Siz Hangisini Diyeceksiniz?
Önceki yazımızda Ann Coulter’in (ABD'li köşeyazarı, yazar, politika eleştirmeni) şöyle dediğini yazmıştık:
“Bir Müslüman dinini ister yaşasın isterse yaşamasın, eğer Hıristiyan Batı medeniyetine ve batının liderliğine karşı çıkıyorsa köktendinci ve radikal İslâmcıdır ve İslami teröristtir. Bu ülkeler ancak üstünlüğümüzü, liderliğimizi kabul ettiklerinde yaşama hakkına sahip olabilirler. Bu projemizi kabul etmeyen liderlerini öldürmeliyiz ve toplumlarını da Hıristiyan kültüründe yaşatmalıyız.”
Bu çok önemli bir ifşaattır ve günümüz Müslümanı bunu beynine kazımalıdır. Bu, siyaseten zafer kazanmış mağrur ve şımarık bir kafirin, emperyalist amaçlarını açıkça haykırdığı ve kendisini ve devletlerini ele verdiği bir ifadedir.
Ne diyor bu adam?
“Bir Müslüman dinini ister yaşasın isterse yaşamasın, eğer Hıristiyan Batı medeniyetine ve batının liderliğine karşı çıkıyorsa köktendinci ve radikal İslâmcıdır ve İslami teröristtir.”
Evet, dinimizi yaşayan bir Müslüman olmak, Batılılara göre “İslamî Terörist” olmaya yetiyor. Dünya çapında verdikleri bütün mücadele bizim gibi teröristleri yok etmek oluyor. Bu öncelikle Afganistan’da Taliban, Filistin’de Hamas, Mısır’da Mursî’dir vs. vs.
Ya Türkiye’de?
Onu da siz bulun!
Adam bir kuduz köpek gibi açıktan şunu söylüyor:
“Bu ülkeler ancak üstünlüğümüzü, liderliğimizi kabul ettiklerinde yaşama hakkına sahip olabilirler. Bu projemizi kabul etmeyen liderlerini öldürmeliyiz ve toplumlarını da Hıristiyan kültüründe yaşatmalıyız.”
İşte “Batılılaşma” budur! İşte “Batılılaşma” buna teslim olma demektir. Bize göre işte bunu bile bile gönüllü kabullenmek, “kafirliğin” ta kendisidir.
Çok şükür daha önce üç kitabını yayınladığımız“Batılılaşma” serisini bitirdik. Konunun son iki kitabını da geçen ay yazdık bitirdik. Birisinin adı “Batılılaşmayla Hesaplaşma” oldu. Diğerinin adı da “Adı Konmamış Savaş”, yani “yaşanan haçlı savaşları”…
Bu ülkeye borcu olan bir hoca, bir yazar olarak çok önemli bir hizmeti bitirme nimetini bize bahşeden Rabbimize hamd-ü senalar olsun. İlgilenen yayıncılar olursa hemen teslim edebiliriz basılmaları için.
Şimdi gelelim asıl meseleye.
Şu anda Türkiye’de devlet ve bürokrasi, Batıcıların istilası altındadır. Bu ülkenin gönüllü Batıcıları ülkeyi yukarıdaki ABD’li yazarın dediği gibi yönetmeye devam ediyorlar. Sistem, eğitim ve devlet imkanlarını kullanarak, maalesef bir çok insanımızın da bunu benimsemesini sağladı.
Fakat halkın kahir ekseriyeti hâlâ içten içe sistemin bu dayatmasını reddediyor ve “Batının ilim ve teknik değerleri, sosyal hayattaki bazı kazanımları alınsa bile, din ve yaşam biçiminde yerli kalmayı, milli olmayı, Müslümanca bir hayat tarzı yaşamayı” istiyorlar. Evet, halkımızın çoğunluğu bunu istiyor.
İşte Türkiye’deki seçimler biraz da bu mücadeledir.
Evet, Batıcıların yaptığı ve değiştirmek istemediği anayasada yasak var; doğrudan bir İslam Partisi kurulamıyor. Ama bir kısım insanlar da bu milli olmaktan, yerli olmaktan, Müslümanca bir hayat tarzından vaz geçmiyor. Başka başka isimler altında partileşiyor ve mücadele ediyorlar.
Gönül isterdi ki bu davada olan partiler birleşseler de tek bir parti olabilseler. En azından seçimlere tek parti olarak girebilseler. Ama içlerimdeki zaaflar sebebiyle olamıyorlar. Biz de bunları kınıyor, birleşmeye davet ediyoruz.
İşte böyle bir ortamda yakında seçim var ülkemizde. Bu seçimde seçilecek olan, şu Ann Coulter adındaki kafirin sözcülüğünü yaptığı Batılı emperyalistlere ya “Tamam, emrinizdeyiz” demektir, ya da “hadi oradan pis emperyalist” demektir.
Siz hangisini diyeceksiniz?