Maskeli balo
Dünya bir oyun sahnesidir. Herkes kendine bir örnek seçer ve onun rolünü üslenir.
Rabbimiz bize örnek olarak Peygamberleri göndermiş, kötü örnek olarak Ad’ı, Semud’u, Firafun’u, Nemrud’u vermiş ve onlar gibi olmayın nasihatinde bulunmuş.
Bu oyun sahnesinde dağlar, denizler, ırmaklar, ormanlar, çanlar, minareler, hortumlar sahnenin dekoru.
Müslümanlar göründüğü gibi olmakla emr olunmuşlar.
İçlerindeki iyiliğin dışa vurulması ve örnek olması istenmiş.
İçi şirk dolu olanlardan bir kısmı ise hem kâfirlerin imkânlarından yararlanmak, hem Müslümanların imkânlarından yararlanmak için bin türlü maske icat etmişler ve dünyayı maskeli balo haline getirmişler.
İki tarafın imkânlarından da fazla yararlanamamışlar.
Rabbimiz, Bakara süresinin 20’nci ayetinde onların faydalanmasını karanlık gecede yıldırım şavkında yol bulma gibi olduğunu, 16’ncı ayette ise doğru yolu verip sapıklığı satın aldıklarını ve kârlı çıkmadıklarını haber verir.
Riya/gösteriş hastalığı, kanser, aids, verem v.s bütün hastalıklardan daha zararlı ve tehlikelidir.
Bu hastalıklar bir kişiye zarar verir ve zarar yalnız dünyada geçerli olur.
İnanmadığı halde iman etmiş gibi davranan münafık, sonsuz senelerde Cehennemde olacağından kendine en çok zarar veren bir hastalıktır.
Doğalgazda, kömürde, odunda ateşin gizli olduğu, bir kıvılcım gördüğünde ortaya çıktığı gibi her insanın bünyesinde riya/gösteriş mikrobu potansiyel olarak vardır.
Övülme isteği riyanın kıvılcımıdır.
Veya yerilme korkusu da kişiyi riyaya götürür.
Veya hakkı olmayan makam, rütbe, şan ve şöhreti elde etmek için riyaya başvurduğu gibi orada kalabilmek için de riyaya başvurur.
Başında tüy olmayan dazlak, elinde altından yapılmış tarak taşırmış. Onun için atalarımız “Kel başa şimşir tarak” deyivermişler.
Sporcu işine bakmaz da seyirciyi memnun etmek isterse “Tribünlere” oynarmış.
Mangalda kül bırakmayan siyasi, beceriksizliğini popülizm ile millete selam gönderir, başarısızlığını kapatmaya devam edermiş.
Cahil, bilgiçlik taslayarak kendisine itibar kazandırmaya çalışırmış.
Gömleği kolalı, ayakkabısı cilalı, ipek kravatlı, karınca ezmez yürüyüşlü, eliyle kanaryasını kamera önünde besleyen, ama hakikatte hortumculuk yapan, uyuşturucu ticaretini yönlendiren, para karşılığı adam öldüren “Gece silahlı, gündüz külahlı” olan, kuzu postuna bürünmüş kurtlar, derviş görünümlü berduşlar da riyakar/gösterişçilerdir.
Kişinin yüzüne karşı öven, arkasından söven veya kameranın önünde öven, kamera arkasında söven riyakar dalkavuklar, bin maskeli canavarlardır.
Kameranın önünde yerdiğiyle halktan aferin alan, kamera arkasında yerdiği adamla iş bitirenler de maskeli balonun figüranlarıdır.
Ar damarları çatlayanlar, alın teri dökmemek için yüzsuyu dökenler, gelene ağam, gidene paşam diyenler, her gelene kuyruk sallayanlar, Allah’a değil de Allah’ın kullarına kul olanlar balosunun daimi üyeleridir.
Servet, makam ve mevkiyi put gibi görenler, hep ekmek veren el’e baktıklarından ekmeği vereni görmediklerinden dostla düşmanı ayırt edemezler.
Onlara göre dünyadaki insanlar, Ona yardım edenler ve etmeyenler diye ikiye ayrılırlar.
Ekmek karşısında el pençe divan dururlar. Dolar’ın dümen suyuna kapılırlar. Euro’ya göre yelken açarlar. “Höt” diyen olursa servet yelkenini rüşvet limanına indirirler.
Bunlar, Kur’an’ın ifadesiyle Münâfıklar, Allah’a oyun etmeye kalkarlar. Allah, onların oyununu başlarına çevirir. Onlar namaza kalktıklarında tembelce kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı çok az anarlar. (Nisa süresi ayet 142)
“Bunlar arasında bocalayıp dururlar. Ne onlardandırlar, ne de bunlardandırlar. Allah’ın sapıttığına sen herhangi bir yol bulamazsın.” (Nisa 143)
Bunlar, dünya sahnesinde yaptıkları hayır işlerini de gösteriş için yaptıklarını bakara 264, Nisa 38’inci ayetlerde haber verir.
Kimsenin görmediği yerlerde hiçbir iyiliğe yardım etmezler.
Maun süresinin altıncı ayetinde namazı bile gösteriş için kıldıklarını haber verir.
Hiçbir suç yalnız işlenmeyeceğine göre bu tür yaratıkların suçuna toplum da katılır.
Seyirci olmadan gösterici olmaz.
Toplumun aklı gözüne inmişse bu tür maskelilerin sayısı artar.
Ama toplum nakliyle ve aklıyla olayları değerlendirmeye başlarsa herkesin maskesi önüne düşer.
Bu hastalıktan kurtulmak için önce toplumun düzelmesi ve bunlara pirim vermemesi gerekir.
İkinci olarak riyakarın, ecelin değişmeyeceğini, nasibinin belli olduğunu ve de değişmeyeceğini, o nasibini helal yollardan kazanarak kazanması gerektiğini bilip Cenabı Kibriya’nın huzurunda boyun eğip kibir ve riyadan uzaklaşmaya çalışmalıdır.