını kabul ettiği için bir mezhep, ama Alevilik öyle değil. Saz ve söz mekânlarından ibaret olan Cemevleri’ni Müslümanların kıblesine eş
ibadethane olarak yutturmaya çalışarak halkı aldatıyorlar.
Halkın arasına Sünni Müslümanlığı, Alevi Müslümanlığı gibi fitne sokuyorlar.
O yüzden cümbür cemaat Strazburg’a toplandılar….
***
3 Haziran tarihi bir gün…
Vahdet gazetesinden duruşmayı izleyici olarak ben varım.
Türkiye’den ne mi istiyorlar?
Dedenin dizi dibine yapılan secdenin kamu hizmetinden sayılmasını.
Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesini.
Cemevlerinde çalışanların kamu görevlisi sayılmasını.
Cemevlerine bütçeden ödenek ayrılmasını...
Her başvuru için(202x50) 50 bin Euro tazminat, dedelere birer daire…
***
“Değişmez, değiştirilmesi de asla teklif edilemez” dedelerden İzzettin Doğan ile şürekâsı 202 başvurucunun istekleri hükümet tarafından 19 Ağustos 2005 tarihinde kabul edilmeyince Ankara 6.İdare mahkemesinde açmış oldukları dava da ret edildi.
Temyiz üzerine Danıştay, mahkemenin kararını onayladı.
2 Eylül 2010 tarihinde AİHM’e yaptıkları başvuruyu 2. Daire, Büyük Daire’ye gönderdi.
***
Duruşmaya Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı temsilcileri ile, Akademisyenler katıldı. Başvuranlar da tam takım hazır. Sabah erkenden gelen bir grup Alevi dedeleri izleyici olarak katıldılar. Hükümet tarafında resmi görevlilerden başkası pek yoktu.
***
Türkiye temsilcileri; Aleviliğin tasavvufi bir yorum olduğundan buna ait mekanların Türk hukukunda ibadethane kabul edilmediğini, Türkiye’de 1151 cemevi olduğunu, cemevi yapımında herhangi bir zorluk çıkarılmadığını, Alevilik- Sünnilik kıyasının yanlış olduğunu, Aleviliğin ancak Mevlevilik, Kadirilik gibi tasavvuf anlayışları ile karşılaştırılacağını mahkemeye sundular.
Mahkeme daha önce Din ve Ahlak Kültürü derslerinden muafiyet tanınmamasını eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Aynı şekilde, cemevlerinin elektrik faturalarının devlet tarafından ödenmemesini ayrımcılık olarak yorumlamıştır…
O yüzden genel kanaat, karar Türkiye aleyhine çıkacak.
Bizce sorun şurada, cemevlerini İslam’la irtibatlandırarak camilere alternatif olarak görmede inat edenler samimi değildirler. Bu kişiler halkı aldatıyor, toplumun huzurunu bozuyor…
Hükümet tarafından bu incelik mahkemeye anlatılamadı.
Denmeliydi, “ Alevilik şu hali ile kendine has felsefi bir inanç grubudur.”
İslam’a ait bir mezhep değildir, din ise bunu kendileri izah etsinler…
İzzettin Doğan’ın hiçbir temele dayanmayan ifadesini hükümet tarafı çürütmeliydi.
Kaldı ki Aleviliği İslam’dan bir mezhep diye dayatmanın hiçbir insani ve İslam’ı tutar tarafı yoktur. Görüldüğü gibi sonucu maddiyata dayanıyor, biz yatalım siz de verin zihniyeti…
Adalet adına umarım, AİHM olayın bu tarafını araştırır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.