Yezidileşme Temayülü
Eski macera kitaplarında ifade edildiği gibi benden de size mini bir tavsiye: Söylediğim yeri, mevkii sakın şehir haritasında aramayın! Sözünü ettiğim yer yine de bildiğiniz metro istasyonlarından birisi. Malatya’dan Kürt kökenli arkadaşlarımdan birisi beni metroya binmek üzere iken yakaladı ve simit tezgahı üzerinde çay içirmeden bırakmadı. Biraz dertleştik. Hemen ilerisinde ultra modern kıyafet giymiş seyyar vaziyette tekstil ürünleri satan bir bayanı gösterdi. Adeta yüzünden şirretlik akıyordu. Bu bayanla zaman zaman PKK veya HDP meselesini tartıştıklarını söyledi. İkna edilecek cinsten olmadığı belli. Kimya ve karakterine uygun yapısını siyasi alana da yansıtıyordu. Dostum, metro istikametindeki seyyar satıcı bayanın biraz gerisinde ve simit tezgahının arkasında bir başkasına işaret etti. ‘Bu da Zerdüşt olmuş’ dedi. Bu da gösteriyor ki alarm zilleri çalmasak da Türkiye’de zemin kayıyor.
Zemin ayaklarımızın altından kayıp gidiyor. Mehmet Ağar’ın, ‘ dağdan insinler ovada siyaset yapsınlar’ anlayışı felakete davetiye çıkarmıştır. Adamlar dağda ovada ormanda neyse veya havada, kara ve denizde bildiklerini okuyorlar. Bulundukları yeri kilitliyorlar. Bu sokak olur dağ olur meclis olur fark etmez. Zerdüştleşme temayülü ile Maniheist dürtüler veya Yezidileşme paralel seyretmektedir ve birbirine karışmaktadır. İç içe daireler şeklinde tezahür etmektedir. PKK ve yandaşlarının temayüllerinden birisi de Yezidileşme temayülüdür.
***
Kavali müziği Hindistan Altkıtasında sufilerin itiyat ettikleri müzik çeşit ve fasıllarından birisidir. Yezidilik eklektik bir dini anlayışı temsil etmektedir ve müziği de öyledir. Bu anlayış çerçevesinde ilahi anlamında dini müzik geliştirmiş veya çevresinden devşirmiştir. Yezidileşme ritüel veya şeairlerinden birisi de Hind Altkıtası sufi musikisini andıran qevl müziği veya dini müzik ve ilahileridir. Bu aynı zamanda Şamanistlerin geleneğin de bir parçasıdır. Elbette müzik sahası geniş kapıları olan; kapıları meşruiyet ve adem-i meşruiyete de açılan geniş bir yelpazedir. Ama daha ziyade bu konuda PKK’ya yakın olanların bir odak teşkil ettiklerini görebiliyoruz. Son sıralarda Salahaddin Demirtaş’ın bir yönüne daha keşfetmiş olduk. O da musiki icra yeteneğidir. CHP basını mal bulmuş mağribi gibi bu yeteneğin peşine düşmüş ve Salahaddin Demirtaş’ı geniş kitleler duyurmak için bu yönünü öne çıkarmış ve kullanmıştır. Hata payımı açık tutmakla birlikte HDP ve çevresinin bu alanda maharet kesbetmesini ben Yezidileşme temayülüne bağlıyorum. Elbette sadece bunu müzik üzerinden ispat etmek zor belki de imkansız olacaktır. Salahaddin Demirtaş türkü şarkı söylese de bunun Yezidilerin qevl müziğinin bir parçası olduğunu söylemek zordur.
***
Lakin bu yönde PKK ve siyasi türevlerinin Yezidileşme temayülü taşıdığına dair ek karineler var. Tabiata perestiş (saygıdan ziyade tapınma) etme keza Yezidiliğin ritüellerinden veya şeairlerinden birisidir. Ezidiler kitabının yazarı Birgül Açıkyıldız Şengül’ün de parmak bastığı gibi Yezidiler Şamanist eğilimler taşımakta ve tabiatı perestiş etmektedirler. Bu hususta şunları yazmaktadır: “Dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve suyun saflığı, toprağa, suya ya da ateşe tükürmeyi önleyen bir dizi tabuyla korunur. Ateşin suyla değil, yalnızca toprakla söndürülmesine izin verilir. Su saygıyla içilmelidir; bir Yezidi’nin gargara yapması yasaktır. Bu yasaklar Zerdüştlüğün temel unsurlarını yansıtıyor olabilir. Laleş’te kısıtlamalar özellikle çoktur. Ağaç kesmek yasaktır; vadiye çöp atılamaz; hacıların ayakkabı giymesi bile hoş karşılanmaz…” Tabiata perestiş noktasında Yezidiler ile PKK arasındaki ortak paydalara temas edelim. Sözgelimi Cumhuriyet gazetesi muhabiri Ayşe Yıldırım, seçim öncesi PKK’nın Kandil kamplarında röportaj yaptı. PKK’yı tabiata saygı noktasında saygın hale getirmek için reklamını yapmaya çalışmıştır. Ama PKK’nın tabiata saygısının altında başka boyutlar vardır. İşte Ayşe Yıldırım’ın Kandil’de Cemil Bayık’la yaptığı röportajdan sonra, muhabir Yıldırım’ın “not” olarak yazdığı o bölümler: Bir iki küçük not: Kandil’de doğaya saygı önemli. Dağ taş demiyorlar, sigara izmaritlerini bile yerlere atmıyorlar. Eteklerde yaşayan köylülerin rastgele ağaç kesmesine izin vermiyorlar. Her yer tuvalet anlayışı yok, ‘kurum’ların özel tuvalet alanları var. Komünal bir yaşam var…” Teorik ortaklıklarını bilemeyiz ama pratikte PKK ile Yezidiler arasında büyük benzerlikler olduğu aşikar.
Yezidilerin Sincar dağlarını kendilerine mesken edinmeleriyle PKK’nın Kandil’i mesken tutması ortak kültürün yansımalarındandır. Kapalı din, sözlü gelenek ve ideolojilerini anca böyle yaşatabilirler. PKK Yezidiliğe ve Zerdüştlüğe özenmektedir. Onun gibi eklektik bir yapıdır. Irkçılıktan Marksizme kadar ne ararsan içinde barındırmaktadır. Devadan gayrı ne ararsan bulunur. Ziya Paşa’nın dediği gibidirler: “Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat! Bin türlü teseyyüp (düzensizlik) bulunur hanelerinde”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.