“Hiç Bilmem Hara Gedim”
“Irak”ta değiller artık ! Bir el uzatımlığı mesefadeler...
Kimler mi?
Hani ağzımız açıldığında “benim Türkmen kardeşlerim” nutuklarıyla mangalda kül bırakmadığımız kardeşlerimiz!
Akrebin kıskacında yoğrulmuş bir coğrafyada, binlerce yıl hoyratlar söyleyerek, halaylar çekerek Kerkük Kal’ası,Telafer Kal’ası gibi dimdik duran kardeşlerimiz!
Hani süt kuzu yavru gibi koparılan Anadolu'dan, Misak-Milli sınırlarımız dışında kalan kardeşlerimiz!
Türk menem! dedikleri için Eskiyaka'da kurşunlara dizilen, Gavurbağ'da linç edilen Altunköprü'de ekin gibi biçilen kardeşlerimiz!
“Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen*” dediklerinde seslerini işitmediğimiz kardeşlerimiz!
Onlar şimdi koparıldılar vatanlarından…
Ak gerdanlı güvercinlerinin taklada yarıştığı Telafer Kalesi’ne karayılanlar sokuldu. Bülbül gitti baykuşlar kondu.
Hara gideceklerdi ki?
Bir gece yarısı düştüler yola, gözlerde yaş…
Dillerinde acıyla yoğrulmuş, bilindik bir türkü: “elinde yâd elinde, öt bülbül yâd elinde
/bir diyar mezar olsun, kalmasın yâd elinde”
Ve geldiler “gavim gardaşları”nın yurduna…
*******
Ah! Keşke size artık onlar için baharın gavim gardaşların vatanına gelmekle başladığını söyleyebilseydim.
Ne yazık ki bunu söyleyemeyeceğim.
Şöyle anlatayım, malumunuz vatanın dört bucağına dağılan gavim gardaşlardan bir kısmı da Ankara’ya yani benimde oturduğum şehre geldi ve gelmeye de devam ediyorlar.
Ankara’da ikamet eden Türkmen ailelerin sayısı şuan için yaklaşık 3.800 aile… Türkmen ailelerin sorunları saymakla bitmiyor.
Adımını Ankara’ya atan Türkmen aileler daha gelir gelmez konut bulma sıkıntısı çekiyorlar. “Ensar” olma ruhundan fersah fersah uzak, his yoksunları nüfusları kalabalık Türkmen ailelere ev kiralamak istemiyorlar.
Ev kiralamayı başaran çoğu Türkmen aileler ise muhitlerindeki ev kiralarının çok üstünde fiyat çeken fırsatçıların eline düşüyor. Çocuklarının rızkı, hayatlarını idame etmek için ellerindeki avuçlarındaki son paralarını da çaresiz kan emicilere kaptırmış oluyorlar.
Ev bulma zorluğu çeken diğer Türkmen aileler ise daha önce gelen Türkmen ailelere misafir oluyor, bu nedenle küçücük bir evde 70 kişinin bir arada kaldığı oluyor.
****
Ev bulma sıkıntısı bulma sıkıntısını çözen Türkmenlerin karşılaştığı bir diğer hayati zorluk ise “sağlık” hizmetlerinden ücretsiz yararlanamamak ve uzun süren tedavilerde hastahaneler tarafından fatura edilen astronomik rakamlar…
Size dert deryasından Meryem Teyze’nin başına gelen acı hikâyeyi anlatayım.
Meryem teyze kalp hastasıdır, acilen hastalığının tedavi edilmesi ve gözetim altında tutulması gerekmektedir. Birçok prosedürden sonra hastaneye yatırılır gerekli tetkikler yapılır ancak Meryem teyze hakka göçer…
Meryem Teyze’nin vefatından sonra Ankara Devlet Hastahanesi sağlık turizmi kapsamında değerlendirdiği masrafları Meryem teyzenin ailesinin önüne çıkarır. Çıkan rakam tam 13 Bin liradır. Annelerin acılarının üstüne böyle bir yükün altına giren aileye bir senet yapılır.
Aileye ikinci darbeyi ise Meryem Teyze’nin defin işleminde yaşayacaktır çünkü Ankara Büyük Şehir Belediye adına kesilen defin makbuzunun tutarı 500 liradır…
….
Şimdi soruyorum size ağabeyler, bacılar, kardaşlar, nerede kaldı “ Ensar-Muhacir” hukuku, nerede kaldı vicdan, nerede kaldı kardeşlik?
Nerede kaldı emanete sahip çıkma, nerede kaldı vefa?
Vefa dedim de aklıma “fetva” geldi. Ses benzerliğinden olsa gerek.Yahut “gavim gardaş”,Türkmen, vatan gibi tehlikeli kelimeleri bir çırpıda söylediğim için duyduğum suçluluk psikolojisinden! Hafazanallah! Nede olsa haddi aştım, kavmiyetçiliğin burçlarında gezmeye başladım.
Kulaklarınızı açın da size ırkçılığın, kavmiyetçiliğin dik âlasını anlatayım. “Bu topraklarda ırkçılığa yer yoktur!” diyenlerin ırkçılığın hangi boyutunu ithal ettiklerinden haberdar olun.
Sancıları artan doğurmak üzere olan bir Türkmen anası evladını kucağına alabilmek için soluğu hastahanenin avlusunda alır.Zaten sadece acil müdahalelerden yararlanabilmektedir. Doğum vakti yaklaşır ve kapıdaki personel sorar “KOBANİ’den mi geldiniz TELAFER’den mi?”Kobani’den geliyorsanız şayet ücretsiz bir şekilde hastahane imkanlarından faydalanıyorsunuz( Özgür Suriye Ordusu’ndan aldığınız bir kağıtla)yok Telefar’den yalın yapıldak kaçan bir Türkmen evladıysanız hastahane kapılarını size yüklü senet karşılığı açılıyor.
Diyeceğim o ki ,kurt kuzulara şah olsa bu taksimi yapmaz beyler! Kulaklarınız sağır, gözleriniz kör, yürekleriniz meflûç değilse bu bozuk teraziyi düzeltin beyler!Sizden Türkmenler için en azından diğerleri ile eşit imkanlar sağlamanızı bekliyorum.Kobani'den gelenlerle Telefar'den gelenlerin eşit statüde devlet imkanlarından yararlanmasını istiyorum.Çok şey mi istiyorum!
Dert deryasında yüzen Türkmen kardeşlerimizin dertlerinden bir damla bile anlatmış değilim,şimdilik yazımı Türkmen’in adeta alnına kader gibi yazılan muhalif hoyratın sözleriyle bitiyorum.
“le bir vay ki vay üç vay
aktı çeşmim doldu çay
bir derde biz düşmüşük
desek vay demesek vay
“Hiç bilmem hara Gedim”
*Ali Yaşar'ın Gavim Gardaş adlı Meşhur şiirinden
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.